Hukuk Genel Kurulu 2013/2065 E. , 2015/1291 K.
VEKALET ÜCRETİNİN HACZEDİLMESİ
BELEDİYE LEHİNE HÜKMEDİLEN VEKALET ÜCRETİ
AVUKATLIK ÜCRETİ
İCRA MÜDÜRLÜĞÜ İŞLEMİNİN İPTALİ
AVUKATLIK KANUNU (1136) Madde 164
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesince istemin reddine dair verilen 30.06.2011 gün ve 2011/462 E.-2011/809 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 26.04.2012 gün ve 2012/10376 E.-2012/14104 sayılı ilamı ile,
(...HMK.nun 323.maddesinde avukatlık ücreti, yargılama giderleri arasında sayılmıştır. Aynı Yasanın 330.maddesinde de, yargılama gideri olarak hükmolunan avukatlık ücretinin ancak "yargılamanın tarafları" arasında geçerli olacağı belirtilmiştir.1136 Sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinde ise; "dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir" hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm vekil ile müvekkil arasında çıkacak ve iç ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları düzenlemek amacıyla öngörülmüştür. (HGK'nun 07.04.2004 tarih ve 2004/12-213 E., 2004/215 K. sayılı kararı).
Aynı maddenin son cümlesinde; "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" hükmü yer almaktadır. Bu durumda, ilamda şikayetçi belediye başkanlığı lehine hükmedilen avukatlık ücretinin, onun borcundan dolayı haczedilmesi yasanın anılan hükmüne aykırı olup, istemin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, avukatlık ücreti alacağının haczedilmesine ilişkin icra müdürlüğü kararının şikayet yolu ile iptali istemine ilişkindir.
Şikayet eden vekili, İstanbul 9.İcra Müdürlüğü’nün 2011/5887 E. sayılı dosyası ile vekalet ücreti alacağının tahsili için yürütülen alacak üzerine haciz konulmasına ilişkin 22.03.2011 tarihli memurluk kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Karşı taraf M..AŞ yetkilisi, istemin reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, vekalet ücretinin davalı asil yararına hükmedildiği, Avukatlık Kanunu’nun 164.maddesi kapsamında avukata ait olan ve korunması gereken bir vekalet ücreti olmadığı, bu nedenle haczedilmezlik kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle istemin reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava sonunda, kararla Tarife’ye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin iş sahibinin borcundan dolayı haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konuya ilişkin genel açıklama yapılmasında ve yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Yargının önemli unsurlarından olan avukat; iddia, savunma ve yargı üçgeninde bağımsız olan savunmayı temsil eder. Avukatlık hizmeti bir kamu hizmeti olmakla birlikte, serbest meslek icra eden avukatlar ve kamu avukatları eliyle yürütülür. Ücret karşılığında müvekkili için hukuksal yardımda bulunan serbest meslek erbabı avukat ile bu yardımı sunduğu müvekkili arasındaki hukuki ilişki maddi hukuka tabi olup, özel hukuk alanındaki bir sözleşme ilişkisidir. (Semih Güner, Avukatlık Hukuku, Ankara 2002, s.51)
Avukat üzerine aldığı işi kanun ve anlaşma hükümlerine göre takip etmek zorundadır (1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.171).
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2.maddesinde ise “kesin hüküm elde edilinceye kadar” avukatın işine devam edeceği açıklanmıştır.
Bu durumda avukatın sözleşmesi, ilk yargılama aşamasını kapsadığı gibi, karar, temyiz, temyiz duruşması ve temyiz sonrası aşamayı da kapsar. Bunun aksine sözleşme yapılması da mümkündür. Avukatlık sözleşmesi, avukat ile iş sahibi arasında özel bir güven ilişkisi gerektiren nitelikte olduğundan taraflar diledikleri zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahiptirler(Songül Karateke, Avukatlık Sözleşmesinde Ücret,Ankara 2006, s.128 vd).
Avukatın hangi hallerde ne şekilde ücret alacağı 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 163 ve 164 maddelerinde hükme bağlanmıştır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/1. maddesi hükmüne göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade etmekte olup “AVUKATLIK ÜCRETİ” başlıklı madde metni aynen;
“Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz. (Değişik cümle: 13/01/2004-5043/5.md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. (Değişik cümle: 13/01/2004-5043/5. md.) Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” şeklindedir.
Hukuk sistemimizde iki tür vekalet ücreti söz konusudur. Birincisi, müvekkil ile vekil arasında yapılacak bir sözleşme ile (yazılı sözleşme yoksa Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesine göre) belirlenen vekalet ücreti (AK.m.164/1,2,3,4); ikincisi ise HUMK'un 423/6, (CMUK:322/I-9, 413/son, (CMK:303/I-h, 324); İYUK:31/1) ve Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddelerine göre, vekille takip edilen davalarda mahkemece yargılama gideri olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre re'sen takdir edilen vekalet ücretidir.
Davada haklı çıktığı için lehine yargılama gideri hükmedilen taraf, davayı bir avukat aracılığı ile takip etmiş ise, mahkemece takdir edilen vekalet ücreti, diğer yargılama giderlerine dahil edilerek, davada haksız tarafa yükletilir. Başka bir ifade ile davayı kazanan lehine takdir edilen vekalet ücreti yargılama giderlerine dahildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “YARGILAMA GİDERLERİNİN KAPSAMI” başlıklı 323/1ğ. Maddesi (1086 sayılı HUMK.nun 423.maddesinin 6.bendi) gereğince yargılama giderleri arasında bulunan vekalet ücreti diğer giderler gibi mahkemece re’sen hüküm altına alınır. Vekalet ücretinin hüküm altına alınabilmesi için tarafların talebi aranmaz.
Davacının istemine dayanak yaptığı 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164.maddesinin de içinde bulunduğu "Onbirinci Kısmı" 4667 sayılı Yasayla "Avukatlık Sözleşmesi" üst başlığı altında düzenlenmiş, maddenin son fıkrası, "Avukatla iş sahibi arasında yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir." şeklindeyken 4667 sayılı Yasanın 77.maddesiyle yapılan değişiklikle, "Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” şeklinde değiştirilmiştir. Yeni getirilen bu hükmün ücretin doğrudan doğruya avukata ödeneceği anlamında anlaşılmamalıdır. Nitekim aynı cümlenin devamında yer alan; “…bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." biçimindeki düzenleme ile mahkemelerce hükmedilen vekalet ücretinin öncelikle müvekkile ait olduğu, ancak vekilinin vekalet ücretini güvence altına almak için, başkalarına ödenmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı görülmektedir (HGK’nun 02.06.2010 gün ve 2010/3-266E.,2010/303K.sayılı kararı).
Öte yandan, avukatlık sözleşmesi yapan avukat ile kamu kurum ve kuruluşlarında idare ile bir sözleşme yapmadan, statü hukukuna göre memur kadrosunda görev yapan ve maaşını bağlı bulunduğu yasalara göre alan kamu avukatının durumunun aynı olmadığında kuşku bulunmamaktadır. Şikayet eden vekili ile iş sahibi Belediye arasında avukatlık sözleşmesi bulunmakta ise de memur kadrosunda görev yapmamaktadır.
Somut olayda; Çorlu 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.04.2007 gün ve 2005/148E., 2007/80K. sayılı kararı ile davacı Miraş AŞ tarafından davalı Yenice Belediyesi aleyhine açılan “kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat” davasında 21.369.796,51 TL’ nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı tarafından 06.08.2008 tarihinde asıl alacak ve ferileri yönünden İstanbul 8.İcra Müdürlüğü’nün 2008/16203 E. sayılı dosyasından takip başlatılmıştır.Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 23.03.2010 gün ve 2009/19408E.2010/4720 sayılı kararı ile yalnızca tesis bedeline hükmedilmesi gerektiğine işaretle karar bozulmuş olup bozmadan sonra Çorlu 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15.02.2011 gün ve 2010/233E.,2011/68 sayılı kararı ile 1.841.708,64 TL nin davalıdan tahsiline, hükmün 8.bendi gereğince,davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Tarife gereğince takdir olunan 330.266,32TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı Yenice Belediyesi vekili, 28.03.2011 tarihinde İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5887 E. sayılı dosyası ile vekalet ücretinin tahsili için takip başlatmıştır. Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 01.11.2011 gün ve 2011/8499-17791 sayılı kararı ile vekalet ücretinin 95.648,00 TL olması gerektiğine işaretle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, 09.04.2012 gün ve 2012/2733-7257 sayılı karar düzeltme kararı ile de vekalet ücretinin 91.523,00 TL olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında; 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinde, dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı, bu hükmün vekil ile müvekkil arasında çıkacak ve iç ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları düzenlemek amacıyla öngörüldüğü, ayrıca, bu ücretin, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceği hükme bağlanmış olmakla şikayetçi belediye başkanlığı lehine hükmedilen avukatlık ücretinin, onun borcundan dolayı haczedilmesi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce lehine vekalet ücretine hükmedilen Belediye ile vekili arasındaki ücret sözleşmesine göre avukatın aylık 5.000,00 TL ücret karşılığı çalışacağı ve başkaca ücret talep edemeyeceği belirtilmiş ise de bu görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.
Hal böyle olunca; Yerel mahkemece aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, davacının talebinin kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.04.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı(Şikayetçi); vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla icra takibine giriştiğini, bu alacağı üzerine alacaklısı 3.Kişi tarafından haciz konulduğunu, vekalet ücreti alacağının haczinin mümkün olmadığını belirterek şikayet yolu ile haczin kaldırılmasını istemiştir.
Yerel mahkemece talep reddedilmiş, özel dairece; Avukatlık Kanununun 164/son maddesi gereğince vekalet ücretinin haczi mümkün olmadığından şikayetin kabulü gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiştir.
Şikayetin kabulünün gerekip gerekmediğinin çözümünde şikayetçi alacağının gerçekten bir vekalet ücreti alacağı olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Buna göre Avukatlık Kanunu 164/son fıkrasının koruyuculuğundan istifade edecek veya edemeyecektir.
Söz konusu maddenin son fıkrası “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” Şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere koruma altına alınan ücret avukatın alacağı olan vekalet ücretidir.
Somut olayda üzerine haciz konulan ücretin avukata ait olup olmadığının tespiti açısından, şikayetçi belediye ile vekili arasında yapılan avukatlık sözleşmesine baktığımız zaman 3. Madde ile ücretin aylık olarak maktu belirlindiği, ayrıca konusu para olan dava ve iş sahibinin alacaklısı olduğu yürütülecek icra takiplerinde dava ya da tahsil olunacak alacak üzerinden pirim alacağının kararlaştırıldığı görülmektedir.
İcra takibine konulan vekalet ücreti, bedel tespiti ve tescil davası nedeniyle takdir edilen bir vekalet ücretidir. Bu durumda şikayetçi belediye ile avukatı arasında yapılan sözleşme kapsamında kalmadığı için takibe konu bu ücretin belediye tarafından vekile ödenmeyeceiği, bir başka ifade ile Av. Kanunu 164/son fıkra kapsamında kalmadığı sabittir.
Sonuç itibariyle Avukatlık Kanunu kapsamında kalmayan bir vekalet ücreti alacağının sırf vekalet ücreti adı altında icraya konulması nedeniyle yine bu kanun kapsamında değerlendirilemeyeceği yönündeki yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.