TBB Avukatlık Kanunu değişiklik önerisi çalışma metni değerlendirmesi VI
UZMAN AVUKATLIK - ADALET BAKANLIĞI’NIN VESAYETİ
Türkiye Barolar Birliği’nin “AVUKATLIK KANUNU DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ ÇALIŞMA METNİ” üzerinde, kendimce önemli gördüklerime ilişkin görüşlerimi açıkladığım yazılarımın sonuncusunda; uzman avukatlık ve Adalet Bakanlığı vesayeti konuları üzerinde durmak istiyorum.
UZMAN AVUKATLIK
Çalışma metni 55/A maddesi ile “uzman avukatlık” gibi bir avukat unvanının mesleki yaşamımıza girmesini önermektedir. Metin gerekçeyi içermediği için amaç anlaşılamamaktadır. Yorumla ulaşabileceğimiz ilk sonuç, Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Akademisi’ne işlev kazandırılmasının amaçlandığıdır. Önerinin reklam yasağını düzenleyen 55 inci maddeden sonra 55/A olarak yapılmasını yorumlarsak akademik unvana sahip meslektaşlarımızın bu unvanlarını kullanmalarının yarattığı tartışmalar karşısında bir çözüm arandığını düşünebiliriz. Düzenlemenin bu amacı karşılayacağı da şüphelidir çünkü 55 inci maddede akademik unvanın kullanılması korunmakta ancak örneğin bir doçentin “uzman avukat” unvanını kullanabilmesi için meslekte en az on yıllık kıdeme sahip olması şart koşulmaktadır. Akademik unvanı ile uzmanlığını kanıtlayan ve duyurabilenin avukatın bir de “uzman avukat” sıfatına neden gereksinimi olsun?
Akademik kariyerin “uzman” olabilme amacıyla yapıldığı ve en azından “doktor” unvanı kazandırdığı gerçeği karşısında, bu öneri gerçekleşir ise iki tür uzman avukat olacaktır; üniversite sistemi içinde akademik kariyer kazanmış uzman avukat ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Akademisi’nden uzmanlık almış avukat.
“Uzman avukat” önerisinin bu hali ile sorunlar yaratacağına, üzerinde daha fazla çalışılması gerektiğine inanıyorum. Örneğin Macaristan’da üniversitede doktora yapmak avukat olabilmenin koşuludur.
Kaldı ki önerilen Geçici Madde 2, yasanın kabulü tarihinde yirmibeş yılını dolduran avukatların kolaylıkla “uzman avukat” unvanı almalarına olanak tanımaktadır.
ADALET BAKANLIĞI VESAYETİNİN KALDIRILMASI ya da BAROLARIN BAĞIMSIZLIĞI
Çalışma metni ile Adalet Bakanlığı’nın Türkiye Barolar Birliği ve barolar üzerindeki “vesayet” olarak nitelenen denetim ve izin yetkisinin kaldırılması düzenleniyor.
Bu kapsamda;
- Öncelikle 182 nci maddedeki, yönetmeliklerin hazırlanmasında Adalet Bakanlığı yetkisi kaldırılması öneriliyor.
- Baroların ve Türkiye Barolar Birliği organlarının görevlerini kanun hükümlerine uygun olarak yapıp yapmadıklarını ve mali işlemlerini denetleme yetkisini veren Ek Madde 4 ün kaldırılması öneriliyor.
- Bunun yanında, 27 nci maddenin toplanan tüm vekalet pulu bedellerinin Sayıştay denetimine tabi olmaktan çıkaracak şekilde değiştirilmesi öneriliyor.
Ayrıca,
- staj başvurusunda bulunan aday hakkında verilen karardaki,
- baro levhasına yazılma ve silinmeye ilişkin kararların denetimindeki,
- pul bedelleri ile geri ödemeden gelen paraların dağıtımı ve sarfının denetimindeki,
- fon gelir ve giderlerinin her yıl denetimindeki,
- avukatlık ortaklığı tip sözleşmesinin esas ve şekil koşullarının belirlenmesindeki,
- disiplin kovuşturmalarına yer olmadığına ilişkin kararlara itirazda,
- ücret tarifesinin hazırlanmasında,
- yurt dışı temsilde Adalet Bakanlığı yetkilerinin kaldırılması öneriliyor.
- Yürürlükteki yasamızın 77 ve 111 nci maddelerinin baro ve Türkiye Barolar Birliği organlarının görevden uzaklaştırılmaları ve görevlerine son verilmesine ilişkin fıkralarının metinden çıkarılması öneriliyor.
Bunlardan başka, avukatlar hakkında görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma açılmasında 58 inci maddedeki ve kovuşturma açılmasına ilişkin 59 uncu maddedeki Adalet Bakanlığının izin verme yetkisi kaldırılarak, soruşturmada Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulunun, kovuşturmada Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulunun izninin istenmesi, izin verilmemesi durumunda Yargıtay nezdinde itiraz edilmesi öneriliyor. Adalet Bakanlığı vesayetinin kaldırılması açısından yerinde olan bu önerinin bence izinlerin avukatın kayıtlı olduğu baronun kurullarından istenmesi şeklinde düzeltilmesi gerekir.
Söz bu noktaya gelmişken daha önce de zaman zaman gündemimize girmiş olan, “Bakanlık vesayeti yerine Türkiye Barolar Birliği vesayeti geliyor.” söylemi ve baroların Türkiye Barolar Birliğinden bağımsızlığı konusuna değinerek, Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin 2004 yılı 54 üncü sayısında yayınlanan “
Baroların Bağımsızlığı” başlıklı yazıma atıf yapmak istiyorum:
(http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2004-54-72.pdf)
“Türkiye Barolar Birliği’nin bu görev ve yetkileri bütün olarak ele alındığında baroların TBB ile olan ilişkisinin bağımlılık ya da bağımsızlık ölçütleri ile değerlendirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Avukatlık Yasası’nın yukarıda saydığımız hükümleri karşısında baroların Türkiye Barolar Birliği’nden bağımsız olmaları mümkün değildir. Ayrıca bu ilişkinin bir bağımlılık, vesayet ya da astlık üstlük ilişkisi olarak değerlendirilmesi de yanlıştır. Avukatlar, barolar ve Türkiye Barolar Birliği hep birlikte bağımsız savunmayı oluşturmaktadır. Bu oluşum örgüt olarak bir bütündür ve birbirini tamamlamaktadır. Yasanın üst kuruluş olarak niteleyip nitelememesi çok önemli değildir, verdiği yetkiler fiilen üst kuruluş haline getirmektedir. Birliğin bu yetkilerle donatılmaması durumunda aynı yetkilerin Adalet Bakanlığı tarafından kullanılması söz konusu olacaktır. İlk itiraz yeri TBB olmaz ise doğrudan yargı yoluna başvurulması gerekecek bu da sonuç almayı geciktirecektir.
Türkiye Barolar Birliği’nin bu yetkileri kaldırılır ise örneğin;
Yeni baroları kim kuracaktır?
Yönetmelikleri, ücret tarifesini kim hazırlayacaktır?
Her baro ayrı bir tarifeyi mi uygulayacaktır?
Avukatların resmi kılığını kim belirleyecektir?”
Bu soruları uzatmak mümkündür.
Baroların Türkiye Barolar Birliğinden bağımsızlığını, mahkemelerin Yargıtay’dan bağımsızlığı gibi düşünmek gerektiğine inanıyorum.
SONUÇ YERİNE
Altı adet yazı ile Türkiye Barolar Birliği’nin “AVUKATLIK KANUNU
DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ ÇALIŞMA METNİ” ile açıklanan değişiklik önerilerinin bir kısmına ilişkin görüşlerimi ve bazı önerilerimi belirtmeğe çalıştım. Önceki bir yazımda belirttiğim gibi; Ülkemizin hukukçuları olarak, belki de toplumsal özelliğimiz, “kazuist” bir anlayışa sahibiz. Elimizdeki mevzuatı yorumlarımızla, uygulamamızla canlandırıp geliştirmiyoruz. Her soruna somut bir yasal düzenleme arıyoruz. Bu anlayış Avukatlık Yasası’nın uygulanmasında da geçerli. Meslek örgütlerimiz etkin ve yönlendirici kararlar alamıyor, önderlik edemiyorlar. “Ne yapalım yasa böyle.” bahanesi ile mevzuatta değişiklik yapılması bekleniyor. Oysa Avukatlık Yasası’nın barolara ve Türkiye Barolar Birliği’ne tanıdığı yetkiler hakkıyla kullanılsa temel sorunlarımızın çözümünde çok önemli yol alınabilirdi. (http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=1715)
Örneğin;
- Hukuk fakültelerinin müfredat programlarına müdahale edebilir öğretim üyelerinin nicelik ve niteliğini değerlendirerek eğitim kalitesini yetersiz gördüklerinin mezunlarını stajyer listesine kabul etmezler böylelikle fakülte açılması furyasının önüne geçerler, kalitenin yükselmesini sağlayabilirlerdi.
- Her baro için uygun stajyer ve avukat sayısını saptayabilir, bu sayı üstündeki başvuruları kabul etmeyebilirlerdi.
- Serbest muhasebecilerin kendi yasalarına rağmen başardıkları gibi yönetmelikle “staj başarı değerlendirme yöntemi” olarak avukatlık stajına girişte, stajın devamında ve sona ermesinde “başarı yoklamaları” yapabilirlerdi.
- Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nin 6.9.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Sürekli Avukatlık Hizmetlerinde Uygulanacak Esaslar”ı düzenleyen hükümlerini titizlikle uygulasalar hem bankalara, iletişim ve elektrik şirketlerine avukatlık yapan meslektaşlarımızın sorunlarını çözerler hem haksız rekabeti önlerler hem de avukatlık ücret sözleşmesinin baro onayından geçirilmesinin zorunlu olması yolunda önemli bir adım atarlardı.
- Avukatlık Yasası’nın 44 üncü maddesi kapsamında “avukatlık bürosu” ve “avukatlık ortaklığı” şeklinde birlikte çalışma yöntemlerini çekici kılacak olanaklar yaratılarak “ücretli avukat” gibi mesleğin özüne aykırı birlikte çalışma yönteminin tercih edilmesinin önüne geçilebilirdi.
- 44 üncü maddenin yabancı avukatlık ortaklıklarının yalnızca yabancı hukuklar ve milletlerarası hukuk konularında danışmanlık hizmeti verebilmelerine olanak tanıyan düzenlemesi titizlikle uygulansa yaşanan keyfiliklerin önüne geçilebilirdi.
- Meslek içi eğitimin sürekli ve zorunlu olmasını sağlayabilirlerdi.
- Mesleki sorumluluk sigortasının zorunlu olmasını sağlayabilirlerdi.
Bütün bunları yapamamanın temel nedeni niceliksel bozulmadır. Meslek
örgütlerimiz akan sele teslim olmuşlar, seli durdurmak yerine akmasını sağlama gayretine girmişlerdir. İşte öncelikle bu seli durdurmak için yeni bir Avukatlık Yasası’na gerek olduğu görüşündeyim. Tartışmaya açılan metin önerdiği staj ve sınav sistemi ile (ayrıntılardaki eleştirilerimi saklı tutarak) bu gereksinimi karşılayabilir. Mesleğe girişin düzenli ve tavizsiz uygulanan bir sınav ve staj sistemine bağlanması uzun vadede hukuk eğitiminin daha kaliteli olmasını sağlayabilecektir. Ancak buna rağmen hukuk fakültelerinin akreditasyonu konusunda Türkiye Barolar Birliği ve baroların yetkilendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Yasa önerisinde bu yetkinin düzenlenmesi gerekir.
Niceliksel bozulma ve buna bağlı olarak yaşadığımız nitelik kaybı meslektaşlarımızı acımasız bir ücret rekabeti içine sokmuştur. Bunu önleyebilmenin en geçerli yolu da bence ücret sözleşmesinin zorunlu olması ve barodan geçirilmesidir. Öneriler arasında bu konunun yer almaması önemli bir eksikliktir.
Eksik gördüğüm bir diğer husus da yaşanılan sayısal artışın yarattığı sorunları aşabilmede, belirli üye sayısının aşılmasından sonra aynı bölgede yeni baro kurulmasının düşünülmemesidir. Üye avukat sayısının kontrolsüz artışı İstanbul Barosu’nu dünyanın en büyük barosu yapmıştır ve bu gidişle büyüklük devasa boyuta ulaşacaktır.7.5.2012
Hits: 3784