İzmir Barosu Anketinin Düşündürdükleri

~ 29.12.2011, Av. İ. Güneş GÜRSELER ~
            İzmir Barosu Avukat Hakları Merkezi, İzmir Barosu’na üye avukatların profilini, sorunlarını ve çözüm önerilerini tespit etmek üzere, uzman bir ekibe 1000 avukat üzerinde; “İZMİR BAROSU ÜYELERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN ÖZELLİKLERİ, SORUNLARI, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” başlıklı anket çalışmasını yaptırmış ve sonuçlar geçen Ekim ayında kitap halinde açıklanmıştır.
 
            Bu önemli çalışması için İzmir Barosu yöneticilerini ve Avukat Hakları Merkezi üyelerini kutluyorum. Ortaya konulan sonuçların ve çizilen avukat profilinin mesleğimizin geleceğinin düzenlenmesinde yol gösterici olmasını diliyorum. Ayrıca sosyoloji alanında çalışan bilim insanlarımızın bu sonuçlar üzerinde daha geniş değerlendirme ve yorumlar yapmasını bekliyorum.
 
            Bu yazımda, yıllardır özellikle dikkat çekmeğe çalıştığım mesleğimizin bazı temel sorunları üzerinden anket sonuçlarını yorumlamaya çalışacağım.
 
            Hemen belirtmem gereken, İzmir ilimizin sosyal, kültürel ve ekonomik olanakları ile ülke genelinden oldukça farklı değerlere sahip olmasına karşın anketin ortaya çıkardığı avukat profilinin ülke geneli ile büyük ölçüde uyumlu olmasıdır. Bu sonuç da bölgesel gelişmişliklerin ülke ortalamasını yükseltemediğinin bir başka kanıtıdır. Bu nedenle İzmir Barosu üyesi meslektaşlarımızın özellikleri ve düşünceleri üzerinden yaklaşık yetmişbin meslektaşımız hakkında genelleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.
 
 
Hukuk Eğitimi
 
Anket sonuçları  meslektaşlarımızın hukuk eğitimini “avukatlık eğitimi” olarak gördüklerini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Hukuk eğitimin uygulamaya dayalı olması istenirken, alınan eğitimin uygulamada eksik kaldığı belirtiliyor. (sayfa:28, 29)
Bu anlayış ülkemizde hukuk eğitiminde ve avukatlık mesleğine girişte yaşanılan sorunların ve kısır döngünün öncelikli nedenidir. Bu yaklaşım genel kabul gördüğü için hukuk fakültesi öğrencisi kendisini avukatlığa hak kazanmış olarak görmekte, beklentisi de uygulamada işine yarayacak düzeyde eğitilmek olmaktadır. Bu düzeydeki beklenti hukuk fakültelerine yatırımı çekici kılmakta, yeni fakülteler açıldıkça mezun sayısı artmakta, artan mezun sayısı genç avukat sayısını artırmakta, barolar genel kurullarında oy kullanan bu çoğunluğu memnun edecek işlevlere ve de işlevsizliğe yönelmektedir.
Hukuk fakültelerini (avukatlığı da öğretemeyen) “avukatlık okulu” olarak görme anlayışından vazgeçmeliyiz.
Hukuk eğitiminden söz etmişken anketin altını çizdiği bir gerçeği daha vurgulamakta yarar var; İzmir Barosu üyelerinin büyük bölümü İzmir doğumludur ve hukuk eğitimlerini de İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde almışlardır.(sayfa:16, 17) Hukuk fakültesi olan diğer merkezler için de geçerli olan bu durum avukatlığın tercih edilmesini kolaylaştıran nedenlerden biridir. Doğulan, aile ile birlikte yaşanılan kentte hukuk eğitimi alınmakta ardından büro açıp aile himayesinde mesleğe başlanmaktadır. Bu fiili durumu bütün yönleri ile görüp, sakıncaları üzerinde uzun boylu durmak gerekir. Üniversite açılan küçük kentlerde yaşayıp,  büyük kent görmeden, üniversitenin ve kentin sosyal olanaklarını yaşamadan mesleğe başlamanın sosyal davranış ve ilişkilerde yol açtığı eksiliklerin örneklerini günlük yaşantımızda görüyoruz.
 
Staj ve Mesleğe Giriş
 
            Anket sonuçlarından, ülke genelinde olduğu gibi İzmir’de de avukatlık stajı ve  mesleğe giriş konusunda çok farklı görüşler olduğu görülüyor. Stajın kaldırılmasını isteyenden uzatılmasını ve ücretli olmasını isteyene, sınav isteyenden lisans eğitimine dahil edilmesini isteyene kadar her görüş var.(sayfa:29) Bazı meslektaşlarımız avukat ile stajyer arasında hiyerarşik ayrım olmamasını istiyor.
            Meslektaşlarımızın mesleğe girişin nasıl olması gerektiğindeki kararsızlığı bu konuda mesleki kamuoyunun oluşmasını engelleyerek baroları ve Türkiye Barolar Birliği’ni  düzenleyici kararlar alma cesaretinden uzaklaştırmaktadır. Düzenleyici kararlar yerine günü kurtaranlar tercih edilmekte, örneğin stajyerin sosyal güvenlik primi Türkiye Barolar Birliği tarafından ödenmekte,  ücret de ödeneceği vaadinde bulunulmakta,  stajyerlik daha çekici kılınmaktadır. Meslektaşlarımızdaki genel anlayış,  avukatlık mesleğinin  hukuk fakültesi öğrencisine borçlu olduğu, bu borcun avukatlar ve barolar tarafından ödenmesi gerektiği yolundadır. Değişmesi gereken bu anlayıştır. 
 
Baro Çalışmalarına Katılım
 
            Önceki bir yazımda belirttiğim gibi, baro genel kurullarımız (üye sayıları çok az olanlar dışında) yarıdan bir fazla çoğunluk sağlanamadığı için ilan edilen ilk günde değil ertesi hafta, onda bir katılım ile toplanabilmektedir.(*) Meslektaşlarımız,  ancak katılımları ile hayatiyet kazanabilecek karar organına katkı koymaktan kaçınmakta ve genel kurul yasanın aradığı asıl çoğunluğa ulaşamamaktadır. Daha da ilginci genel kurula katılmayan meslektaşlarımız (Avukatlık Yasası’nın 68 inci maddesindeki para cezasının da etkisi ile) seçim  günü büyük bir katılımla gelip organ seçimlerinde oy kullanmaktadır.
            Söylediklerimin İzmir Barosu için de geçerli olduğu ankete katılanların % 88.1 inin son baro seçiminde oy kullandıklarını belirtmeleri ile   anlaşılmaktadır.  Oy kullanmadaki bu yüksek orana karşın % 35 meslektaşımız baro çalışmalarına katılabileceğini sanmadığını belirtmiştir.(sayfa:26)
            Baro çalışmalarına ve genel kurulun ilk günkü oturumuna katılmayıp sadece seçimlerde oy kullanma ile yetinilmesinin ortaya çıkardığı bir çelişki barolara yöneltilen siyaset yapma eleştirisidir. Meslek sorunlarından daha çok siyasetle ilgilenildiği  eleştirisini yapan meslektaşlarımız baro çalışmalarına katılmayıp sadece yasal zorunluluk nedeni ile  oylarını kullanırken kendi siyasi çizgilerindeki adayları desteklemektedirler.  Yani oy kullanırken genelde siyasi tercih yapan meslektaşlarımız, seçilen baro yönetimine “siyaseti bırakıp mesleki sorunlarla ilgilenmeli” (sayfa:60) eleştirisini yöneltebilmektedir.
            İzmir Barosu’ndan memnuniyet oranı 10 üzerinden 6.4 iken (sayfa:27), mesleki sorunların çözümünde en etkili kurumun % 67.9 ile İzmir Barosu olduğu belirtilmektedir.(sayfa:53)
            Ülke genelinde olduğu gibi İzmir’de de meslektaşlarımızın meslek örgütlerinden beklentileri  net değildir. Karşılanamayan çok farklı beklentiler avukatlarla barolar ve Türkiye Barolar Birliği arasında ideal anlamda bir “aidiyet ilişkisi”    gelişmesini engellemektedir.
 
 
           
Avukatlık Ücreti
 
            Meslektaşlarımızın çözüm yönteminde henüz görüş birliğine ulaşamadığı bir diğer önemli sorunumuz avukatlık ücret sözleşmesi ve ücretin tahsili sorunudur. Ülke genelinde olduğu gibi İzmirli meslektaşlarımız arasında da; müvekkil ve dava dağılımını baro sağlasın (sayfa:35), ücreti de baro toplasın (sayfa: 34, 35, 43, 50, 52, 73), ücretler baro havuzunda toplansın (sayfa:50, 60), ücret sözleşmesi zorunlu olsun (sayfa: 35), ücret standardizasyonu getirilsin (sayfa:49, 51, 54, 72), avukat ücretleri çok yüksek (sayfa:56) gibi farklı görüşler vardır. Bu farklılıklara karşın genel yaklaşımın avukatlık ücret sözleşmesine ve avukatlık ücretine barodan müdahale beklentisi olduğu görülmektedir. Avukat sayısındaki kontrolsüz artışla birlikte gelişen,  Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne ve Meslek Kuralları’na uymama anlayışı  böyle bir beklentiyi yaratmıştır. Aslında barolarımız da bu alandaki ihlalleri önleme konusunda istekli davranmamaktadır. Bu isteksizliğin en somut örneği sürekli avukatlık hizmetlerine ilişkin sözleşmeleri düzenleyen Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nin 13 üncü kısım hükümlerinin uygulanmamasıdır.
            Barolarımızın bu isteksizlikten kurtulmaları, meslektaşlarımızın da avukatın ücreti ile saygınlığı arasındaki bağı dikkate alarak davranmaları gerekir.
 
“Cumuk Avukatlığı”
 
            Ankette doğrudan “Cumuk Avukatlığı” konusunda soru yöneltilmediği görülmektedir. Bu konu genelde maddi sorunlar değerlendirilirken gündeme gelmiştir. Oysa bu tür hizmetin “savunma”, “avukatın bağımsızlığı” ve   “avukatın işi red özgürlüğü” kavramları ışığında anket konusu yapılması gerekir idi.
            Bu alanda çalışan meslektaşlarımızın  üzerinde durdukları sorununun ücret konusu olduğu görülmektedir (sayfa:51, 54, 61, 62, 63, 76). Sorunun gerçek boyutunu anlayabilmek için katılımcılara görevlendirildikleri dışında aldıkları ceza davası sayısı sorulmalı idi. Böyle bir soru sorulsa ceza davalarındaki avukatla temsilin genelde görevlendirme ile sağlanacak boyutlara ulaştığı görülecek idi. (Kendi çevremizdeki gözlemimiz ceza mahkemelerinde avukatla temsilin yaklaşık üçte ikisinin görevlendirme ile gerçekleştiği şeklindedir.)
            Bu tablo, ankette belirtilen müvekkil ve dava dağılımını baro sağlasın (sayfa: 35)  beklentisi ile birleştirilince meslektaşlarımızın “memur avukatlık” gibi bir özlem geliştirdikleri kanaatine ulaşmak hiç de abartılı olmayacaktır.
 
Sonuç Yerine
 
            Meslektaşlarımızı daha iyi tanıyıp değerlendirmemize olanak sağlayan bu anket nedeni ile teşekkürlerimi bir kez daha sunuyor ve görev süreleri bir yıldan az kalan barolarımızın sorunların çözümünde daha etkin olmalarını diliyorum.(**)25.12.2011
 
(*) BARO GENEL KURULLARINDA ÇOĞUNLUK NEDEN SAĞLANAMIYOR?
http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=190
 
(**) BARO YÖNETİMLERİMİZ BİRİNCİ YILLARINI DOLDURUKEN
Av. İ. Güneş GÜRSELER | Tüm Yazıları
Hits: 3479