Yalanlar

~ 18.12.2024, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Sistem yalan üretmeye devam ediyor. 

Ondan güç alıyor. Onunla besleniyor. Ya da öyle olduğunu düşünüyor. Doğrusu çok haksız da değil. Çünkü onca yalana karşın hâlâ ayakta. 

Son zamanların en gözde yalanlarından biri “ensar” kavramıyla ilgili. Ensar, yani kendisine sığınana kucak açan kişi ya da kişiler. Kuran’da Mekke’den göç etmek zorunda kalan ilk Müslümanlara kucak açan Medineliler için kullanılıyor. Günümüzde birden bire sayıları milyonları aşan Suriyeli ya da başka ülke sığınmacıları için kullanılmaya başlandı. Alman şansölyesi Merkel’den alınan milyarlarca Avro karşılığında bir ensarlık! Sistem sözcüsü ya da sözcüleri topluluklar önünde bu kavramı pervasızca kullandıklarında, dinleyenlerin, alkışlayanların aklından, “Bu nasıl ensarlık, Medineli ensarlar bu konukseverliği para karşılığında mı yaptılar” sorusu geçmiyor mu? Öyle olsa onlara ensar denir miydi? Gerçeği gizlemek için kutsallıktan yararlanmanın sayısız örneğinden biri. Gözle görülürcesine, apaçık, çileden çıkarıcı bir yalan. 

Kutsallıkla süslenip gizlenmek istenen gerçek ise para karşılığında Batı ülkelerinin huzurunun koruyuculuğu yapmaktır. Onun da ötesinde ve daha vahim olarak Türkiye’nin kimliğini karıştırıp bozarak onu gitgide Ortadoğululaştırmak sonuçta da Ortadoğu’ya gömmektir. Yani emperyalizmin Ortadoğu projesinin gereklerinden biri. Sığınmacıların dönmekte oldukları ise yine büyük bir yalandır. Milyonlarca kişinin dönmesini ummak ya da beklemek hayaldir. Zaten sistem, dönmeyenlerin başımızın üstünde yeri var demekte. Yeni göç dalgaları korkarım ve ne yazık ki kapıdadır. 

Bir başka yalan Suriye’deki zindanlar ve oralarda yapılan işkenceler konusunda. Bunu Saddam’ın Irak’ı, Kaddafi’nin Libya’sı için de yaptılar. Diktayla, tek adamla yönetilen ülkelerde zindanlar elbette vardır. Abartılarak servis edilenler ise hiç kuşkusuz emperyalist tezgâhlarda üretilmiş, çoğu yalan ve uydurma haberlerdir. Çok geçmeden de böyle oldukları ortaya çıkmaktadır. Fakat asıl büyük yalan, kendi ülkesinde, kimileri yıllardır hapishanelerdeki aydınlar gerçeğini, kuyu tipi denen zindanlarda ölüm oruçlarıyla seslerini duyurmaya çalışan, çoğu genç ve suçlarının ne olduğu da bilinemeyen insanların varlığını görmezden gelerek başkalarının zindanlarını diline dolamaktır. 

Sistemin yardakçılarının, hempalarının uydurdukları son yalanlardan biri, Atatürkçü genç teğmenlerin sözüm ona WhatsApp yazışmalarıdır. Gerçi bu alçakça yalan ortaya çabuk çıktı. Ama sistem ve yardakçıları yeni yalanlar uydurmakta gecikmeyecektir. Çünkü yalanla beslenmek böyle bir şeydir. Bunu gerektirir. 

Ekonomiden eğitime, sağlıktan iç ve dış politikaya, ülke yaşamını ilgilendiren her konuda yalanlar, saptırmalar, gerçeği örtüp gizleme çabaları birbirini izliyor. Bütün ülke yalanla örtülmüş gibi. Egemen siyaset belki her zaman böyleydi. Fakat bu kadar açık, pervasız ve utanmazcası hiçbir zaman görülmedi. Kendi payıma ben, yalanları söyleyenlerden çok, onları alkışlayanları kınıyorum, suçluyorum, ayıplıyorum. Hele okumuş yazmış tuzu kuruların işbirlikçiliği, suskunluğu, korkaklığı, bu güzel ve mazlum ülkenin iyi niyetli, iyi duygulu, sabırlı halkının geleceğine, bugünün ve yarının çocuklarına yapılabilecek en büyük kötülüktür. 

Acıyla, kederle, öfkeyle dolu bu satırları, ne kadar istesem de her zamanki iyimserliğimle bitirmeyeceğim. Ülkemiz bir uçurumun kıyısında, belki de ortalarında, dibe doğru düşmektedir.


https://www.cumhuriyet.com.tr

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 35378