Korkudan Korunmak.
Pakistanlı General Ziya Ül Hak, işkenceden geçirdiği insanların çığlıklarını hoparlörlerle sokaklara gönderir "Halkla İlişkiler" yapardı. Modern dünya bu acılı çığlıkları odalarımızda olağana dönüştürdü... TV konforlu gündem arasından, kendi yaşam ve özgürlük önceliklerine, haklarına sahip çıkamazcasına salaklaştırılan kitleler; korku ve öfkelerini, Soroz destekli sokaklara taşısa da nafile... Tüketim sarmalına hapis dünyaların "özgürlük engellerine", hızla ve yoğunlukla yenileri ekleniyor...
"Can almanın teşhirinin" hikayesi ve araçları ile sermaye; "aba altındaki sopası ile"; korku salmayı abartıyor, itaat istiyor!..
Sömürü ayarlarını iyileştirmek isteyen “küresel efendiler”, politik düzmece hikayelerle gerekçelendirdikleri tüm kurumlar ve araçları (asker, polis, tank, uçak, füze kalkanları, Nato, BM) ile insanı dönüştürürken; işsizleştirilen kitleler, adalet duygusunu sorgulayarak uygarlığımızı artık daha tartışılır algılıyor…
Katil kafalarda tasarlanarak, politik seçimler gibi sunulan tüm “insanlık içinmiş” buyrukların " insanın katledilmesinin de ilanlanarak gözdağılandığı "şaşırtıcı" bir dönem bu... Sermaye sınıf ve destekçilerince yeni biçimlenmeler; “Tanrısal kurucu kararlar” ile, emek köleliğinin yeni nesil şablonları, bir kader gibi dayatılmak isteniyor.
"Aptallaştırıcı kapitalist kaosun sürekliğine teslim olunuz!" bağlamlı pozitif, keyifli tüketim dışında ise, kitlesel demokratik taleplerini öne çıkaran “ortak demokratik cepheli” yol plan arayışları giderek önem kazanıyor. Kaç milyon kişiyi daha öldürebilirler ki sizce!… Rockefeller “Dünyaya 7 milyar fazla, 2 yeterli” diyor.
"Reklamcı elinden çıkmış" altı yazılı hayatlarımız içine girerek,yapay sosyalleşiyoruz… Oysa gündem karışık değil! Üzerimize günah gibi yapışan “kapitalist insan projesini” reddederek; paylaşma, dayanışma ve yardımlaşma kültüründen kopmamak! Sömürüsüz bilinç ekseninde nasıl insanlaşabiliriz…
Merakla beklediğimiz, salgın keyif halinde üretilen; haber, reklamlı dünya tasarım düşleri, diziler ve tüm karşıtlarını üreterek te yarattığımız duygulara da hapsedilen enerjilerimizi yeniden üretmek zorundayız... Bu algı ve alanların popüler bekleme salonlarında bizleri kontrol edebilen; magazinleşmiş soyutlamalardan daha dayanıklı ve kullanılır olan hayatlarımızı üretmek ve savunmak zorundayız!..
Hayvanlar dünyası, güçlüler dünyası…
Bilinç farkındalığındaki her sıradan insan, “eşitliği, barışı ve emeği” savunur... Organik varoluşun genetik bilgisine hapis olan ve acımasız mücadelesi içinden "barışa odaklı adanan" insanlaşma süreç ve inancı vazgeçilmezdir!.. Dişe diş, erişkin ve ölümcül bir savaşın içinde beslenen; dayanışma, paylaşma ve yardımlaşma, destek ve korumanın da insandaki öyküsü budur… Çivisi çıkmış “acı ve ölüm empati” üretilen dünya, işkenceci elinde korku ve yılgınlığı beslediği ve besleyebileceği gibi bizi insanlaştırabildiği de ortada.
Şüphesiz sınıflı kültür, ya da emeğin sömürülmediği özgür dünya arasındaki seçimler ve kullanacağımız enerjiler, geleceğimizi şekillendirecektir…
Hits: 2708