Demokrasi değil makyaj paketi

~ 30.09.2013, Yeni Yaklaşımlar ~

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı. Pakete ilişkin siyasi parti, kitle örgütü yöneticileri, hukukçular ve yazarlar görüşlerini dile getirdi.

Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan 'demokrasi paketi'nin beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu dile getirdi. Demokratikleşmenin belli başlı kriterleri olduğunu belirten Gürkan bu kriterleri, "Emeğin haklarının güvenceye alınması, inanç özgürlüğü ve laiklik, Kürt sorununun demokratik çözümü" olarak sınıflandırırken paketin bu sorunların hiçbirine çözüm getirilmediğini aktardı. Bugün işçi ve emekçilerin örgütlenme ve toplu sözleşme gibi haklarını kullanırken birçok engelle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Gürkan yine işçi ve emekçilerin grevlerini patron baskısı altında yaptığını aktardı. Emeğin haklarını güvence altına almayacak bir paketin demokratik olmayacağını belirten Gürkan, yine aynı şekilde ne siyaset yapma yasağı ne de gösteri ve yürüyüş kanununda özgürlükleri genişleten bir gelişme olmadığına değindi.

Gürkan, "Bu paket, Kürt sorununda uyguladığı baskıcı politikalar, Gezi direnişi ve ardından gelişen toplumsal muhalefeti bastırmak için kullandığı yol ve yöntemlerle yıpranmış olan otoriter, baskıcı görüntüye bir makyajdır" dedi.  

MAKYAJ DÜZENLEMELERLE DOLU

Demokrasi paketini gazetemize değerlendiren Avukat Ercan Kanar, “Bir cümleyle dağ fare doğurdu” yorumunu yaptı. Pakette, ciddi hiçbir düzenlemenin olmadığını kaydeden Kanar, ceza yargılaması, ceza hukuku, infaz sistemi ve Terörle Mücadele Kanunu’na yönelik düzenleme yapılmamasına tepki gösterdi. Paketin şekilci ve makyaj düzenlemelerle dolu olduğunu vurgulayan Kanar, “Esas olarak Kürt sorununun çözümü açısından önem atfedecek bir paket söz konusu değil. AKP oyalıyor. Zaten oyalaması reformların arkası gelecek demesinden belli” dedi.

YÜRÜYÜŞ KANUNU’NDAKİ DEĞİŞİKLİK GERİYE DÖNÜŞ

Demokrasi Paketi’nde yer alan değişiklikleri değerlendiren Eski MAZLUMDER Başkanı ve gazetemizin yazarı Ayhan Bilgen, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yapılan değişikliğin var olan haklardan geriye gidiş olduğunu dile getirdi. Başbakan’ın değişiklik için evrensel değerleri referans aldığını söylemesini eleştiren Bilgen, “Evrensel referanslar bellidir. Bu referanslar önceden izin almaksızın herkese yürüyüş yapma hakkı tanır” şeklinde konuştu. Bilgen, yeni uygulama ile mülki idareye toplantı yeri belirleme yetkisinin verilmesinin var olan düzenlemeden geriye gidiş olduğunu ifade etti. Bilgen, bu değişikliğin Uluslararası standartlar, İnsan Hakları Sözleşmesi ve kimi mahkeme kararlarına da ters olduğunu aktardı.

‘İNKAR VE ASİMİLASYON PAKETİ’

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, “Başbakan bu paketle, bizim önümüze fiili meşru mücadeleyi yükselterek Türkiye demokrasi güçleriyle bir araya gelmek ve eşit yurttaşlık hakkını almak için mücadele etmekten başka bir yol bırakmamıştır” dedi. Başbakan’ın bahsettiği kırıntıların zaten halkın fiili haklı mücadeleyle aldığı haklar olduğunu söyleyen Bülbül şöyle devam etti: “Başbakan bu hakları tanımak zorundaydı zaten. Alevi toplumuna ilişkin Başbakan’ın siyasi partisinde ve kendisinde bir karşılığın olmadığı bu şekilde de kanıtlanmış oldu. Bu demokrasi paketi değil, inkar ve asimilasyon paketinin ta kendisidir. Bu paketle tüm her şeyi karikatürize ediyorlar. İşin özüne inmeden bir şeyleri yapıyormuş gibi görünerek ve dünya kamuoyuna karşı da bir şey yapıyormuş gibi görünerek sürekli talepleri aksatıp, savsaklıyorlar. Paket, inançların, dillerin, kültürlerin paketi değil.”

FARQÎNÎ: KÜRTÇEYİ KAMUSAL ALANIN DIŞINDA BIRAKIYOR

İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Zana Farqînî, düzenlemenin beklentilerden çok uzak olduğunu ve Kürtçeyi kamusal alanın dışında bıraktığını söyledi. Farqînî, eğer anadilde eğitim ile ilgili bir düzenleme yapılacaksa, Kürt halkının kimliğinin teslim edilmesi ve anadilde eğitim konusu tartışma konusu dahi yapılmadan kamusal alanda düzenleme yapılaması gerektiğini söyledi. Kürtçe anadilde eğitim konusunda yapılan tüm tartışmalarda çözüm noktasında her zaman hükümet çevrelerince özel kurumlara havale edilerek çözüm arandığını belirten Farqînî, bu anlayışın pakette de yansımasının ortaya çıktığını söyledi. "Pakette anadille eğitim konusunda geline geline özel okullara gelindi" diyen Farqînî, "Bu konularda bir düzenleme yapacaksanız önce bir halkın kimliğini teslim edip tanıyacaksınız. Anadil gibi bir konuda böylesi haklar noktasında tartışma dahi yapılmamalıdır" dedi. Atılan adımların çözüm süreci noktasında atıldığının herkesçe bilindiğini belirten Farqînî, durum böyleyken bu süreçte Kürt halkının beklentilerinin ve taleplerinin karşılanması gerektiğini söyledi. Farqînî, "Bir halkın dili özel okullarla sınırlandırılamaz. 'Asimilasyon bitti' deniliyorsa halkın tüm hakları olduğu gibi iade edilmelidir. Çağın gerekleri de bunu gerektirir. Anadil düzenlemesi beklentilerden oldukça uzak. Kürtçeyi kamusal alanın dışına iten bir zihniyetin ürünü. Bu zihniyet de tekçi zihniyetin yansımasıdır" dedi. Köy isimlerinin iadesi düzenlemesini de değerlendiren Farqînî, sadece köy isimlerinin iadesini değil, tüm coğrafya ve yerleşimlerin isimlerinin iadesinin ve bunun da şartlara bağlanmaması gerektiğini söyledi. Farqînî, "Ancak bunlar yapılırsa demokratikleşmeden söz edilebilir. Andımız kaldırıldı. Bu olumludur. Ancak zaten bu Türkiye'nin ayıbıydı zaten. Geç kalınmış bir düzenlemeydi" dedi.

ENSTİTÜ OLUMLU, KENTSEL DÖNÜŞÜM ENDİŞE VERİCİ

Avrupa Roman Hakları Merkezi Türkiye İnsan Hakları Gözlemcisi Hacer Foggo, Enstitünün Roman kültürünün kaybolmaması açısından olumlu olduğunu söyledi. TOKİ eliyle Roman konutları kurulmasını eleştiren Foggo, “Roman mahallelerinde konutlar yapılıyor ancak kentsel dönüşüm kapsamında başka yerlere gönderiliyorlar. Çiçekçilik, hurdacılık, müzisyenlikle geçinen Romanlar için TOKİ konutlarında yaşamak zor. Ayda 500 TL kazanamayan bir aile nasıl ev kredisi ödesin? Yerinde ve sosyal dönüşüm olması gerekiyor” dedi. Romanlar söz konusu olduğunda iki kişi arasındaki adli olayın bile Roman mahallesinde saldırıya dönüşebildiğini belirten Foggo, “Olay sonucunda mahallenin boşaltılması isteniyor. Nefret söylemleri ortaya çıkıyor. Son olarak Bursa Valiliğinden yapılan ‘Romanların hırsızlığı meslek edindiği’ yönündeki açıklaması buna örnek. İlkokuldan başlanarak farklı kültürlerle ilgili eğitim verilmeli, ayrımcılığı engelleyecek yasalar çıkartılmalı ve valisinden milletvekiline herkes insan hakları eğitimi almalı. Ancak yasaların da uygulanması gerekiyor” diye konuştu. (HABER MERKEZİ)

Hits: 1002