Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu'ndan Beklentiler
Mesleğimizin sorunları çoğaldıkça, Mayıs ayında (kuruluşundan bu yana olağan ve olağanüstü olmak üzere) kırküçüncü kez toplanacak olan Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’ndan beklentilerimiz artıyor. Aslında, erkler ayrımını içselleştirememiş bir toplumda gerçek hukuk devletine ulaşmanın olanaksızlığını gördükçe bağımsız yargı ve bağımsız savunmanın da ne kadar uzak bir hayal olduğu ortaya çıkıyor. Bütün bu olumsuzluğu ve yarattığı umutsuzluğu gidermede en etkin gücün avukatlar ve örgütleri olabileceği gerçeği ise beklentileri daha da artırıyor.
Gerçekten de sayıları seksenbine yaklaşan avukatlar örgütlü güçlerini bir araya getirebildiklerinde mesleki sorunların çözümünde en büyük kolaylaştırıcılığı sağlayacaklardır. Yaşanılan çözümsüzlükler bu birlikteliğe ulaşılamadığının kanıtıdır. Ülkemizin güncel gerçeği olan kutuplaşma sarmalı mesleki birlikteliğimizi oluşturmada engeldir. Bu zemin ne yazık ki mesleki ve kurumsal saygınlık aşınmasını hızlandırmaktadır. Öncelikle, bu aşınmayı durduracak birlikteliği göstermek zorundayız. Siyasal ayrımları bir tarafa bırakarak mesleğimizin sorunlarını çözme gayretleri en birleştirici ortak zeminimiz olacaktır.
Barolarımız ve Birliğimiz artan maddi olanakları ile fiziki eksiklerini büyük ölçüde gidermişlerdir; Türkiye Barolar Birliği’nin satın alıp barolarımızın kullanımına tahsis ettiği binalar, ulaşım araçları, teknik donanımlar önemli kazanımlardır. Vekalet pulu gelirleri ile meslektaşlarımıza sunulan sağlık hizmeti ve avukat stajyerlerine sağlanan olanaklar kazanç kaybı içindeki meslektaşlarımız için önemli desteklerdir.
Ancak, bütün bu maddi gelişmeler ve olanaklar savunmanın temel sorunlarına çözüm oluşturmamaktadır:
- Hukuk fakültelerinin ve hukuk fakültelerini tercih eden gençlerin sayısı hızla artmaktadır.
- Hukuk fakültesi öğrencileri için avukatlık fiilen “elde var bir meslek” durumundadır, fakülteler avukatlığı öğretmeyen “avukat okulu” durumundadır.
- Mesleğe girişte bir elemenin gerektiği genel kabul gördüğü halde uygulamaya geçirilememektedir.
- Günde ortalama onbeş yeni avukat ruhsatname almaktadır.
- Avukatlar büyük şehirlerde yoğunlaşmaktadır, İstanbul’daki avukat sayısı otuzbine yaklaşmıştır.
- Avukatlık Yasasında düzenlenmeyen “işçi avukatlık” uygulamasının bir sömürü olarak devamına göz yumulmaktadır.
- “Avukatlık bürosu” ve “avukatlık ortaklığı” birlikte çalışma türleri yaygınlaştırılamamıştır.
- Meslek içi eğitimin zorunlu olması sağlanamamıştır.
- “Zorunlu müdafilik” kavramını “müdafi tayini”ne dönüştüren “cumuk avukatlığı” gibi avukatlığın özüne aykırı bir uygulamanın yarattığı sorunlar sadece ücret sorunu olarak görülmeye devam edilmektedir.
- Banka ve diğer kuruluşlara sürekli avukatlık hizmeti veren avukatların durumunu düzenleyen Avukatlık Kanunu Yönetmeliği uygulanmamaktadır.
- Savunmayı ve onun temsilcilerini yargı erki içinde kabul etmeyen anlayış genişlemekte, barolar ve Türkiye Barolar Birliği’ni “sivil toplum örgütü” olarak gören anlayış güçlenmektedir.
- Türkiye Barolar Birliği, ülke ve yargı sorunları karşısındaki düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmayı basın bildirileri ile sınırlamış, adil yargılanma hakkı ihlalleri tartışmalarından uzak durmayı tercih etmiştir.
- Yargıç ve savcılar ile avukatların giderek birbirlerinden uzaklaşmasına seyirci kalınmaktadır.
- Avukatların uğradığı saldırılara avukat intiharları da eklenmiştir.
- Baro genel kurullarında ancak ikinci hafta toplantı yeter sayısı sağlanabilmektedir. Ertesi gün yapılan seçimlerde ise üyelerin büyük çoğunluğu oy kullanmaktadır.
- TBB Meslek Kuralları yenilenememiştir.
- Avukatlık Yasası yenilenememiştir.
Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu işte bu beklentilere çözüm sağlamak üzere toplanacaktır. Ancak her zamanki gündemi ile toplanarak sadece raporları kabul eden, kurulları aklayarak yenilerini seçmekle yetinen bir genel kurul beklentileri karşılayamaz. Çözümleri tartışıp köktenci kararlar alınmasına olanak tanıyacak bir gündemle, en az üç gün sürecek bir genel kurul toplanmalıdır. Yaşadığımız süreç göstermiştir ki sorularımızın çözümü parlamentoda, siyasi iktidarda ya da yargıda değildir. Çözüm bizdedir, en azından Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin yaptığı gibi çözümleri biz gerçekleştirmeliyiz.
Türkiye Barolar Birliği “kurum” olma sürecinde önemli unsurlar olan mekan ve ekonomik olanak sorunlarını aşmıştır. Şimdi sıra mesleğimizin “niceliksel” ve “niteliksel” sorunlarını aşmada daha etkin, daha verimli, daha yenilikçi ve katılıma açık olabilmededir.9.1.2013
GÜNCEL HUKUK DERGİSİ Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır.
Av. İ. Güneş Gürseler
Hits: 3019