“Cumhuriyet”teki tanıtma yazısı yayımlanıncaya kadar “Bilinmeyen Türkler” adlı kitabın varlığından haberim yoktu.
Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit’in Bahçeşehir Üniversitesi yayınları arasında kitaplaşan ve İngilizce orijinali kitap olarak henüz yayımlanmamış notlarından söz ediyorum…
***
Kitabın öyküsü kendisi kadar ilginç.
“Bilinmeyen Türkler” Ocak-Mart 1921 tarihinde Türkiye’ye gelen, bu arada Mustafa Kemal Paşa’yla da görüşme olanağı bulan, o sırada 25 yaşındaki genç gazetecinin tuttuğu notlardan ve çektiği paha biçilmez fotoğraflardan oluşuyor.
Notları, bu genç gazeteciyle çok yıllar sonra, 1983 yılında Washington’da tanışan, şu sırada Bahçeşehir Üniversitesi’nde konuk profesör Heath W. Lowry yayına hazırlamış.
Streit’in notlarını, Türkiye’de savaşın bütün hızıyla sürmekte olduğu o yıllarda, Amerika’da ve Avrupa’da hiçbir yayıncı yayımlamak istememiş.
Çünkü Amerikalı genç gazeteci, Kurtuluş Savaşı’nın önderini, savaşın kesin sonuca ulaşmaktan henüz uzak olduğu bir dönemde “Türklerin Washington’ı” diye adlandırıyor ve dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George gibiler “Türkler Avrupa’nın Kızılderilileridir, Avrupa’dan kovulmaları gerekir” derken, onlardan sempatiyle söz ediyor.
Bunları yazarken, Streit’in “Bilinmeyen Türkler”iyle yine Amerikalı bir gazeteci olan John Reed’in onunla yaklaşık olarak aynı yıllarda, 1919’da yazdığı, Ekim Devrimi’nin en etkileyici tanıklıklarından “Dünyayı Sarsan On Gün”ü arasında güçlü bir kan bağı, bir yazgı yoldaşlığı olduğunu duyumsadım…
Tek farkla: Streit’in Cumhuriyet tarihimiz bakımından çok değerli tanıklığı, neredeyse yüz yıl sonra gün ışığına çıkıyor…
***
Mustafa Kemal’e ilişkin kitaplarda, anılarda, onun Kurtuluş Savaşı önderi ve devlet kurucusu olmanın ötesinde, bir insan teki, bir düşünce ve duygu insanı olarak kişiliği hep ilgimi çekmiştir.
Streit’in notlarında ona ilişkin bölümleri önce gazetemizdeki tanıtma yazısında, şimdi yeniden daha ayrıntılı olarak kitapta okurken, seçkin kişiliğinden (tıpkı Amerikalı gazeteci gibi) bir kez daha etkilendim.
Söyleşi, 3 Mart 1921’de, Mustafa Kemal Paşa’nın o sırada yaverleriyle birlikte oturduğu, “Ankara istasyonunun yakınlarındaki daha önce demiryolu işletme müdürünün ikamet ettiği küçük bir evde” ve çevresinde yapılmış.
Amerikalı gazeteci şöyle yazıyor:
“Benimle iki saat boyunca rahat rahat konuştu ve tüm sorularıma etkileyici bir açık sözlülükle cevap verdi. Çok az insan, beni bu Türk Washington’ının etkilediği gibi etkilemiştir. Hangi ülkede olursa olsun iz bırakırdı. Kendine çabucak güven aşılama yeteneği olan nadir insanlardan biri. (…) Yüzünde, bilhassa gözlerinde, idealistçe bir şey var, bir hayalpereste has ama hayallerini gerçekleştiren bir hayalpereste. Her yönüyle tam bir centilmen, nazik, kültürlü, ince ve hep şık giyimli. (…) Onunla Fransızca konuştum, akıcı konuşuyor.”
Yaşadığı ortam konusundaki notlar ise şöyle:
“Beni kabul ettiği çalışma odası resimlerle, fotoğraflarla, kitaplarla, sanat objeleriyle ve mobilya takımıyla zevkli biçimde döşenmiş; insan böyle bir odaya herhangi bir Batılı üst sınıfın evinde rastlamayı bekler.”
Çalışma odasının duvarındaki bir tablonun fotoğrafını çeken Streit, fotoğrafın arkasına şöyle bir not düşmüş: “Namık İsmail Bey’in ‘Harman Dövme Sahnesi’- Satın Alan Mustafa Kemal Paşa.”
Ünlü tabloyu, “Mustafa Kemal’in Oturma Odasının Duvarındaki Resim” alt yazısıyla, kitapta da görüyoruz…
Bilmem ki buna ekleyecek daha başka bir söz olabilir mi?..
***
Mustafa Kemal’e TV ekranlarında, basında, alçakça hakaretler ve iftiralarla saldıran, kimileri bunu onun kurduğu TBMM’nin çatısı altında yapabilecek kadar alçaklaşan bazı yaratıklar, sürüngen tipler kendi sefil karanlıklarında er geç boğulacaklardır.
İçlerinde aynı düşmanca duyguları taşımakla birlikte bugün bulundukları konumları bakımından bunu bu açıklıkta yapamayan, zorda kaldıklarında da “Gazi”nin adını oportünistçe ağızlarına alan; cahilce, görgüsüz, kültürsüz, kaba, itici ve irkiltici kibirleri içinde kendilerini belki ondan da üstün gören bazılarına söylenecek söz ise okumakta olduğunuz bu yazının başlığıdır...
(Cumhuriyet)