Yandaş ve karşıtlarla birlikte kimlik kazanır düşünceler… Bir çağ, ulus, bir sınıf, bir kent ya da bir cemaatin raflarında düzenlenir, gerekçelenir... Bu deneyim ve referansları ile hayatlarını ve çevrelerini tasarlamaya koyulurlar.
İnsan düşünme sınırlarındaki ‘bir gerçeklikte’ yaşam sürer… Ölüm noktasındaki algı, ‘bir rüya’ gibidir ortaya çıkarılmış hayatlar.
Rasyonel döngüyle sınırlandırılmış; deli saçması ‘kutsal sömürgeci’ dayatmalar altındaki bir düşünce içinde biterler!..
Düşünceler ele geçirdikleri hayatlara yerleşirler. Rahat yüzü görmeden ve göstermeden. Sürekli çalışır, çalıştırırlar üzerlerinde tepindikleri bedenleri… Onları canlı ve ayakta tutan şey, ‘sömürgeci değerlere’ pozitif inançla bakabilme saçmalığıdır… ‘Sihir’ budur!… Bu moral olmadan gemiler karaya oturur.
Savaşa karşı olan sıradan yaşamları, ‘Pazar adaletine’ teslim etmeyerek; sokakları yeni yaşam alanlarına çevirmek zorunda halklar. İnsan olma kaynaklı haklarını örgütlemek; işleyişi öngörmek; barışın ateşten gömleğini kuşanmak zorunda insan.
Kendin olabilecek şeyin yanında
Değerler, durdukları yerlere göre anlam yüklenirler. Algılar ‘Öteki merkezli’ işlemezler. Ait oldukları yaşam ihtiyaçlarının düzenine bağlı çalışırlar… Geliştirici potansiyel ve tehditler içerir.
‘Benim hayatımın’ bahçesindesinizdir sizler. Empati sınırlıdır ve güdüktür… Evrensel duygu bilincine sırtını dönmüş ‘küçük’ yaşamlarımız var. ‘Birey’ bu sınırlar içinde güçlenir; kendi savaşını verir... Yaşamımızı kuşatan değerleri; sonsuza gelişebilecek süreç, ortam ve derinlikler olarak algılamaz ve tasarlayamayız… ‘Birey’, öteki düşünme merkezlerinden bu zayıf ışıkla algılanır…
‘İnsani’ stratejik çözümler için çalıştığını söyleyen ‘Pazar’ ve ‘savaş’ sistemlerine bağımlı kalır…
Zihin, beden ikilemli ilişki ve alışkanlıklarımız; duygularımızla hayata tutunur… ‘Meta tipi kültür’; toplumsal hayatın egoları ve ahlak kabuğunu parlatır... Kritik belirsizlikte içimize yerleştirilen yabancılarla yönetiliriz. Belirsizlik ve savaş algı psikolojisi; bireysel ve örgütsel hayat alanları ve adalet duygularımızı askıya alır. Küresel efendiler, narkozlu yaşamamıza izin vermektedirler.
Düşünceler, karşı düşünce farklılık ve yükümlülüklerini barındırır. Anlaşılma ve kabul görmeyi sağlamak için de çaba harcarlar. Karşı düşünceleri yaratma ihtiyacı ve direncini içerir, gösterirler… ‘Kapitalist pazar dengeleri’ içinde; şiddetin gücü ve önemi başroldedir. İnsanın barış ve özgürlük arayışı sesleri sokaklardan geliyor. Kaybedilecek; konfor cilalı, tutsak sevinçlerdir…