“Türk Sosyal Demokratları Köln Derneği”nin konuğu olarak 23 Mayıs Çarşamba akşamı Köln Üniversitesi’nde “Avrupalı Türkler ve Türkiye Sorunları” başlıklı bir panele katıldım.
Orada yaptığım konuşmanın bir özetini bu sütunda da paylaşmak istiyorum.
***
Yaklaşık iki yüz kişilik izleyici topluluğunun herhalde hemen hepsi Almanya’da yaşayan Türkiye yurttaşlarıydı.
Çoğunluğunu orta yaşlıların oluşturduğu toplulukta en genç kuşaktan izleyiciler de göze çarpacak sayıdaydı.
Konuşmama Avrupalılığın ne demek olduğu sorusuyla başladım ve sorumu gecikmeksizin kendim yanıtladım:
Avrupalılık bir kıtaya, bir ülkeye değil, “Aydınlanma” düşüncesine aidiyet demektir.
Bunun dışında Alman, İtalyan vb. olmanın “Avrupalılık” kavramı bakımından fazla bir anlamı yoktur…
Ve sözlerimi, aşağıda özetleyeceğim düşüncelerimi ayrıntılı olarak örnekleyerek sürdürdüm…
***
Avrupa’yı Avrupa yapan “Aydınlanma” düşüncesidir.
“Aydınlanma”, akılda, bilimde, özetle de insanda odaklanan dünya görüşü demektir.
Bu dünya görüşünün Avrupa kıtasında (öncelikle de Fransa’da) ortaya çıkmış olması, onun bir kıtanın, bir ülkenin tekelinde olacağı anlamına gelmez.
Söz gelimi, coğrafi olarak Avrupa kıtasıyla ya da bu kıta insanlarının genel olarak ortak inancı olmuş Hıristiyanlıkla ilgisi bulunmayan Japonya, bir Aydınlanma ülkesidir.
Buna karşılık, günümüz Avrupa ülkesi insanları, dünya görüşleri bakımından tek tek ele alınacak olursa, Aydınlanma düşüncesinin acaba neresindedir.
Bu açıdan baktığımızda, bu kıtanın herhangi bir ülkesinin herhangi bir yurttaşı, sadece etnik ve coğrafi bakımdan oraya aittir diye Avrupalı mıdır?
Aydınlanma düşüncesine sahip bir Türk, bu düşünceden habersiz bir Alman’dan neden daha çok Avrupalı sayılmasın?
***
Buradan Türk Aydınlanması konusuna geçerek, sözlerimi sürdürdüm…
Türkiye insanı, günümüz Türkiye Türklüğü, çok az ülkede benzeri görülebilecek bir sentezin; bir etnisiteler, inançlar kaynaşmasının ürünüdür…
Yanı sıra, Anadolu Aleviliği gibi Aydınlanmacı bir inanç bu mayada önemli bir yere sahiptir…
Sadece bu nedenlerle bile Türkiye’ye tek bir inancın, Aydınlanma karşıtı bir düşüncenin dayatılması bu ülke insanının kimyasıyla bağdaşmaz.
Nitekim tarihinin hiçbir döneminde dayatılamamıştır da…
Anadolu İslamı, Arap dünyasının İslamından farklı kültürel özelliklere sahiptir.
Böyle olması da Anadolu insanının sözünü ettiğim özellikleri bakımından çok doğaldır…
***
Türk Aydınlanması, siyaset tarihi bakımından da birkaç yüzyıllık geçmişe sahiptir.
Osmanlı devletinin 19. yüzyıl öncesindeki yenilenme çabaları ve bugün iktidarı ele geçirmiş olan ekibin “Jakoben” diye nitelediği bütün bir 19. yüzyıl Aydınlanma savaşımcıları ve bu süreçlerde elde edilmiş kazanımlar, bizim küçümsenemeyecek Aydınlanma tarihimizi oluşturmaktadır.
Mustafa Kemal’in kişiliği ve devrimleri bu temel üzerinde yükselmiş ve onu evrensel bir aşamaya taşımıştır.
Bu devrimler, Aydınlanma düşüncesinin Avrupa kıtası dışında, üstelik İslam ağırlıklı bir coğrafyada yaşam bulması demektir ve bu nedenle de bu coğrafyada korunmaları sadece Türkiye bakımından değil Aydınlanma düşüncesinin kendisi bakımından yaşamsal önemdir…
Avrupa bunun ne kadar bilincinde, ne kadar farkında?
Konuşmamın bundan sonraki bölümünde söylediklerimi özetlemeyi bir sonraki yazıya bırakıyorum...
(Cumhuriyet)