Bu nasıl oldu.
Sanat eylemindeki “Ucube" performasla yüzleşilmeye başlandı...
Sanatta her şey yollu yolunda gitmez elbet… Sanatın içi çatışma doludur. Bunsuz sanat da insan da olmaz. Sanatçıyı ve sanat ortamını bir memur ve dairesi düzeni ve rutinliğinde düşünmek yanlıştır. Serbest bir pazarda "en çok" kazanan "en başarılı" yapılan da sanat değil "esnaflık" olabilir. Bir ülkede kültür Bakanlığı yapan insanın bunların ayırdında olması gerekir. Kendini kültür patronu sanan bakan Günay, bir anlayışı özel koleji mensupları üzerinden hayata geçirmek ister gibi….
Patronaj bir tutum. Tüm bu referanslı bilgisiz bilgileri ile empati ve sorumluluğu RTE ve ailesinin sorunlarına duyarak gösteriyor, "devlet yöneticisi" gibi davranmıyor…
Oysa burası Türkiye Cumhuriyeti. Kamusal ortamların tarafsızlıkla korunup kollanması gereken… Ucube heykel, KPSS, YGS sınavları, Tutuklu Gazeteciler, Deniz Feneri engeli, HSYK v.s. tarafsızlıkla korunmuyor.
Devlet tiyatrolarının özelleştirilmesi
Çin tiyatrosu, epik tiyatro, Brecht, yabancılaştırma yöntem gerçekliğinden; sanattan nasibini almamış bir "Kültüre Bakanımız" var...
Sözüm ona, Sovyetler Birliği Sanat ve Kültür politikaları örneğini "Bir bütün imiş gibi" olumsuzlayarak, "özelleştirilen" sanat kurumsallaşmasına göz kırpıyor. Fırsat bulunca ortaya çıkmış sığ bilgileriyle, baskıcı dünya görüş ve yöntemleriyle "Aba altından sopa gösteriyor". Nazik çobanın oyunu yani... Tiyatro ve algılama yöntemleri konusunda gerçek bir cahil değilse; ülkesinin kültür ve sanatının çağdaş yöntemlerine karşı kastı var…
Sanatın “özelleştirilmesi” maliyet hesapları, bu yetkin stratejik düşüncelerine dayanak veriyor ve açıklamaktan sakınmıyor liberal Günay.
Sovyetler Birliği devlet anlayışı eleştirisiyle karşı tezini; "serbest pazar ve devletin sanatı “özelleştirmesi” yle şekillendiriyor.
Sanatı ticari metaya indirgeme dışında bir fikri yok yani Bakanın... Sanata; “egemen olamadıktan sonra ne işe yarar”; bakışı yeni değil. “Kültüre bakan” iyi polisi oynamakta...
Bn. Sümeyye'nin olay karşısındaki sıradan psikolojisi ve davranış yönetimini irdeleyip doğrudur yanlıştır demeyeceğim. Bu konuyu gündeme düştüğü şekliyle bilmek ve anlamak yorucu ve gereksiz... Bir nezaketsizlik algısı olmuş ise (Gerçeğin böyle olmadığını oyuncu, oyunu yorumlayanlar açıklıyor), ama hanımefendinin böyle bir algısı oluşmuş ise bu pekala göreceli bir durum olabilir... 150 kişilik polis seyirciyle kitlesel eylemini koyup oyunu terketmekle karşılığını “acı misli" vermiş olmayla yetinebilir… Şimdi sanat ortamı ve ülkenin altını üstüne mi getirerek kültür politikalarımıza stratejik kılıflar mı dikeceğiz yani...
Ülkemizin sorunları bu başlıklar ve çatışma üslupları ile anlaşılmaz ve çözülemez. Sanat hakkında ve türban konusunda her fırsatta ileri geri laflar ve tehditler gerçekten herkesi bıktırdı; iç karartıcı ve usandırıcı… Şimdi sanat ortamı ve ülkenin altını üstüne mi getirerek kültür politikalarımıza stratejik kılıflar mı dikmeliyiz...
Başbakanın Fransa konuşmalarıyla tv haber alanlarının işgali, içeriği, çatışma biçimleri ve üslubu açısından vahim…. Benim duygusal öznel olumsuzlamamın tek başına yaratamayacağı kadar bir boşunallık. Vücudunu koyduğu ortamlardaki “ ağır enerji kabarması” kendisine yapılan sataşmaları çökertecek “tek ve mutlak haklısı” mahşerin 4 atlısı kadar üzücü ve yorucu… Algılanabilen bir olasılık, sürdürülebilirlilik nezaketi yerine sanırım gine; iç politikaya dış vitrinlerden göndermeler yapıyor…
Bizim sorunumuz RTE ve türban değil… Bunun bir eziyet çekerce toplumun yarısında yaşanıyor olması ve bu konuda dayatmalardan geri çekilinmemesi… Ülkenin siyaset elinden temel konulardan vazcaydırılıp, çatıştırılması... Muhafazakar kesimlerin Cumhuriyetten çektiklerinin rövanş abartılarını seçime tahvil etmelerini mecralarının ve yandaşlarının hınca hınç dolu olduğu yoğunluklardan dayatmaları iktidarı ve iradesi, hayatlarımız, iradelerimiz ve geleceklerimizi işgal etmeye devam ediyor.
Tüm sorunlarımız RTE, ailesi ,siyasal ekibi ve yandaş güç merkezleri gruplar tarafından üretilen başlıklarda gündemlenmiş…
Modern toplumlarda, devletin ortamı oluşturması dışında başka bir gölge sanat üreticisi yerine; bu mekanizmalara dahil olabilecek “yandaş sanatçıları” özelleştirerek oluşturmayı tasarladığı anlaşılıyor bakanın… Acınacak bir durum…