'Yeni Anayasa' deme hakkınız yok, eğer;

- Anayasa’ya aykırı yasaların yürürlüğünde ısrarcı olursanız,

- İHAM kararlarını uygulamama iradeniz değişmeyecekse,

- Anayasa/İHAS ve yasaları da bir yana bırakarak, “hukuk dışı” uygulamalar sürecekse.

1) Anayasa ihlâli

İhlâller, AK Parti’nin iktidar süresi uzadıkça ivme kazandı. İktidarının 3. döneminde ve yoğun biçimde 17-25 Aralık 2013 operasyonları ardından, özellikle Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı (CB) seçiminden bu yana, Anayasa’dan giderek uzaklaştı. İhlâller, Anayasa bütününe ilişkin ve devamlı. En başta gelen maddeler:

- Md. 13: Hak ve özgürlükleri sınırlama ilkeleri ve güvence ölçütleri

- Md. 24/son: Dini politikaya alet etme yasağı

- Md. 70: Kamu hizmetlerine girmede liyakat ve eşitlik ilkesi

- Md. 137: Kanunsuz emir

- Md. 138: Mahkemelerin bağımsızlığı

- Md. 160: Sayıştay’ın TBMM adına denetleme ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama yetkisi.
Diğer birçok maddesi ile birlikte bunları sürekli ihlâl eden yürütme (CB ve Hükümet) tarafından, Anayasanın “bağlayıcılığı ve üstünlüğü” (md.11), “ayakbağı” ve “çoğunluğun üstünlüğü” olarak görülüyor.

2) Anayasa’ya aykırı yasalar...

TBMM’yi yasama tekniğine yabancılaştıran “torba yasa” uygulaması ile “Anayasa ihlâli” konusunda yapılan dönemler ayrımı arasında örtüşme var: Giderek, “Anayasa’ya açıkça aykırı” olan yasaları oylatmak.

Bakan, yasanın Anayasa’ya aykırı olduğunu itiraf ediyor; ama Komisyon’dan geçiriyor. Bir CB, “Anayasa’ya aykırı, ama imzalıyorum” derken; diğer CB, “ne bekliyorsunuz, oylasanıza...” diyebiliyor TBMM’ye. Ana muhalefet partisini, “anayasal başvuru hakkı”nı kullandığı için sürekli eleştiren iktidar çevreleri, Anayasa Mahkemesi’ni lağvetmekle tehdit edebiliyor.

6638 sayılı “iç güvenlik yasası”, Anayasa’ya aykırı yasalar zincirinin tipik bir örneği. Denebilir ki, TBMM’nin 2015’te yaptığı başlıca yasama çalışması, bu “kara kanun”.

3) İH Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararları

Tıpkı Anayasa gibi, “kararların bağlayıcılığı ve uygulanması”nı öngören İH Avrupa Sözleşmesi’ne (İHAS) göre (md. 46), “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin kesinleşmiş kararlarına uymayı taahhüt ederler.”

AK Parti Hükümetleri ise, bu hükmü sıkça ve sürekli ihlâl etmekte. Sadece iki örnek: İHAM, din derslerinin “ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler” arasında olmasını İHAS’a aykırı buldu, hem de iki kez (Zengin, Ekim 2007 / Yalçın, Eylül 2014); nüfus cüzdanında “din hanesi”ni de Sözleşme’ye aykırı buldu ( Işık, Şubat 2010). Diğer onlarca karar gibi bunları uygulamayan Hükümet, tıpkı Anayasa gibi İHAS’ı da sürekli ihlâl etmekte.

4) Hukuk dışı uygulamalar

Çok yaygın… İşte, güncel bir uygulama:

Anayasa’ya göre, “sokağa çıkma yasağı”, md.13’e göre değil, ancak md.15’e göre mümkün. Bunun için, CB başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Anayasa md. 120’ye göre, “olağanüstü hal” veya 121’e göre “sıkıyönetim” ilân etmeli. Sırf, “biz olağan yönetimden ayrılmıyoruz” görüntüsünü vermek veya Güneydoğu’nun cephaneliğe dönüşmesine göz yumma sorumluluğunun hesabını gölgelemek için, valiler “hukuk dışı” uygulamalara sürüklendi. Sonuç: Güvenlik güçleri, “Allah-ü ekber” naralarıyla yoğun biçimde havaya ateş ediyor Silvan kent meydanında. Ya da duvarlara “Türk değilsen itaat et” yazabiliyor... Bunlar mı bizi IŞİD teröristlerine karşı koruyacak?

Başbakan, 10 Ekim Katliamı’nda Hükümet’i eleştirenlere, Fransa’daki gazetecileri örnek almasını tavsiye ediyor. Siz de, “Fransa Hükümeti”ni örnek alarak olağanüstü hal yoluyla “hukuku etkili” kılsaydınız; sırıtan sorumsuz bakanları ekran başına dizeceğiniz yere. Ama tam tersini yaptınız: “İç güvenlik yasası”nı teröristlere değil, katliamları protesto etmek isteyen “demokratik muhalif” gruplara uyguladınız.

‘Anayasa takiyyesi’ne hayır!

Bu engeller aşılmadıkça, Anayasa ve hukuka dönülmeden Anayasa tartışması, sadece yerindesiz değil, tehlikelidir de... Şu sözler, görüşümü teyit ediyor:

“Anayasa’yı engelleyen herkes hesabını verir”, demiş CB. Peki ya Anayasa’yı ihlâl etmenin hesabı?

Başbakan ise, “12 Eylül Anayasası Türkiye’de yürütmeyi bir kakafoniye döndürecek ve yasama, yürütme, yargı dengelerini tamamıyla perde gerisinde yönetebilecek birilerinin varlığı esasına dayanan bir yaklaşım içinde” diyor. Soru: Sizi kim yönetiyor Sn. Davutoğlu?

Sonuç olarak; “Anayasa takiyyesi”ne hayır demek için bilgilenme, örgütlenme ve eyleme geçme, her zamankinden daha acil bir “sorumlu yurttaşlık” görevi.

 

 

Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1440