Dün, TBB Başkan Yardımcısı Av. Başar Yaltı ve TBB Yönetim Kurulu Üyesi Av. Yurdagül Gündoğan’la birlikte, Kandıra 1 Nolu F Tipi’nde yatan dostları ziyaret ettik.
Polise göre THKPC operasyonu, bizce tüm muhalifleri susturma operasyonunun bir parçası olarak tutuklanan ÇHD’li 4 arkadaşımızın yattığı Cezaevine girişimiz için yerine getirilen formaliteler bile bizi rahatsız ederken, içerdeki arkadaşların ne halde olduklarını düşündüm bir an için. Ama ilk olarak görüşme odasına gelen Güçlü Sevimli’nin bizi adına yakışır karşılaması havayı değiştirdi bir anda.
Güçlü, cezaevi yaşamını anlatan bir kitap üzerinde çalıştığını ve daha çok insani yönüyle sorunu irdelemeye çalıştığını anlattı, her zamanki güler yüzlü haliyle.
Haftada 10 saat olması gereken sohbet hakkının ancak yarısının kullandırıldığını ve savunmalarını hazırlamak için bilgisayar verilmediğini anlattı. Selçuk (Kozağaçlı) kolundaki platin nedeniyle raporla bilgisayar kullanma hakkı alabilmiş ancak. Diğerleri elle yazıyorlar savunmalarını ve diğer çalışmalarını.
Bu arada, Güçlü, avukat görüşme odalarının camdan ve tamamen şeffaf olarak düzenlenmekte olduğunu, Tekirdağ, Edirne ve İzmir’de uygulanan sistemde müvekkille avukat arasındaki görüşme mahremiyetinin camların çok ince olması nedeniyle ihlal edilmiş olduğunu ifade etti.
Sonra, dört avukatın en genci olan Günay Dağ ile görüştük. O da oldukça moralli görünüyordu. TBB Başkanı’nın Adli Yıl açılışında Başbakan’ın gözünün içine bakarak yaptığı konuşma diğerleri gibi onu da çok mutlu etmiş.
Bilgisayar hakkını kullanmakta olan Selçuk Kozağaçlı, elindeki kalabalık çalışma materyalleriyle geldi görüşmeye. Çok sağlıklı ve neşeli görünüyordu. Ziyaretimizin biraz geç olduğundan söz ettiğimizde, “Biz dışarıyı iyi biliriz. Biz de dışarıdayken, içerdekiler nasılsa oradalar. Onlara sonra gideriz. Önce şu işleri bir halledelim derdik.” şeklindeki dostça sitemini aldık, kabul ettik.
200-250 sayfa civarında olacak savunmayı ortak olarak imzalayıp vereceklerini ve suç isnatlarına yanıt vermeyi düşünmediklerini belirten Kozağaçlı, savunmanın siyasi bir yanıt niteliğinde olacağını söyledi.
Başta meslektaşlar olmak üzere Milletvekilleri (Özellikle CHP’liler) ve yargı mensuplarının kendilerini bu süreçte sık sık ziyarete gelerek destek olmaları, onları oldukça mutlu etmiş. Selçuk yine esprili bir ifadeyle; “Doğrusu CHP’nin bu ilgisi karşısında biraz mahcup oldum.” dedi.
Avukat görüşme yerlerinde yapılmak istenen değişikliğe direniş göstererek, gerekirse görüşmeye çıkmayacaklarını da sözlerine ekledi.
Son olarak, sıcak su hakkını kullanan Taylan (Tanay) ile görüştük. DİSK’ten, CHP’den, TBB’den ve siyasetten konuştuk. TBB Başkanı’nın Diktatör’ün yüzüne karşı yaptığı konuşma onu da sevindirmiş.
O da davanın, muhalefeti sindirme operasyonunun bir parçası olduğu görüşünde…
Ben içlerinde en durgun olarak Taylan’ı gördüm açıkçası. Belki onun yapısından, belki yorgunluktan…
Dostların içerde olması başlı başına bir üzüntü kaynağı elbette… Ama dostlarımıza karşı böyle bir görevi geç te olsa yerine getirmenin huzuru ile onlardan ayrılırken, onların da bu ziyaretten dolayı mutlu olduklarını görmek sevindirici.
24/25/26 Aralık 2013 günleri Silivri’de görülecek olan bu dava, arkadaşlarımız üzerinden bir yanıyla da hukuka ve avukata karşı sürdürülen sindirme politikalarının bir sonucudur. Tıpkı KCK avukatlarının yargılandığı davada olduğu gibi, bu davada da, avukatlık mesleğinin fiilen icrası yargılanmaktadır. Bu davada arkadaşlarımıza destek olmak, mesleğimize sahip çıkmak demektir.
Unutmayalım.
Bir de dışarıdaki işlerimize dalıp, içerdeki dostlarımızı unutmayalım.
Av.Abdurrahman Bayramoğlu