Fetret, siyasette ve tarihte geçici bir döneme işaret eder. Uzun süre devam edemez. Merkezi otorite iktidar odaklarından biri tarafından, diğerleri tasfiye edilerek ya yeniden kurulacaktır ya da mülk (ülke/devlet) dağılacaktır.
Merdan Yanardağ
Türkiye’nin içinden geçtiği yeni fetret döneminde şehzadeler savaşının daha da sertleşeceği görülüyor. Merkezi iktidarın iki ortağı arasındaki kavga ülkemizdeki bütün siyasal güçlerin dizilişini de temelden etkilemiş durumda.
CHP’nin örtük şekilde; Cemaat’in desteği ve ABD’nin himayesinde iktidar olunabileceği konusunda ikna edildiği anlaşılıyor.
BDP ise bu çatışmada AKP’den, iktidardan yana bir tutum izliyor. Türkiye gericiliği ve siyasal İslamcı iktidar aracılığıyla Kürt sorununu çözebileceklerini düşünüyorlar. Uzunca süre izledikleri İmralı merkezli bu politika onları (BDP/PKK) Türkiye’nin ilerici, aydınlanmacı ve devrimci birikiminden ve damarından koparıyor. Daha da kötüsü Kürt siyasal hareketini Türkiye’nin gerici dönüşümünün, dinci-faşizan bir rejimin inşa edilme sürecinin de bir aracı, destekleyici gücü haline getiriyor.
Bu ilişkiden demokrasi, eşitlik, adalet, özgürlük ve Kürt sorununun adil ve barışçıl bir çözümü çıkmayacaktır. Gericileştirilmiş bir ülke ve dinci-faşizan bir rejim kurulacaktır. AKP ile ittifak ve dinci-gericilikle pazarlık ile Kürt sorununa çözüm aramak, bu ülkedeki sol, ilerici, aydınlanmacı güçleri ve büyük cumhuriyetçi kitleleri karşısına almak demektir. Yanında ise sadece, kendilerini solda zanneden buruşuk liberalleri bulacaktır.
İktidarla mücadele
Bir muhalefet partisi, muhalif bir siyasal hareket kuşkusuz öncelikle, kamu (devlet) gücünü hukuksal olarak kullanan iktidara karşı mücadeleye öncelik verecektir. Yasal iktidar somuttur ve devletin bütün şiddet ve servet dağıtım enstrümanlarını kontrol etmektedir.
Ancak Türkiye özgün bir dönemden geçiyor. Bu dönemin adı, bu topraklarda “fetret” dönemidir. Bu kavramı ortaya ilk attığımda, mevcut durumu açıklamaya çok elverişli bir yapısının olduğunu gördüm.
Siyasal terminolojide çok özgün, açıklayıcı ve önemli bir kavramdır. Merkezi iktidarı oluşturan güç parçalanmış ve her bir parçayı oluşturan siyasal güç odakları arasında çok sert bir hakimiyet kavgası başlamıştır. Mülk (ülke/devlet) ve iktidar gücü (silahlı güçleri ve yargısı) bu iktidar odakları (şehzadeler) arasında dağılmıştır.
Fetret, siyasette ve tarihte geçici bir döneme işaret eder. Uzun süre devam edemez. Merkezi otorite iktidar odaklarından biri tarafından, diğerleri tasfiye edilerek ya yeniden kurulacaktır ya da mülk (ülke/devlet) dağılacaktır.
Türkiye tam olarak bu durumu yaşıyor. Dolayısıyla bu kavgadaki Cemaat tarafı da herhangi bir güç değil, iktidarın bir parçası; illegal de olsa, siyasal İslamcı hareketin gözünde meşru bir ortağıdır. Dolayısıyla CHP bu çatışmada Cemaat’i desteklemek ya da onunla birlikte davranmakla (fiilen) gerçekte iktidar odaklarından birine katkıda bulunmuş oluyor.
Siyasal ortam, sol için, sosyalist hareket bakımından son derece elverişli bir zemin sunuyor. Yapılması gereken şey; birbirinin pisliklerini ortaya döken iki gücün ikisine de tavır almak, mücadeleyi yükseltmek ve toplumdaki tepkiyi örgütlemektir. Alanlara çıkmak ve güç toplamaktır. Kendi bağımsız hattını örmektir.
Toparlanmalarına fırsat verilmemeli!
Merkezi iktidar çözülüyor. AKP’nin BDP ve Öcalan dışında bir “paydaşı” yok. Ancak elinde tuttuğu iktidar gücünü de kullanarak, direnecek ve şiddeti arttıracaktır. AKP iktidarı tarihinin en zayıf döneminde. İktidar gücünü fiilen ve hızla yitirmektedir.
Yapılması gereken şey, iktidar kavgasına tutuşan şehzadelerden birinin yedeğine düşmek, kabzası kirli kılıçlardan birini tutmak değil, tıpkı Şeyh Bedreddin gibi kendi cepheni kurmaktır. İktidara toparlanma fırsatı verilmemelidir. Çünkü AKP toparlanırsa iktidarını daha güçlü şekilde yeniden kuracak, ABD ve büyük sermayeye de “benden başka seçeneğiniz yok” diyecektir. Tek çıkışı budur. İşte buna izin verilmemelidir.
Sol Cephe’nin önünde büyük bir tarihsel görev var. Bu nedenle Sol Cephe hızla genişleyerek örgütlenmelidir. Bu sürecin diplomasisi ve bürokrasisi olacaktır. Bu hem gerekli hem de kaçınılmaz bir durumdur. Örneğin Ankara’da CHP’nin sağcı/ülkücü adayına karşı kurulan ittifak, Sol Cephe için geliştirici bir model olabilir.
Ankara’da Mansur Yavaş’a karşı CHP dışındaki (solundaki) bütün güçler bir araya getirilmeye çalışılmalı, tablodan rahatsız olan CHP’li sol seçmenler için mutlaka bir seçenek oluşturulmalıdır. Gerekirse HDP adayının çekilmesi için görüşülmelidir. HKP, İP gibi partilerle de görüşülmelidir.
Vesayet ve siyaset
HDP gibi Kürt siyasal hareketinin vesayetinde olan; artık solla bir ilişkisi kalmayan “yetmez ama evetçi” çevrelerin içinde bulunduğu HDP ne yazık ki içinde birçok değerli arkadaşımız olmasına karşın sol için bir seçenek oluşturamaz. HDP ile Türkiye siyaseti yapmak, Kürt olmayan halka ve emekçilere ulaşmak mümkün değildir.
“Yetmez ama evetçi” biri, daha önceki hafta Hürriyet gazetesinin kendisiyle yaptığı röportajdan hâlâ, bunca yaşananlara karşın haklı olduklarını savunuyor. Bu örneği görülmemiş bir liberal şirretlik. Güya, tavır değiştiren AKP olmuş, olaylar onları haklı çıkarmış (Hürriyet, 13 Ocak 2014).
AKP-Cemaat iktidarına karşı mücadele eden sosyalistlere geçmişte yaptıkları hakaretlerin hesabını vermeden, basit bir özeleştiri bile yapmadan, AKP’yi bugün sert şekilde eleştirerek sicillerini temizleyeceklerini sanıyorlar.
Son olaylar, liberalizmle lekelenen sol ile sosyalist hareketin sağlıklı bir ayrışması için ciddi olanak sunuyor. Bu ayrışma devrimci bir arınma olacaktır. Yükselirken ağırlıklardan kurtulmak gerekir. Her dönemde ittifak yapacak bir sermaye gücü, kanadı ya da partisi arayanlarla, devrimci esnekliği elden bırakmayan bağımsız bir sosyalist/sol çizgiyi ve tutumu geliştirmek isteyenlerin net bir ayrışmasını gerçekleştirmek sağlıklı bir tutumdur.
Değerli dostlarım,
Kardeş partilerin sevgili yönetici ve üyeleri,
Yoldaşlar,
Benim için yürüttüğünüz özgürlük kampanyası, dinci-faşizan iktidarın beni kapattığı hapishanedeki hücreme kadar ulaştı.
Bana büyük bir moral ve direnme gücü verdiniz. Sizin gösterdiğiniz dayanışma bana yalnız olmadığımı gösterdi. Bu duyguları bana güçlü bir şekilde yaşattınız. Mutlu oldum.
Ben siyasal İslamcı bir sermaye iktidarına karşı muhalefet ettiği için hapsedilen sosyalist bir gazeteciyim, yazarım. PEN Kulüp ve Dünya Basın Enstitüsü üyesiyim.
Hukuk çiğnenerek ve ahlaksız bir tutumla hapsedildim. Amaçları muhalif bir sesi susturmaktı.
Türkiye'deki dostlarım, dava arkadaşlarım ve toplumsal muhalefet güçleriyle birlikte sizlerin uluslararası planda gösterdiğiniz ve göstereceğiniz dayanışma, bu zindanın duvarlarını yıkacaktır. Özgürlüğün kapısını açacak olan şey, sizlerin mücadelesidir.
Bu nedenle desteğiniz için çok teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Selamlıyorum.
Saygılarımla,
Merdan Yanardağ
Muğla Cezaevi/TÜRKİYE