Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı, öncelikle yargı, yasama ve yürütme organlarını bağlar. Anayasa hükümlerini, “yasama, yürütme ve yargı organlarını… bağlayan temel hukuk kuralları” olarak niteleyen 11. madde başta gelmek üzere, birçok madde, her bir organ için Anayasa’nın üstünlüğünü öngörmekte. Gelin görün ki, Anayasa’yı en çok, hatta sürekli olarak ihlâl eden her üç organ.
Hatta, Anayasa’nın bekçiliği görevi ile donatılan Anayasa Mahkemesi (AYM) bile, yanlış yorum ötesinde Anayasa’nın açık hükümlerini ihlâlde sakınca görmeyebilmekte. Demokratik olmayan ve insan hakları ihlâllerine açık yasaları katı biçimde uygulayan adlî yargı, genellikle Anayasa ve uluslararası insan hakları belgelerini uygulamaktan kaçınmakta. Bunun tipik uygulaması, “kişi güvenliği ve hürriyeti” (md. 19) alanında ortaya çıkmakta. Tutuklama ve tutukluluk haline ilişkin koşullarını düzenleyen bu maddeyi bile görmezlikten geldiklerini sıkça yazdım. Bu nedenle, AYM’nin madde 19’u kısmen de olsa uygulamaya yönelik adımı, yargıçların Anayasa ile tanışmaya başlaması olarak da görülebilir. Bu açılım ışığında Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemeleri kararları nasıl okunmalı?
Önce, AYM kararlarına bakalım: CHP İzmir Milletvekili M. Balbay’ın serbest bırakılmasını sağlayan karar, madde 19 ve madde 67 (seçme ve seçilme hakkı) arasındaki bağlantı ile gerekçelendirildi. AYM kararına göre, “makul tutukluluk süresi aşıldı ve seçilme hakkı ihlâl edildi, tahliye talepleri emsal olmayan gerekçelerle reddedildi; somut delil bulunmuyor”: Tahliye talepleri, sürekli aynı ve yasal olmayan gerekçelerle reddedildi; başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerini katılmasını engellemiştir. AYM’ye göre, “Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun” değildir.
AYM, Firas ve Hebat Aslan kararında ise, “İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucuların özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları an ile ilk derece mahkemesi kararıyla tahliye edilmelerine kadar geçen tutuklu bulundukları süre makul olarak değerlendirileme”yeği sonucuna ulaştı ve tazminat talebini kısmen de olsa kabul etti.
Anayasa Mahkemesi’nin her iki kararında eleştiriye açık öğeler bulunmasına karşılık, ortak payda, yargının madde 19’u uygulama yükümlülüğünü vurgulamış olması. Yargıçlar, kararlarına madde 19’u AYM’nin yorum ilkelerini yansıtmak zorunda. AYM kararı, özellikle milletvekilleri açısından, madde 67 ile bağlantılı olarak uygulandığından, diğer milletvekilleri için de geçerli.
Buna karşılık, BDP milletvekilleri S. Irmak, F. Sarıyıldız, K. Aktaş, İ. Ayhan ve G. Yıldırım’ın tahliye talepleri reddedildi.
Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza (özel yetkili) mahkemelerinin tutuklulukta ısrar kararı, iki açıdan değerlendirilebilir: "Bireysel başvuru kararının doğrudan etkisi" ve "bireysel başvurunun dolaylı etkisi”. Bu ikincisinin anlamı, AYM kararının aynı ve benzer konularda bulunan kişiler açısından etkili olacağı. Bu nedenle, milletvekilinin AYM'ye başvuruda bulunmasını beklemeksizin serbest bırakılma gereği, bireysel başvuru hakkını tanımanın doğal bir sonucu. AYM’ye bireylerin başvuru hakkı, mağdurların AYM'ye gitmesi ve bunun sonucu AYM kararlarının ilgili mahkemelerin uygulaması gerektiği anlamına gelmemekte sadece. Aynı zamanda, ilgili mahkemelerin, kararlarını AYM'nin oluşturduğu ölçütler ışığında gözden geçirip, AYM'ye başvuru gereğini ortadan kaldırma amacını taşımakta. Başka bir söyleyişle, bireysel başvuru kararları ile somutlaştırılan ölçütlerin davaya bakmakta olan mahkemeler tarafından doğrudan göz önüne alınarak hak ihlâllerinin en aza indirilmesi, anayasa şikâyetinin asıl amacı.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararları, sadece kararın muhatabı olan Devlet organları açısından değil, taraf diğer devletler açısından da geçerli. Ulusal mahkemelerin İHAM kararlarına yollama yaparak kararlarını buna göre oluşturması, asıl olan ulusal mahkemelerin insan haklarına saygı yönünde dönüşümlerini sağlama amacı ile açıklanır. Bireysel başvuru yolunun benzer işlevi açık.
Ne yapılabilir? AYM’ye başvuru sonucu, adı geçen milletvekillerinin haksız bir şekilde tutuklu kalmaları nedeniyle kendilerine Devletçe ödenecek tazminatın, Anayasa md. 19 ve 40 gereği, AYM kararlarına uygun karar vermeyen yargı mensuplarına ödettirilmesi. Eğer “rücu hakkı” bu vesileyle işletilebilirse, bundan böyle yargıçlar, öncelikle hukuku gözeterek karar verme gereğini duyarlar.