Dokunmayın, düşer, başa bela olur!

~ 28.02.2014, Kemal OKUYAN ~

Hükümetin meşruiyetinin kalmadığını uzun süredir söylemekteyiz. Bizim söylememiz olağan karşılanabilir, “siz zaten kökten karşısınız” denebilir. Ancak “meşruiyet yitimi” saptamasının, yandaş ya da karşıt olmakla ilgisi yok. Bütün sermaye hükümetlerine karşı olabilir, onları alt etmek için devrimci bir mücadele yürütebilirsiniz ama her zaman “meşruiyet sıfırlandı” diyemezsiniz.

Meşruiyet, toplumsal düzlemde ele alınabilecek bir olgu.

Örnek olsun, başat emperyalist ülkedeki Obama yönetiminin hiçbir meşruiyetinin kalmadığını söylerseniz, komik olursunuz. Suçludur, zalimdir, işgalcidir ama bütün bunlar yetmez. Meşruiyet yitimi, kendi iktidarını temellendirdiği kurallarla bağın kopması ve bu kopukluğun toplumsal algıda hissedilmesinin ürünüdür.

Türkiye’de hükümetin hiçbir meşruiyeti kalmamıştır.

Uzun süredir ısrarla vurguladığımız budur. CHP ise bu gerçeği birkaç gün önce dillendirmeye başlamıştır.

Peki hükümet meşru değilse, ne yapılmalıdır?

Dahası, artık yerlerde sürünen bir iktidar neden düşmemektedir?

Meşru olmayan bir hükümetin, hükmetme mekanizmaları kadükleştirilir. Bunu yapacak olan da, eğer halkta yeterince güçlü bir devrimci enerji yoksa, o mekanizmaları paylaşanlardır. Faşist yasal düzenlemeleri geçirdikten sonra Meclis’i kapatacak olan bir Başbakan’a verilecek yanıt, Meclis’i daha erken terk etmektir örneğin.

Yargıçlar, milletvekilleri dövüldü. Anayasa’ya aykırılığı bariz nokta vuruş yasa maddeleri gece yarıları onaylandı. Bu işler hâlâ ciddiye alınıyorsa toplumun geniş kesimleri tarafından, “demokrasi oyunu”na ortak olan CHP ve BDP sayesindedir.

Peki neden?

BDP’nin düne kadar bunu neden yaptığı belliydi. “Çözüm süreci”… Şimdi daha temkinliler, AKP’nin gidici olduğunu gördüler.

Peki CHP ne yapıyor? Onlar zaten biliyor ki, Erdoğan bitti.

Seçime odaklanmaları, iddia edildiği gibi, “darbeci görüntüsü vermemek” için mi?

Değil… Bütün mesele, “yumuşak geçiş” planında. Hükümetin gayrımeşru ilan edilmesi bu planda yoktu, mecbur kalındı, çünkü Erdoğan çılgınca direniyor. Yoksa, CHP şu anda Erdoğan’dan hoşnut olmayan bütün güçler gibi, bir meşruiyet krizinden kaçınıyor.

Meşruiyet krizi düzeni sorgulatır, halk hareketine alan açar. O zaman hazırlanan siyasi projenin altyapısı zayıflar.

Şaşırtıcı ama, CHP şu anda yüklense, hükümet düşer. Yüklenmesine de gerek, yok, AKP kendi haline bırakılacak, o kadar. Türkiye kapitalizmi ve uluslararası dengeler yalnızlaşan bir tek parti iktidarını taşıyamaz. Ama o zaman ne olur? CHP’ye “Erdoğan’dan kurtulmak” için katlanan dinamik toplumsal kesimler, bir sürü şeyi sorgulamaya başlar, insanlar sola yönelir.

CHP’nin sağcı aday tercihinin bazı yerleşimlerde seçim kazanmaktan öte bir anlamı olduğunu unutmayalım. CHP, Erdoğan sonrasına hazırlanıyor. Merkeze yerleşmeye çalışıyor. Kendi seçmenini de merkeze taşımaya…

Meşruiyet krizi yaratmak bu planı bozar.

Ama bu planda başka zayıf noktalar var. Çünkü proje, yenilenmiş bir AKP ya da yeni bir merkez sağ partiye gereksiniyor. CHP ne kadar çabalarsa çabalasın, “merkez sağ” olamaz kendi başına. Bu durumda, bir süre sonra, CHP’deki geçici aktörler evlerine döner.

Anlayacağınız, Erdoğansız AKP için, AKP kadrolarının bir bölümünü kullanmak için ve cemaatin alanını kapatmamak için meşruiyet krizi hiç de iyi olmayacak.

CHP bu nedenle hiçbir şey normal değilken, normal yolunda gitmekte.

SOLHABER

Kemal OKUYAN | Tüm Yazıları
Hits: 1435