Samizdat-Silivri-Samizdat

~ 21.04.2012, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Açıklayanlar oldu ama, ben de ilk elden açıklamasını yapayım.

SamRusçada kendidemek. İzdatyine Rusça izdaniye (yayın), izdatelstvo(yayınevi) sözcüklerinden türetilmiş. Böylece samizdat”, bir yayınevi tarafından basılmayıp yazarın kendisi tarafından yayımlanan kitap anlamına geliyor gibi olsa da, el altından basılıp dağıtılan yayın anlamında kullanılıyor. Rusçanın uluslararası dile armağan ettiği sözcüklerden biri

Soner Yalçının Samizdatını okurken bir an Stieg Larssonun Ejderha Dövmeli Kızını okuyormuşum duygusuna kapıldım

Benzerlik, Soner Yalçının, hele içinde bulunduğu koşullarda daha da hayranlık duyulası yazarlık başarısıyla ilgili değil sadece

Beni ilgilendiren asıl benzerlik, her iki kitabın içeriğinde ve kurgusunda başlıca yere sahip olan internet olgusunda

Larssonun romanı konu örgüsü bakımından ancak internet çağında yazılabilirdi

Soner Yalçının Samizdatı gibi

Romanın kahramanı, internet şifrelerini kırarak sahtecilikleri nasıl bir bir ortaya çıkarıyorsa, Soner Yalçın da kitabında Ergenekon, Balyoz vb. adı verilen sahteciliklerin ardındaki gizli oyunların, kurguların, internet düzenbazlıklarının şifrelerini kırarak, tıpkı bir polisiyede gibi, tüyler ürpertici yalanları, oyunları, cürümleri gözler önüne seriyor

Bu kitabı okurken bir kez daha anlıyoruz ki, bu kadar karmaşık ve dolaşık düzenbazlıklar, ancak internetin çok gelişmiş olduğu ülkelerde söz konusu olabilir

Buradakiler bu kadarını beceremez

Bu işler internetin anayurdunda düzenlenmiş, kurgulanmış ve sahneye konulmuştur

***

Geçen haftaki Silivri Cezaevi notlarımda, bana orada verilen yazılardan, mektuplardan söz etmeyi sürdüreceğimi yazmıştım.

Şimdi onları daha yakından incelerken içimin daraldığını hissediyorum

Nasıl bir sahtecilik, düzenbazlık düzeneği kurulmuş olduğunu büyük bir öfke, derin bir üzüntüyle görüyorsunuz

22 Eylül 2011 tarihinden bu yana tutuklu bulunan Deniz Kurmay Kıdemli Albay M. Koray Eryaşa, teknik açıklamalarla dolu yazısında, tutuklanmasına dayanak olan 1 sayfa imzasız dijital yazının geçersizliğini 41 sayfa resmi belge ve 397 sayfalık bilirkişi raporlarıyla kanıtlamış olmasına karşın, tutukluğunun neden hâlâ sürdüğünü soruyor.

En son görevi Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı olan, 7 aydır tutuklu Tuğamiral Ali Sadi Ünsal; haksız, adaletsiz yargılamaya ve böyle bir yargılamaya destek olan ya da seyirci kalan medyaya haklı ve ağır eleştiriler yönelttiği açıklamalarında, davaya esas olan sözde kanıtların tamamının imzasız, sahte dijital veriler olduğunu; sahteliklerinin yabancı ve yerli bilirkişi ve uzmanlarca belgelenerek kanıtlandığını, bugüne kadar 1500ün üzerinde somut, yani tartışılmayacak düzeyde sahtecilik saptandığını, fakat mahkemenin bütün bunları yok saydığını belirtiyor Sayın Ünsal haklı olarak, bu davalar TV ve radyolarda bir gün dahi canlı olarak yayınlansa halkın algısının bir anda değişeceğinden kuşku duymadıklarını söylüyor.... Gerçekten de, nedir bu yayın yasağı? Bunun adı faşizm değilse nedir? Silivri duruşmalarının bir esir kampında yapıldığının bundan daha açık bir kanıtı olabilir mi?

Geçen haftaki yazımda da söz ettiğim, 23’ü general rütbeli 50 imzalı ortak açıklamadan okuyalım:

Bu davada 250si tutuklu 365 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu yatmaktayız. Bunlardan yarısı halen görevde olan muvazzaf personel olup, 57si ise her rütbeden general ve amiraldir. Bizler bir hukuk garabetiiddianame ile kendi ülkemizde aylardır özgürlüğümüzden yoksun, esir olarak tutuluyor ve dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek şekilde haksız ve hukuksuz olarak yargılanıyoruz.

Bu sözleri ve benzerlerini bir çığlık olarak algılıyor ve bütün bunlara son verme gücünden yoksun bu ülkenin bir yurttaşı olmaktan derin bir acı, keder ve utanç duyuyorum

***

Samizdatla başladım, onunla bitireyim Sevgili Sonerin kitabında, kimi kez tek bir cümlede, yazarın bilgece, filozofça özdeyişlerini okuyoruz.

Ona özenerek ben de bir özdeyiş (aforizma) söyleyeyim:

İnsanın alçalmasının da yükselmesinin de sonu yoktur.

Samizdatta adları geçen (medyada, başka yerlerdeki) alçaklar, pişman olup özeleştiri yapmak şurada dursun, giderek daha da alçaklaşacak, gün gelecek insan içine çıkamayacaklardır

Bugün acı çeken, namuslu, onurlu, cesur insanlar ise, dik durmalarının ödülünü, kendi benliklerinde ve toplumda daha da saygınlaşarak kazanacaklardır

12 Eylül 1980 sonrasının cezaevinde ve sürgünde acı çekenlerinden biri olarak, bunun böyle olduğunun ve böyle olacağının yakın bir tanığıyım

Bugün ve yarın öğleden sonra TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI Cumhuriyet Kitapları standında okurlarımla buluşuyorum.

(Cumhuriyet)

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2362