“İyi yönetişim ve rüşvete karşı mücadele mercii” (md. 130), anayasal bağımsız otoriteler (md. 125-130) (ABO) arasında. Varlık nedeni, demokrasinin güçlenmesine katkıda bulunmak olan ABO’ların çalışmasını kolaylaştırmak, bütün devlet kuruluşlarının yükümlülüğü.
Tüzel kişilik, malî ve yönetsel özerklikle donatılan ABO, Halkın Temsilcileri Meclisi (HTM) tarafından nitelikli çoğunlukla seçilir. Yıllık raporlarını, kendisine karşı sorumlu oldukları Meclis’e sunar.
ABO, beş ayrı alanda kurulmuş: Seçimler, Görsel-İşitsel İletişim, İnsan Hakları, Sürdürülebilir Gelişme ve Gelecek Kuşakların Hakları, İyi Yönetişim ve Rüşvete Karşı Mücadele.
Sonuncusu, kamu sektörü ve özel sektörde rüşvetle ilgili arama-tarama, gerekli kovuşturma ve soruşturmaları yaparak, bunları ilgili makamlara iletir. Yetki alanına giren yasa tasarıları konusunda kendisine danışma mecburiyeti var.
Bu vb. düzenlemede, geçmişte yaşanan Anayasa ve demokrasi dışı olumsuzlukların yeniden ortaya çıkmaması yönünde açık bir irade var. Geçiş dönemi yolsuzlukları araştırma komisyonu raportörü Prof. Baccouche, Başkan Bin Ali kütüphanesinde İbni Haldun Mukaddime’si arkasından 40 milyon doların çıktığını söylemişti…
Geçen hafta yapım sürecine ilişkin özelliklerine değindiğim Tunus Anayasası (26 Ocak 2014), geçmişe tepki ötesinde, geleceğe yönelik özellikleri ile de açıklanmalı.
Mesela, ABO’ları “yerel iktidar” bölümü izliyor: Adem-i merkeziyet, belediye, iller ve bölgelerin oluşturduğu yerel topluluklarda somutlaşır. Seçimle belirlenen kurullarca yönetilen yerel topluluklar, tüzel kişiliğe, malî ve yönetsel özerkliğe sahip… Yerel topluluk Konseylerinin temsili organı olan Yerel Topluluklar Yüksek Konseyi’nin merkezi, başkent dışında bulunur. (…)
Bir karşılaştırma: ülkemize göre, yüzölçümü çok küçük olan, insan topluluğu bakımından da çok daha az ve türdeş olan Tunus, adem-i merkeziyete 12 madde özgülemiş; 1982 Anayasası ise, tek bir madde.
Değinilen iki kategori, genel olarak anayasal denge ve denetim mekanizmalarında anlamını buluyor:
Uzunca bir önsözü izleyen 149 maddelik metnin ilk bölümü, genel ilklere ayrılmış. Hak ve özgürlükler de ayrıntılı biçimde düzenleniyor (md. 21-49): Bu bölümde dikkat çeken özellikler, “insan haysiyeti” ve “eşitlik” ilkelerinin, hak ve özgürlüklerin hem dayanağı, hem de ölçütü olarak öngörülmesi. Örnek, “Her tutuklu, haysiyetini koruyan insanca bir muamele görme hakkına sahiptir.”
Devlet, seçimle gelinen kurullarda kadın ve erkek eşitliğini sağlamaya çalışır. Devlet, kadına karşı şiddeti ortadan kaldırmak için gerekli önlemleri alır.
Su hakkı güvence altına alınmıştır. Suyun korunması ve akılcı kullanımı, Devlet ve toplum için bir ödevdir. (…)
Ve “geriye götürülmezlik” ilkesi: bu Anayasa’da güvencelenen hak ve özgürlükler alanındaki kazanımlara dokunan değişiklik yapılamaz.
Halk, yasama yetkisini temsilcileri aracılığıyla Halkın Temsilcileri Meclisi (HTM) veya referandum yoluyla kullanır (md. 50). Muhalefet, HTM’nin ayrılmaz bir bileşeni: Maliye komisyonu başkanlığının ve dış ilişkiler komisyonu raportörlüğünün kendisine verilmesi zorunlu.
Anayasa’nın açıkça ihlâli nedeniyle Cumhurbaşkanı(CB) için, HTM üyelerinin çoğunluğunun girişimiyle gerekçeli gensoru önergesi verilebilir. Üçte iki çoğunlukla verilen görevden alma kararı, Anayasa Mahkemesi’ne gönderilir. AYM de, 2/3 çoğunlukla CB’yi görevden alır.
CB ile hükümet başkanı arasındaki yetki uyuşmazlıkları, AYM kararıyla giderilir.
Hakimler Yüksek Kurulu, 4 organdan oluşur:
- Adlî Yargı Konseyi, İdarî Yargı Konseyi, Malî Yargı Konseyi,
- Her üç yargı Konseyinin Genel Kurulu.
Her kurul, çoğunluğu seçimle belirlenen (ve 2/3’ü yargıç) üyelerden oluşur.
Yönetsel ve malî özerklikle donatılan HYK, adaletin bağımsızlığının güvencesi. Yargı sistemine ilişkin yasa tasarılarının HYK’ya sunulması zorunlu. Adalet Bakanı, HYK’da yer almaz.
Anayasa Mahkemesi (AYM), bir kez 9’ar yıl görev yapabilen 12 üyeden oluşur. HTM, üyeleri, önerilen adaylar içinden 3/5 çoğunlukla seçer. Üyelerin 1/3’ü, her üç yılda bir yenilenir. AYM, yasa tasarıları, anayasa değişiklik tasarıları ve yürürlüğe girmeden önce uluslararası sözleşmeler üzerinde önceden denetim yapar. İtiraz yoluyla denetim de yapar.
Türkiye için de esin kaynağı olarak alınabilecek ve burada değinilen özgün yönlerine karşın, İslâm ile sivil Devlet arasında uzlaşma arayışı, Tunus Anayasası’nın en büyük zaafı. Acaba bu konuda Türkiye, Tunus için esin kaynağı olamaz mıydı? İşte, sorunun düğüm noktası burası!