BAU Hukuk'tan Önemli Araştırma
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi, “Türkiye'de Tutuklama Uygulamaları ve Tutuklamada Savunmanın Rolü” başlıklı bir sempozyum düzenledi. Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampusu’nda düzenlenen sempozyumda, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu tarafından yürütülen “Türkiye’de Tutukluluk Uygulamaları ve Tutuklamada Savunmanın Rolü” başlıklı araştırmanın sonuçları da paylaşıldı.
Sempozyuma ayrıca Harvard Kennedy School’dan Dr. Todd Foglesong ve Max Planck Research School’dan Prof. Dr. Hans-Lörg Albercht de katıldı.
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından yapılan Türkiye'de Tutuklama Uygulamaları ve Tutuklamada Savunmanın Rolü araştırması için Kartal, Çağlayan ve Bakırköy Adliyeleri’nde kesinleşmiş 800’e yakın dava dosyası incelendi. Türkiye’de tutuklama uygulamalarının incelendiği araştırmada tutuklama kararlarının verilme sıklığı ve tutuklama kararlarının adil yargılanma hakkı açısından niteliğine bakıldı. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu tarafından yürütülen bilimsel araştırmanın sonuçları ise şöyle:
- Araştırmada incelenen ve sonuçlanan dava dosyalarının yalnızca yüzde 3’ünde savcıların gerekçe göstererek tutuklama talebinde bulunduğu ortaya koyuldu. Herhangi bir gerekçe göstermeden tutuklama talebinde bulunulan dosyaların oranı ise yüzde 97
- Araştırmaya göre Türkiye’de hakimler çok büyük oranda savcıların tutuklama istemini kabul ediyor. Savcıların tutuklama talebinin reddedildiği dosya oranı yalnızca yüzde 3
Yani savcıların tutuklama istemini hakimler yüzde 97 oranında kabul ediyor.
- İncelenen dosyalardan çıkan bir diğer ilginç sonuç da tutuklama talebinin reddine ilişkin. Savcıların tutuklama kararının hakim tarafından reddedildiği hallerde savcıların sadece yüzde 44’ü bu karara itiraz ediyor. Yüzde 56’sının ise dosyayı takip etmediği görülüyor.
- Araştırma, tutuklamalara ilişkin müdafilerin (savunmanın) tutumunu da ortaya koyuyor. Buna göre Türkiye’de savunma avukatlarının yüzde 30’u, tutuklama kararına itiraz etmiyor ya da yeterli savunmayı gerçekleştirmiyor.
- Türkiye’de tutuklama kararlarının yüzde 95’i henüz ilk soruşturma aşamasında veriliyor. Mahkeme tarafından verilen tutuklama kararı ise yüzde 5 oranında olarak belirlenmiş.
- Tutuklama kararları incelendiğinde dosyaların yalnızca yüzde 9’unda hakimler tarafından kararda kuvvetli suç olgusu gösteriliyor.
- Hakimlerin tutuklama kararı vermeden önce yapmak zorunda olduğu “hukukta ölçülülük ilkesi” yaklaşımının ise araştırmada yalnızca bir dosyada yapıldığı görülmüştür.
- Araştırmaya göre Cumhuriyet Savcısı’nın yalnızca üç vakada tutuklama kararını bozduğu görülmüştür. Bu da incelenen araştırma dosyalarının yalnızca yüzde 0.4’üne denk gelmektedir.
- Tutuklama kararı verilirken savunma makamının (müdafi) oturumda bulunma zorunluluğu olmasına rağmen, tutuklama kararlarının yüzde 11’i müdafi oturumda olmadan, yani kanuna aykırı olarak verilmiştir.
- Dava sürecinde detaylı savunma yapan müdafi oranı ise yüzde 15 olarak belirlenmiştir. Yine müdafilerin yüzde 65’ininduruşma öncesinde dosyayı incelemedikleri de araştırmanın sonuçlarından biri olarak öne çıkmaktadır.
- Araştırmada Türkiye’de tutukluluk sürelerine de bakılmıştır. Buna göre Türkiye’de ortalama tutukluluk süresi 314 gündür.
Araştırmayı değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Yenisey, Türkiye’de tutuklama kararlarının denetimi konusunda Anayasa’da eksiklikler olduğunu ifade etti. “Hakimin verdiği tutuklama kararının itiraz ve temyiz aşamasında etkin bir şekilde denetimi önemli. Fakat Türkiye’de, temyiz aşamasında büyük bir sıkıntı var. Çünkü tutuklama kararları nihai olarak ilk mahkemede bitiyor. Görülmekte olan dava sırasında Yargıtay denetleme yapamıyor. Bunun kanun ile değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“Uzun tutukluluk süreleri Türkiye’de bir sorun fakat bunun sorumlusu tutukluluk müesseseleri değil” diyen Yenisey, bu durumun nedeninin uzayan duruşmalar ve Yargıtay’daki bekleme süreleri olduğunu da ifade etti. Yenisey, araştırma sonuçlarına göre incelenen davalarda mahkumiyet oranının yüzde 70 olduğunu belirtti. “Bu oran tatmin edici. Eğer açılan 100 davanın 70’i mahkumiyetle sonuçlanmışsa etkin bir dava açılmış demektir. Fakat mahkumiyet oranı ne kadar düşerse, ceza adalet sisteminin de o kadar az etkin çalıştığını söyleyebiliriz” dedi.
Kaynak: Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi 13/12/2013 tarihli haber.