“Dereler akmaz oldu
Yar bana bakmaz oldu
Yarin verdiği güller
Kurudu kokmaz oldu...”
Derenin suyunu kesince, gidip baktılar balıklar ölmüş...
Balık bizim yalaka medya değil ki her ortama uyup da yaşasın...
İşte o zaman Başbakan, Rize Fırtına Deresi’ne törenle küçük “kırmızı benekli alabalık” yavrularını bıraktı...
Normalde dereye balık yakalamaya gidilmez mi?..
Bu balık bıraktığına göre, varın doğayı ne hale getirdiklerini siz düşünün...
“Ya Allah bismillah” diye suya bırakınca...
Minik balıkların bir gidişi var...
“Kaçın ulan, bak yine ne dedi” diye...
Çünkü ne zaman “Ya Allah bismillah” diye kurdele kesse, orada ağaç, orman, kuş, canlı, doğa kalmıyor...
Çevre Bakanı da Trakya’da doğaya sülün bırakmıştı...
Yetiştirilen sülünleri devletin üretim çiftliğinden alıp kafesler içinde doğaya götürdüler... Bakan özlü bir konuşma yaptı...
“Milletimizin verdiği yetki ile memlekete hizmet yolunda önemli bir adım olarak, bu şeyleri huzurunuzda doğaya koyveriyorum” dedi...
Alkışladılar...
Kuşları salıp tesise döndüler ki...
Sülünler orada...
Bakan’dan önce dönmüşler...
Yemek saati çünkü...
Balıklar ne oldu bilmiyorum...
Bitirdiler doğayı...
Ormanları 2-B ile sattıktan, dereleri HES ile kuruttuktan, rant bölgelerini yandaşları ile talan ettikten sonra...
Sanıyorlar ki ağaç dikmekle, sülün salmakla, dereye balık bırakmakla düzelir...
Doğa bir kez gitti mi...
Gelmiyor...
O suyu kesilmiş derelerin, gövdesi devrilmiş ormanların, yuvası yıkılmış kuşların ahı vardır, yerde kalmaz...
Ve o yanık türküyü sanki hepsinin adına söyler ozan:
“Dereler akmaz oldu...”