İSTANBUL (CİHAN)- İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, hukuk kurallarına ve Anayasa'ya uyulmadığını söyledi. Kocasakal, “Yeni Türkiye’de soruşturma geçirmeniz ya da yargılanmanız için suç işlemeniz gerekmiyor.
Hukuk reformundan hukuk deformuna doğru gelmeye başladık. Uyulmadıktan sonra yeni anayasa olsa ne olur olmasa ne olur.” dedi.
Kadir Has Üniversitesi, kabulünün 90. yılında Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu'nun tartışıldığı uluslararası bir sempozyum düzenledi. Açılışa, İsviçre İstanbul Başkonsolosu Monika Schmutz Kırgöz, Yargıtay 1. Başkanvekili Seyit Çavdar, Türkiye Noterler Birliği Başkanı Yunus Tutar, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal katıldı.
Hukuk kurallarının uygulanmamasını eleştiren Ümit Kocasakal, “Yeni Türkiye'de soruşturma geçirmeniz ya da yargılanmanız için suç işlemeniz gerekmiyor. Öyle bir gereklilik içinde değiliz. Medeni kanun bir devrimdi, bir hukuk reformuydu. Ama gelinen noktada arada bir tek ‘i' farkı var, ‘devrim' yerini ‘devirime' bırakmaya başladı. Hukuk reformundan hukuk deformuna doğru gelmeye başladık.” diye konuştu.
'UYMADIKTAN SONRA ANAYASA OLSA NE OLUR OLMASA NE OLUR'
Anayasanın çiğnendiğini söyleyen Kocasakal, şöyle devam etti: “Ne kadar iyi ve modern bir anayasanız olursa olsun o anayasaya uymuyorsanız, o anayasayı çiğnemekten çekinmiyorsanız ‘bu anayasa beni bağlamaz' diyebiliyorsanız, anayasamızın 11. maddesi ‘Anayasa hükümleri yasamayı, yürütmeyi, yargıyı bağlar' demesine rağmen bunlara uymuyorsanız bir anayasanız olsa ne olur olmasa ne olur? Aynı şekilde sizin eğer yargınız bağımsız değilse, kuşatılmışsa, çeşitli yapıların egemenlik ve güç kavgasının alanı haline dönüşmüşse dünyanın en iyi medeni kanunun yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Yanlış anlamayın bunların olması gerektiğini elbette düşünüyorum ama bunların en tepesinde hep yargının bağımsızlığı ve niteliği yatar.”
'YARGI BİR İŞ YÜKÜ OLARAK GÖRÜLEMEZ'
Son zamanlarda özellikle siyasi çevrede konuşulan yargının hızlandırılmasını ve iş yükünün azaltılmasını tehlikeli ve yanlış bulan Kocasakal, “Hızlı tren iyidir. Bir yerden bir yere çabuk gidersiniz ama alt yapısı, rayı ona göre olmayan hızlandırılmış tren 34 kişinin ölümüne neden olur. Bunu yaşadık Türkiye'de. O yüzden yargıyı hızlandıralım derken adaleti dışta bırakırsanız çok hızlı ama adli olmayan bir yargıyla karşı karşıya kalırsınız. Yargının iş yükü terimini kabul etmiyorum. Adalet, insanların hak talebi bir iş ve iş yükü olarak görülemez.” ifadelerini kullandı.
'AİLE HUKUKUNDA ARABULUCULUK GELİYOR, KADINLARA GEÇMİŞ OLSUN'
,
Arabuluculuk sisteminde İstanbul Barosu olarak duruşlarını net bir şekilde ortaya koyduklarına dikkat çeken Kocasakal, “Bunun felsefesine, ruhuna, çıkış noktasına karşıyız. Deniyor ki ‘yargının iş yükünü alacağız, arabuluculuğu gittikçe yaygınlaştıracağız'. Arabuluculuk bir yargılama değildir. Burada büyük bir çelişki var. Bir yandan yargının iş yükünü alacağız diyorsunuz, bir yandan da bu bir yargılama değil. Demek ki yargısal alanda kalan bir şeyi siz yargı dışındaki bir yere hasrediyorsunuz ve gittikçe zorunlu arabuluculuğa doğru gidiliyor. Şimdi tasarı var. İş hukukunda zorunlu arabuluculuk geliyor. Bir adım ötesi ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk. Bir adım ötesi aile hukukunda arabuluculuk. Kadınlara geçmiş olsun.” dedi.
Arabuluculukta gizlilik şartı olduğunu hatırlatan Kocasakal, şu noktalara dikkat çekti: “O arabulucu, kim olursa olsun insanların çeşitli mensubiyetlerini etnik, mezhepsel, dinsel veya başkaca şeyleri uygulamasına engel bir şey var mı? Yok. Çok hukukluluğa doğru bir gidiş olabilir, kadınlarımız medeni kanunla elde ettikleri hakları başka şekilde kaybedebilirler. Toplum hayatı fetvalarla şekillendirilemez hukukla şekillendirilir.”
CİHAN