DÜŞÜNCE EYLEMİ!
Düşünce denilen şey; “eylemin tasarlanmasıdır”. Sayısız deneyimlerin kısaltılmış biçimde beyine aktarılması. Düşünmek için; daha önceki deneyleri “anı” olmaktan çıkarıp “yaşantıya” dökmek gerekir.
İnsanın, doğa alışverişindeki çabası bir karşı doğa yaratmıştır. Doğa, insan ve kültürü etkileşimli şekillenme sürecinde düşünce de, bilimsel, teknik açıklayıcı sistemler ve uzmanlarının anlayabileceği oldukça karmaşık disiplinli soyut alanlara ulaşmıştır. Büyü, efsane ve tanrılar arasından, tekniğin merceğine geçerek; kosmosun en uzak noktaları ve varoluş olasılıklı düşlere dokunmaktadır…
Gelişme ve tutsaklık!..
Gelişme dediğimiz; teknolojik umut ve korku paketinin insana sunulmasıdır... Pazar ve rekabet
koşulları da var pek tabii peşinde! Bireyin “
ayrık” savruluşunun, gelişmedeki motor güce katkısı ve yabancılaşması, makro sistemdeki kriz sesleri ile birlikte düşünüldüğünde; geleneksel ihtiyaçlara tıkalı olan bir sürecin de sonuna geldiğimiz anlaşılabilir… Buradaki soru; değişmekte olan süreci, hangi güçler nasıl tasarlamakta, biçimlendirmek ve yönetmek istemekte!..
İnsan dünyaya geldiğinde anlamlandıramadığı bir çevre, duygular ve algılarladır. Rol modeller ve dil aracılığıyla çevresine eklemlenir. Kişisel varlık farkındalığının eğitilerek kabuğuna çekileceği ve öznesiyle bir daha buluşamayacağı “şeyi” kabullenmesi; ve üretim ağı üzerinde tanımlanan yapay hayatına tutunması zorunludur… Yol göstericiler, çevre yığıntıları ve paranoyalarla yüzleşir... Ölü topraklara yerleşir. Yapay “umut”larını bir tedavi gibi sırtlanabilir artık...
Düşlemek aldatıcı da olsa hiç yoktan iyidir. Kısa hayatlara pozitif enerji gerek. Umut ve hedef; fonksiyonların örgütlenmesi, işlev kazanma için zorunlu. Sömürge tipi ortam; insanın işlevini kontrol eder ve önüne marka havuç hedefler bırakır. Bilinçaltı çöplüklerinde “sevindirik” voltalar atılmaktadır!.. Kitlelerin kaderlerini umut hayaller çizer. Herkesin ve hiç kimsenin hayatlarıdır bunlar...
“Umut” ve “şans”la kuşanılır! Rekabetçi ve ötekileştirici bir çatışmanın hoşgörüsüzleri; iyi ve doğru benlerdir… Sosyal su bitti, çimento hormonlu. Bir kumarhane ortamı ve helası burası! Para gerek… Hayallere, kabuslara ve gerçeklere dokunmaya… Duyduklarımızı test etmeye; pis kokulu hikayelerin bokunu çıkarmak için… Tv lerden, Esprilerden… Sindirdiklerimizin, dışkılarını bırakmak ve ölmek için...
İyi haber
Hiç hak etmedikleri küresel felaketle yüzleşmekteler Afrika halkları.
Para tanrısı, sömürücüler eliyle dünyayı ve insanı ticari bir metaya çevirmiş, yönetiyor. Yığınlar çarpıştırılıyor, kafeste tutuluyor, sistemler üzerinden tarif ve kontrol ediliyor…
Ekolojik sistem, katılım, paylaşımda hak ve eşitlik arayışlarımız önemli oysa!… Yardımlaşma ve karşılıksız paylaşmalı evrensel duygularımıza yabancılaşmamak!.
Hayata dairtemel ve ortak sorular sormak ve cevaplarını sorgulamaktan vazgeçemeyiz. Ve özgürlükleri desteklemekten! Ötekileştirmeyen kültür esprisini olgunluğundan ve bunu üretmekten de vazgeçemeyiz! Ticarileştirilmemiş düşünce, duygu ve değer dengelerini evrensele açık tutmaktan ve bunu paylaşmaktan vazgeçemeyiz… Doğanın metalaştırılması; Nükleer enerji, Hidroelektrik santral, Tarım emperyalizmi üzerinden sömürgeci oyunlara karşı koymaktan da vaz geçemeyiz.
Kitleler üzerine salınan; korku, baskı ve itaat kodlarıyla insan ve kültürünü yöneten çetelerin; ortamdaki kurum ve duyguları kan akıtarak biçimlendirmek istemelerine; BM kararlarına, Nato bombalarına sivil gücümüzle karşı koymaktan da vazgeçemeyiz…
Reklamsız yaşam
Evrensel insan bütünlüğünden, tüketim psikolojisiyle bilinçaltlarımıza sokuşturulan; bu “masum, bencil“ duygulara mahkum olmak acı!... Bilinçaltımız bu histeri bataklığında çırpınıyor… Reklamlar yasaklansın! Onlarsız yaşamak önemli bir insan hakkı!.. Faşist liberal zehrin bilinçaltlarına propaganda akıtmasına son vermeliyiz. Tüketim etkili afyonlarla hayatlarımız baskılanmamalı. Auschwitz kampları örneğinin süreğeni; ve ince hesaplanmış bir tutsaklık kültürü bu!…
Tüm halklar, evrensel akışın; barış ve kardeşlik meşruiyetini hiç bırakmamalıyız. Doğanın gizi içinde var olabilme düşünü yaygınlaştırmalıyız. Evrensel insan, barış oluşumunu her alanda güçlendirendir…
Rasyonel akla yükümlülük; dünya halklarının ve insanın özgürleşme sorunlarını çözmez… Ancak tüm algılarınızı evrenselden denetleyebilirsiniz… Bunu anlarsınız. Bilinçaltlarımızda olanlardan arınmada rasyonel akıl değil; evrensel soluklar eylemci ve yol göstericidir.
Hits: 2884