“Ücret Karşılığı Birlikte Çalışan Avukatlar Yönergesi” geçen mayıs ayında Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Ekim’de uygulanmaya başlanan yönergenin ayrıntılarını ve ilk tepkileri TBB Başkan Yardımcısı Avukat Başar Yaltı ile görüştük.
TBB bir adım attı ve işçi avukatlar yönergesini, oybirliğiyle kabul etti.1 Ekim’de yürürlüğe giren bu yönerge ne anlama geliyor? Ne değişecek?
TBB olarak işçi avukat kavramını kullanmıyoruz; ancak ben kişisel olarak işçi avukat kavramına karşı değilim. Avukat arkadaşlarımız bu sıfatı kendilerine yakıştırıyor ama yönergede işçi avukatlar için yani bir avukatın yanında çalışan avukat için “işgören avukat”, ve çalıştıran avukat için ise “işveren avukat” deyimini kullanıyoruz. Bir bakıma İş Kanundaki anlamını da karşılıyor. Fakat dediğim gibi arkadaşlarımızın kendilerine işçi avukat demelerinde hiçbir sakınca yok. Bunun yanında bazı avukat arkadaşlarımız da bu işçi sözcüğünün avukatın bağımsızlık kavramıyla bağdaşmadığı düşüncesiyle karşı çıkıyor. Elbette, ona da saygı duymak gerekir.
Bu ihtiyaç nereden kaynaklandı?
Türkiye’nin kapitalist bir sistem içinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Avukatların bir kısmının gelir durumlarının, iş yüklerinin oldukça iyi ve fazla olduğu biliniyor. Dolayısıyla tek başlarına yapamayacakları işler için yanlarında başka avukat çalıştırıyorlar. Avukatlık Kanunu’nun 12. maddesi de bunu uygun görüyor. Dolayısıyla hem avukatların sayısındaki olağanüstü artış, hem iş alanındaki daralmalar hem de başka sosyo-ekonomik nedenlerle işçi-işveren ayrımı gibi bir sonuç bizim hukuk sektöründe de ortaya çıkmış durumda. Bu realiteyi gören mesleğin en büyük kurumu olan TBB’nin bu soruna duyarsız kalması, elbette düşünülemezdi. Biz de o çerçevede, ücretli çalışan avukatların durumuyla ilgili bir düzenleme yapılması ihtiyacını hissettik ve bu zaten TBB’nin genel kurulunda yönetime verilmiş bir görevdi. Geniş katılımla hazırlanan bu yönerge yönetim kurulunda kabul edildi ve 1 Ekim’de yürürlüğe girdi.
‘AMACIMIZ SÖMÜRÜNÜN ÖNÜNE GEÇMEK’
Yönergenin ayrıntıları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bir kere öncelikle bir avukat, yanında çalışan avukatların hukuki statüsünü de belirliyor. Onların ücret durumunu bir şekilde garanti altına alıyor. Onların iş koşullarını garanti altına alıyor. Avukatın bağımsızlığını gözetecek şekilde iki tarafı da avukat olan iş sözleşmesi ile işlerin nasıl yürütüleceğini düzenliyor. Bence bu ileri bir düzenlemedir. Tabii ki çalışan avukatlarımızın bir kısmı açısından yeterli görünmeyebilir ama bence asıl sorun çalıştıran avukatların içerisindeki “patron” avukatların bu yönergenin varlığını hissettikçe daha çok “kazan kaldıracağı” yönünde işaretler ortaya çıkmaktadır. Tabii ki böyle olabilir. Ama bizim asıl amacımız emeğinin sömürüsünün önüne geçilmesini sağlamaktır. Kısacası emeğin sömürüsünün önüne geçebilmek için bu düzenleme yapılmıştır ve biz TBB yönetimi olarak bu yönergeyi hazırlarken, daha zayıf konumda bulunan avukatın, çalışan avukatların hak ve hukukunu koruma tarafında olduk.
Yönergedeki maddeler uygulanmadığı takdirde bir yaptırımı olacak mı?
Diyelim ki uygulanmadı ve sorun baroya yansıdığı zaman, baro taraflar arasında bir sözleşme imzalanmamış olsa bile bu yönerge hükümlerine göre değerlendirme yapacaktır. Yani sözleşme yapılması bizce önkoşul çünkü sözleşme üç suret. Bir suret işgören (işçi) avukatta kalacak, bir suret işveren avukatta olacak ve biri de baroya verilecek. Örneğin Denizli Barosu’nun işveren ve işgören avukatları arasında bir sözleşme yapılıyorsa, bunlar hazırladıkları üç nüshadan birini de baroya teslim edecekler. Baro bunu gizlilik koşulları içinde ilgili biriminde saklayacak. Bir sorun çıktığı zaman barodaki nüsha geçerli kabul edilecek ve ona göre sorun baro yönetimi tarafından çözümlenecek.
Diyelim ki böyle bir sözleşme imzalanmamış olsa dahi sorun yönergeye göre sorun barolar tarafından çözülecek. Tabii burada en çok eleştirilen yönlerden biri, bu yönergenin yaptırımı yok deniyor. Oysa bizce bir yaptırımı var, yaptırımı nedir, disiplin hukukudur. Çünkü bu bir yönergedir, yönerge olması itibariyle TBB’nin düzenleme şeklinde yaptığı bir mevzuat haline gelmiştir. Dolaysıyla bu bir mevzuat hükmü olduğundan ilgili birim diyelim ki disiplinse disiplin kurulu, başka bir açıdan şikâyet varsa baro yönetim kurulları bu düzenlemeyi dikkate almak zorundadır.
Bir avukatı çalıştıran avukatla çalışan avukat arasında düzenleme ilk kez oluyor. Bu anlamda aslında devrim niteliğinde ileri bir düzenlemedir. Ama tabii ki TBB hem çalıştıran avukatlar hem çalışan avukatların kurumu olduğundan ve ilk kez yapıldığından tabii ki her şey öngörülmemiş olabilir. Dolayısıyla bizim bu yönergenin uygulanmaya başlamasından itibaren ortaya çıkacak sorunları tekrar değerlendirip düzenleme yapma bakımından kolay olması için yönerge olmasını tercih ettik.
Çünkü yönetmelik şeklinde de yapabilirdik, ancak o zaman iki zorluk vardı. Bir yönetmelik şeklindeki düzenleme daha güçlü bir düzenlemedir ama Bakanlığın onayından geçiyor. Tabii Adalet Bakanlığı’nın geri gönderme olasılığı yüksektir. O durumda üçte iki çoğunlukla biz onaylayınca yönetmelik olarak yayınlanıyor ama burada zaman kaybedebilirdik. İkinci neden de az önce değindiğim gibi pratikte karşılaşacağımız sorunları daha kolay çözüp son halini verdikten sonra yönetmeliğe dönüştürme ihtiyacından dolayı bunu yönerge olarak düzenlemiş bulunuyoruz. Tabii pratik ayak bize neler gösterecek, göreceğiz.
‘Bazı avukatlar işten çıkaracağını söylemiş’
Yönergenin yayınlanmasıyla birlikte size yansıyan şikayetler var mı?
Bazı avukatlar kendi yanında çalıştırdıkları avukatları toplayarak bu yönerge koşullarına uymayacağını söylemiş. Bazı avukat arkadaşlarımız da bu yönerge hükümlerini ağır buldukları için yanlarında çalıştırdıkları avukatları işten çıkarmaya başlamış. Dediğim gibi, bunlar zaman içinde netleşecektir ama bu tür gelgitler yenilikler karşısında olur ama sonuç olarak ücretli olarak bir avukatın yanında çalışan avukatlar lehine bu düzenlemenin büyük bir getirisinin olacağını düşünüyoruz.
‘Denetleyici olan baro yönetimleridir’
Bu noktada uygulamayı TBB’den çok baroların gözetmesi ve çalışan avukatların sahip çıkmasıyla mümkün olacaktır. Bazı arkadaşlarımız halen bunu tam olarak kavramış değiller ve barolar birliğine yükleniyorlar. Oysa burada özellikle vurguluyoruz, bu ücret ve uygulama konusunda denetleyici organ gibi davranamayız, denetleyici olan barolardır ve çalışan avukatlar da kendi baroları nezdinde bunu uygulatmaya çalışmalıdırlar. Barolar 1 Ekim’den itibaren, kendi bölgelerinde çalışan avukatlar için asgari ücret saptaması yapacaklar. Biz onu yapmadık, doğrusu da buydu çünkü örneğin İstanbul’daki iş koşullarıyla Iğdır’daki iş koşulları bir değil. Iğdır Barosu kendi bölgesinde bu yönergeyi dikkate alarak başka kriterleri göz önüne alacak, İstanbul Barosu ise başka kriterleri.
‘Top işçi avukatlarda’
Örneğin İstanbul ve İzmir baroları 2 bin TL olarak asgari ücreti belirlemiş. Zannediyorum Anadolu’daki birçok baroda asgari ücreti bin 500 TL olarak belirlemişler, doğrusu da budur. Çalışan avukat arkadaşlarımız, öncelikle barolarıyla asgari ücret çıkarmak konusunda konuşmalı ve daha sonra bunun burada uygulanması için baroları devreye sokmalı. Yani top artık bizden çıkmış durumda. Biz ancak barolardan ve çalışan avukat arkadaşlarımızdan yönergeyle ilgili gelecek bir şikayet üzerine yönergede bir değişikliğe gidilmesi için değerlendirme yapabiliriz. Ama dediğim gibi bunu uygulama gösterecektir. Yönergenin daha tam farkına varılma süreci yaşanmadı diye düşünüyorum. Yeni yeni bunun farkına varıyorlar. “Hak verilmez, alınır” düşüncesiyle çalışan avukat arkadaşlarımızın haklarına sahip çıkmak için bu yönergeyi uygulatmaları kendi ellerindedir diye değerlendiriyorum.
‘Takip merkezi olumlu bir gelişme’
Tam bu noktada yönerge takip merkezi kurulduğu söyleniyor.
Bu öneriyi katıldığım bir toplantıda öğrendim ve çok da hoşuma gitti. Bu yönergeyle getirilen haklara sahip çıkmak isteyen bir grup avukat arkadaşımız böyle bir takip merkezi kurmuşlar. Bu çok olumlu bir gelişme. Hem yönergenin tanıtımı ve anlatılması bakımından hem de genç meslektaşlarımızın kendi aralarındaki dayanışmayı üretmeleri bakımından böyle bir takip merkezinin varlığını olumlu buluyorum. Biz de bu takip merkezinden gelen verilere dayanarak veya başka yerlerden gelecek bilgi ve belge çerçevesinde yönergeyi gözden geçirmeye hazırız. Ama bunu bir denge içinde götüreceğimiz kuşkusuzdur. Çünkü sadece çalışan avukatları gözettiğimiz sürece o yanlı bir bakış açısı olmuş olacak.
Sonuç olarak yanında avukat çalıştıran avukat arkadaşlarımızın hepsinin durumunun iyi olduğunu söyleyemeyiz. Dolaysıyla ondan da fedakarlıkta bulunmasını ya da kendini mali olarak çökertmesini de bekleyemeyiz. İkisini dengede tutarak götürmek gerekiyor.
Yaşadığımız kapitalist düzen koşullarını unutmadan avukatlık mesleği ve onuru adına düzene emeğin sömürülmemesi için müdahalede bulunuyoruz. Ama dediğim gibi gerçekçi olmayan müdahalelerde bu kez çalışan avukatlar zarar görebilir, o yüzden hep birlikte bu hassas dengeyi gözetmek gerekiyor.
solhaber