“Yeni Hayat” yerinde duruyor. Hayal edilmek ve kullanılmak için…
Hayal kurmak bir anayasa gerektirir mi. Yoksa hayal kurmaya engel mi olur anayasalar!
Barış ve kardeşlik hayallerimizin sürdürülebilir olamaması nedenleri nelerdir!…Yeni hayat tasarımının , ortam,koşul ve beklentileri nelerdir. İnsanın farklılıkları içinde algılanarak eşitlikle evrilme düşleri bayrağını gelecek yeni nesillere uzatabilmek mümkün mü…Yaşadığımız verili siyasi durum ortam ve önceliğinedir. Farklı özgünlükte ve ritmlerdeki insanlar arası kişisel gelişim ve çatışma verimliğinin, egemensiz,savaşsız vemülksüz bir dünyanın oyun mekanizmaları içinde çalıştırmakreel siyasetin sorunudeğildirkuşkunuz olmasın. Yürüyen siyasetinbu “her ağızdan ses çıkan” fikir kalabalıklarıyla işi olmaz…
Anayasalar, sınıf haklarından kaynaklı egemenyapılardaki mülkiyet uzlaşmaları ve çözümlerinirasyonalize eder; güvenceye alırlar. Bu çerçeveli düşlere elverir;bu duygu, hayal,akıl ve ortamlasınırlandırır. Evrensel canlı dünyayıiçermez;yabancı durur. Anayasalar kuramsal“Evrenseltabular”layetinir; kültür ve insan üzerine baskı kurarlar…
Verili ortam“eşitsizliği”onar; meşruiyet kazandırır. “İyi” insan bunu sindirir.Yaşamsal temel değerler, alt yapısalkalıplaryaşamlarını anayasalar üzerinden sürdürür. Eleştiri ve katılımlayenileştirilen, iyileştirilenve zenginleştirilen“Evrensel insanı” koruyangörünürlük; tarihsel ve sınıfsal mekanizmaları işleterek“statik durumu”yu sonsuz bir geleceğe yansıtmak ister. Düzenden sürdürmesi beklenen temel işlev budur! Evrensel düzensizlikanayasası değildir bu! İnsanın insanı sömürdüğü bir düzen sözünü ettiğimiz!
Determinist veakıl üzerindeki bu tarihsel sürekliğimizin; insanın evrensel ve niteliksel özgürlüğünügerçekleştirme gibi bir amacı yoktur.Çok olağan algıladığımız insanlıksız boşluklar veihtiyaçlarbilinse de. Öyle bir düş ülkeye varılabilsindi ki oysa; olabileceği gibi olsundu insan!… Ortam tüm eksiklik ve farklılığıyla izin versindi insana. Evrensel sevgiiçinde. Bir yokolma hakkı versindi.Hiç bir şey ve her şey gibi bir insan!Bir mülkiyetsiz aslında.
İnsana kör ve sağır kültürler!
Yeni hayat, insanlığın korunaklı kurumve ölçümleri dışında düşlenebilir; aile, iş, ulus güvenlikleri öngörmeyen.‘Yenibir yaşam’ evrensel odaklarla içerilir. “Gazze’ye insani yardım”,ya da mavi gezegenin doğal işleyişinidestekleme eylemleri; gücünü “yaşama hakkı ve eşitliğinden” alan evrensel sivil destek katılım duyguları. Bu sıradan ve tekilbütünlüklü birleşme/ karşıkoyma duyguları“yeni hayat” ıntemeltaşlarındandır.
Yaşamın ibadeti; yaşamak!
Sosyoekonomik,kültürel araçlar,siyasi iletişim ortam ve döngüsü; farklı fikirlerin gelişme ve örgütlenmesindekitalepleri sınırlandırır,engel koyar. İnsan haksız; güç merkezleriyle kuşatılmış “kültür” haklıdır.İnsan suçludur ve eziyet çekmelidir. Bu anlaşılabilir bir durum olarak kabul görür.Durumun suçluluğuiçlere değiştirilemez kanıksama ileyerleşir!
“Savaşa karşı”olanı, ya da “yaşama hak ve eşitlik” düşlerini savunurken, herkesin elinde değiştirebileceğien iyi malzeme kendisidir. Ve öyle de olurtabii. Tüm zayıflığımız ve gücümüz içinden toplumsalbir hayatı anlamak, uyum ve uyumsuzluğu yönetmek; değişmek, değiştirmek ve
oluşturmak. İnsanların kitlesel öldürüldüğü, bombalandığı; her an ölüme sürüklendiği bir dünyayı olağan sıradanlıkta yaşamaya devam etmek için…
Alfabe tacirdir…Ses ve ışıktırEvren …
Kültür içine girip bakıldığında dünyanın işleyiş ilişkilerinin, hayat veşeyleralgısının; sosyal ihtiyaçların paylaşımı içindendeğer yüklendiğini; kazandığını teslim edebiliriz.İnsanlar arası paylaşımlardaki“değişim değeri “ üretme veişlevi, yaşam/kültür hikayesi ile dil üzerinde formatlanır; şekil kazanır, oluşur, kodlanır;kanıksanır. İşte gerçek denen şey!..Herkesin ve hiç kimsenin gerçeği… Bu algısalçatışmalardüzeni üzerindenoluşan “meta gerçeği” odaklı bir pozisyondannasıl arınabilirsosyal parça. “Bireysel ego ve marka yaşam” gerçekliğini beslemeyen; toplumcu, eşit yeni hayatın “Evrensel düşlerine” akabilir; onlarla gerçekten özgürleşebilir; bunu yaşayabilir mi… Sorun şu; eski hayatın rasyonel birikim ve kirli sömürgeci kalıplarından kurtulmanın yolları nelerdir. Eşiti üretecek yeni hayatın evrensel duygu ve düşlerini tasarlamak. Kendi mikro laboratuvarlar, serüvenlerimizden!
Harflerle Sesler
ŞihabüddinFazullah otuz iki harfle konuşmuştur ve tini yoktu.
Harflere inanır, takke dikerek geçinirdi.
İnsan yüzünde bütün harfleri gördüğü söylenir.
Cavidan ' a yazdığı Zeyl'de (ki bulunamamıştır), gökyüzüne A harfini biçmiştir.
Suya :C (Su, Thales'lidir.);
ölüme: U (Ölüm U'dur biraz, eski püskü bir akşamüstü biraz da.) Ateşe: Z.
Dünya harfti, suretlerdi.
Sophokles gibi resim yapmasını bilmeyen Pythagoras da harfti, ağustosböceği de, Muhammed de harfti.
Muhammed (Muhammed'i biliyoruz, yirmi sekiz harfle konuşmuştur ve tini vardı ve de hiçbir kuş onun uçtuğu yere uçamamıştır.) kulağını seslere verdi.
Yalnız onları dinledi.
Sesti her şey. Sesti cennet, cehennem. Bir tavus kuşu sesti.
Pirinç Lapası Dağı'na mı gidiyordu atını otlatmaya Tu Fu, sesti.
Bunun için tiniyle suretler arasında hep bir boşluk duymuştur.
Bundan eli yazıya uzanmadı. Niçin uzansın?
Dil, yalnızdır.
Konuşmaz.
Evren bizden daha konuşkandır, diyordu.
Daha yapraklı. Güneş imgelerle konuşur.
Gürültüyle çalışır bir ağaç. Gürültüyle, taş. Gece, gürültüyle iner.
Sestir evren.
Alfabe tacirdir.
İlhan BERK