Benzer fotoğraflar daha düne kadar, komşu Suriye’den gelirdi, artık bizim görüntülerimiz oldu. Ülkenin güneydoğusunda bir iç savaş yaşanıyor... Ölüm, orada da, ülkenin dört bir yanında da kol geziyor... Terör her yerde yanı başımızda...
Artık Türkiye’de “burası güvenli” denebilecek bir tek yer yok.
Her yerde herkes, herkesle kavgalı...
Son yıllarda görüntünün bu kadar karanlık olduğu bir dönem daha olmadı.
Dış politikada bütün komşularla sorunluyuz, bütün sınırlar barut fıçısı... Dengeler altüst, enflasyon, gittikçe daha kontrol edilmez halde, iki rakamlı oranlara fırlamış, ülkede dehşet verici bir gerginlik egemen. Ekonomide alarm zilleri çalıyor, turizm çökmek üzere, işsizlik de çift rakamlı oranlara tırmanmaya başlamış, eğitim yerlerde sürünüyor, yarınımıza dair umut verecek en ufak emare yok.
İnsanlar korku içindeler, iç savaş korkusu, terör korkusu, hapse düşmek korkusu, işinden olmak korkusu, korku sarmalından çıkamamak korkusu...
Her şey de korkuyu körüklüyor. Haber yapan gazeteciler hapishaneleri dolduruyor. İktidarın politikalarını kendi görüşlerine göre eleştiren akademisyenler yeraltı dünyasının önde gelenleri tarafından ölümle tehdit ediliyorlar, soruşturmaya, kovuşturmaya maruz kalıyorlar...
***
Bütün bunlar olurken de Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın baş konuları başkanlık sistemidir.
İkisine göre de Türkiye’nin artık parlamenter sistemle yürümesi imkânsızdır.
Onları duyanlar da, Türkiye’nin yaşadıklarının nedeninin bir türlü, güçlü bir iktidarın oluşmasına imkân vermeyen parlamento aritmetiği olduğunu sanacaklar.
Sanki Türkiye’de iktidar yeterli Meclis çoğunluğuna sahip olmadığı için uygun gördüğü yasaları çıkaramamakta, gücü yeterli olmadığından memuruna söz geçirememekte, yürütme ile ilgili olarak verdiği kararları dinletememektedir.
Sanki Türkiye’de sistem iktidarı güçsüzleştirmekte, o yüzden de Türkiye yönetilemez hale gelmektedir.. Tam tersine!
Bugün işbaşında olan iktidar parlamentoda istediği her yasayı çıkarabilecek bir çoğunluğa sahiptir. Bürokrasinin bütün çarkları denetim altındadır. O kadar ki, yandaş olmayan kimse bürokraside barınamamaktadır.
Aynı olgu yargı için de geçerlidir.
***
Kısacası, Tayyip Bey fiilen yasamayı, yürütmeyi, yargıyı sıkı sıkıya denetlemekte, Türkiye Cumhuriyeti’nde, ondan izinsiz kuş uçmamakta, çıt çıkmamaktadır.
O kadar ki, Tayyip Bey’in yargı üzerindeki denetimi 12 Eylül döneminde Kenan Bey’in Askeri Yargıtay üstündeki etkisini katbekat aşmış bulunmaktadır.
Türkiye’de hiçbir zaman bugünkü kadar fiilen güçlü bir iktidar ve hiçbir zaman bugünkü kadar büyük bir toplumsal istikrarsızlık olmamıştır. Bu yadsınamaz gerçeği gördükten sonra, kolaylıkla anlaşılır ki sorunlar iktidarın güçsüzlüğünden değil, aşırı fiili gücünden kaynaklanmaktadır.
Muhtaç olduğumuz güçlü iktidar değil, toplumsal mutabakattır.
Türkiye’nin en büyük sorunu fiilen aşırı güçlenmiş olan siyasal iktidar ve bu durumun doğurduğu güçlerin tek elde toplanmış olmasıdır.
Ancak bu ortadan kalktıktan sonradır ki, çözüm yolu olan toplumsal mutabakatın önü açılabilecektir.
Şu anda filen yürürlükte olan başkanlık sistemi Türkiye’nin selameti değil, felaketidir.
Cumhuriyet