Moskova’nın dünyaca ünlü kukla tiyatrosunda yıllar önce gördüğüm “Nuh’un Gemisi” (ya da Teknesi) adlı kukla oyununu unutamam.
İnsan türünden sadece Nuh’un, karısının, oğullarının ve gelinlerinin bindiği teknede, kuklalar arasındaki konuşmalar, çekişmeler, entrikalar, tutkulu yatak sohbetleri olağanüstüydü...
Densizliklerinden ötürü Tanrı’nın gazabına uğrayan insan soyunun son temsilcileri, fındık kadar tekne azgın sular üstünde çalkanırken de başlarına gelenlerden ders almamış gibiydiler...
Nitekim insanlığın Tufan sonrasındaki tarihi de bu aymazlığın örnekleriyle dolup taşmada...
Bizde Tufan’la ilgili söylenceler, özellikle son zamanlarda, her şey için olduğu gibi, Kuran’a dayandırılıyor…
Oysa bu söylence, İslamdan çok önce İncil’de ve Tevrat’ta; onlardan da önce belli başlı bütün eski inanışlarda, bütün dünya halklarının mitolojilerinde yer almıştır.
Örneğin en eski Türk (Altay) söylencelerinde Tufan’a Taşkın denirmiş.
Buna göre, Tufan’ı haber veren “demir boynuzlu kök teke” imiş...
Bu teke, yedi gün acı acı meleyerek dünyanın çevresinde dolaşıp insanlığı silip süpürecek Taşkın’ı haber verirken, yedi gün deprem olmuş, yedi gün dağlardan ateş fışkırmış...
Bu söylenceler, masallar, insanlığın kültür tarihinin kaynakları, temelleridir.
Onları incelemek, farklı halkların nasıl aynı imgelemin (hayal yetisinin) çevresinde buluştuğunu görmek, bütün insanlığın nasıl aynı büyük ailenin bireylerinden oluştuğunu duyumsamak heyecan vericidir...
Fakat masalın masal, söylencenin söylence olduğunu bilmek koşuluyla…
Ona bilimsellik, kutsallık, dokunulmazlık yakıştırıp üstelik tek bir inanışın çerçevesine sokuşturmaksızın...
Birkaç ay kadar önce “Sol” gazetesinin kesip sakladığım haberine göre Şırnak Üniversitesi bu yılın 27-29 Eylül tarihlerinde “Hz. Nuh ve Cudi Dağı Sempozyumu” başlığıyla uluslararası bir sempozyum düzenliyormuş.
Ne güzel!
Haberden öğrendiğimize göre Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanı da amacının daha çok yörenin turizm gelirlerini artırmak olduğu anlaşılan sempozyumun onur konukları olacakmış.
Aynı haberden, üniversite öncülüğündeki sempozyumun destekçi ve sponsorları arasında Şırnak Valiliği, Şırnak Belediyesi, Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası ve Dicle Kalkınma Ajansı bulunuyor.
YÖK bütün üniversitelere gönderilen bir yazıyla sempozyumu çok önceden duyuruyor.
İnternette daha ayrıntılı bilgilere de ulaşabilirsiniz.
Örneğin Giresun Valiliği’nin, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nin sitelerinde sempozyumun duyurusunu buluyoruz...
İnsanın bu büyük tanıtım başarısı için Şırnak Üniversitesi Rektörlüğü’ne aşk olsun(!) diyesi geliyor...
Gerçi Tufan’la ilgili sempozyum üniversitenin 2013 yılı sempozyum programının tek etkinliği imiş...
Olsun!..
Üç gün süresince Nuh’un teknesinin kalıntılarının Ağrı Dağı’nda mı, yoksa Kuran’da yazılı olduğu gibi Şırnak ve Silopi ilçe merkezleri arasında bulunan Cudi Dağı’nda mı bulunduğu tartışılacak ve inşallah (belki onur konuklarının da katkılarıyla) bilimsel sonuca ulaşılacaktır...
Son olarak sempozyumdaki bilimsel tartışma konularını da sıralayalım:
“İlahi kitaplarda Hz. Nuh, Tufan, Gemi ve Cudi Dağı”, “Tufanın Zamanı, Süresi ve Etki Alanı”,”Tufanın Dünya Tarihi Üzerindeki Etkisi”, “Tufan Sonrası Yaşananlar”...
Moskova’da görüp unutamadığım kukla tiyatrosu oyununa dönecek olursam...
Hem çocuklar hem büyükler için eşsiz bir şölendi bu...
Şırnak’taki sempozyumla ne ilişkisi var diye sorabilirsiniz...
Her şeyi bir kukla tiyatrosu dekoru ve atmosferinde göz önüne getirecek olursanız, yanıt zaten verilmiş olacaktır...
Avukatlar bugün ve yarın Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nı ve Yönetim Kurulu’nu seçecekler. Düşüncemi geçen haftaki yazımda belirtmiştim. Tekrar ediyor, yapay bir İstanbul-Ankara ayrılığı yaratılarak oyların bölünmemesini diliyorum.
25 Mayıs 2013 - Cumhuriyet