Orhan Pamuk ve Tayyip Erdoğan

~ 25.08.2012, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Aralarında belki ikisinin de oldukça uzun boylu oluşları dışında hiçbir benzerlik bulunmaması gereken bu iki kişi arasında ne gibi bir benzerlik olabilir ki, adları bir arada zihnimi günlerdir kurcalayıp duruyor?..

Tayyip Erdoğan adının zihnimizden uzun bir süre çıkmayacağı, silinip gitmeyeceği anlaşılır bir şey.

Uzun bir süre derken, iktidarının gelecekteki süresinin uzun olacağını kastetmiyorum.

Bunu bilemem

Fakat onların seveceği bir deyimle söyleyeyim, Allah yazdıysa bozsun!..

Orhan Pamuka gelince, Nobelli ilk yazarımızın adı elbette hep anımsanacak.

Örneğin, Nobel Edebiyat Ödülünün ilk sahibi Sully Prudhomme, az sonrakilerden Thedor Mommsen, Bjonstjerne Bjornson, Jose Echegqaray vb. yazarlar gibi, yapıtları bugün pek güncel olmayan, adları ancak uzmanlarca bilinen Nobel ödüllü yazarlar gibi, bizim Nobelli ilk yazarımızın adı da listelerde yer alacak, yapıtları inceleme konusu olmaya devam edecek.

Verildiği 1901den günümüze Nobelli yazarlar listesine bakıldığında, adları sadece geniş okur kitlelerince değil en seçkin edebiyat severlerce de bilinmeyenlerin sayısının bilinenlerden kat kat fazla olduğu görülecektir. Fakat konumuz şu anda bu değil

Orhan Pamuku Tayyip Erdoğanla birlikte anımsayışımın bunlarla ilgisi yok..

Asıl neden, Orhan Pamukun da, epey zamandır, yapıtlarıyla olmasa bile demeçleriyle, Tayyip Erdoğan gibi, kendini unutturmamayı, hep güncel kalmayı başarması olmalı

Son günlerde bazı yabancı dergi ve gazetelere verdiğini bizim basındaki alıntılardan öğrendiğim demeçlerinden söz ediyorum.

***

Orhan Pamuk ve Tayyip Erdoğan benim bakımımdan şöyle bir benzerliğe sahipler:

Her ikisinden de yazılarımda söz etmemeye neredeyse yeminliydim.

Hele Orhan Pamuk konusunda kesin kararlıydım

Ne mümkün!..

Örneğin, 21 Ağustos tarihli Yurt gazetesindeki fotoğrafını görüpIndependentgazetesine verdiği röportajın özet çevirisine göz gezdirdiğinizde kendinizi tutmanız olanaksız

Çıplak ve köhne bir divana, magazin basını ünlülerinin pozlarına özenircesine yarı uzanmış Nobelli yazarımız, Türkiyenin AB projesinin ortadan kalkmasının kendisini rahatlattığını belirterek Türkiyenin sesi ya da temsilcisi olmak içimdeki çocuğu öldürüyordiye sürdürüyor sözlerini. Cümlenin bütünü, çeviriden alıntıyla, aynen şöyle: Türkiyenin sesi ya da temsilcisi olmak neşe dolu ve masum bir durum değil. Bu beni utangaç biri yapıyor. İçimdeki çocuğu öldürüyor.

19 Ağustos tarihli Aydınlık gazetesindeki bir haberden ve Hayati Asılyazıcının köşe yazısından öğrendiğime göre de Almanyanın haftalık Die Zeitgazetesinin kendisiyle yaptığı söyleşide, kendisinin de içlerinden biri olduğunu söylediği Türkiye burjuvazisini, söyleşiyi yapan gazetecinin kurnazca ve cahilce deyimiyle seküler Türk üst sınıfını eleştiriyor. Yine çeviriden alıntılarla, egoistliklerinden ve kendi vatandaşlarından nefret etmelerinden hiç haz etmediği bu burjuvazi, askeri müdahalelerin de Kürtlere yapılan baskıların da rahatsız etmediği laik Türk üst sınıfı, Türk kadınlarının birçoğuna, sadece başörtüsü taktıkları için tepeden bakmaktalar ve bu tutumları Orhan Pamuka, eskiden Güney Afrikada beyazların siyahlara bakmalarınıanımsatıyor

***

Ciddi bir sınıfsal, toplumsal irdelemeye dayanamayacak bu cümlelerin arasında, laik Türkiye Cumhuriyetinin ortadan kalkmakta ve parçalanıp yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmakta oluşunun kaygısını duyup yaşayan, kadınıyla erkeğiyle, milyonlarca orta sınıf insanımızın, işçinin, emekçinin izine rastlanmıyor.

Eğitimde dayatılmış olan gerici saldırının ve bunun yaratacağı yıkıcı sonuçların sözü edilmiyor.

Zaten söyleşiyi yapanlar da ona bu konularda sorular sormadıkları için, bu ülkede ve bu iktidar döneminde yaşanmakta olan polis zorbalığına, insanlık dışı hukuksuzluklara bir nebze bile olsun değinilmiyor. Kim bilir, Nobelli yazarımız belki de içindeki neşe dolu ve masum çocuk ölmesin diye özellikle uzak duruyor bu konulardan Gerçek yaşamda gerçek çocuklar paramparça edilmekteyken

***

Orhan Pamuk ve Tayyip Erdoğan, söylemleriyle de, söylediklerinin içerikleriyle de, değişmez ve kaskatı tutumlarıyla da birbirlerine yakışıyor

Yazıyı bu son cümleyle bitebilirdim

Ama bunu yapmaya yine de içim elvermiyor

Tayyip Erdoğan konusunda başkaca bir söz söylemeye gerek görmem.

Fakat Orhan Pamuka, kendini yine de bir gözden geçirmesini tavsiye ediyor; yanı sıra da biraz akıl, biraz sağduyu, biraz dürüstlük, biraz yüreklilik ve az da olsa yurtseverlik bilinci diliyorum...

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2234