2025`te daha çok mücadele

~ 30.12.2024, Av. Selin Nakıpoğlu ~

2025 Merkezi Yönetim Bütçesi içinde bulunduğumuz ayda kabul edildi. Şüphesiz, paranın öncelikli olarak nerelere harcanacağının belirlenmesi politik bir tercih. Saraylar inşâ ettirmek de, 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesini 16 milyar 928 milyon lira olarak belirlemek de, sarayların bakım ve onarımı için 1,8 milyar lira ödenmesi kararını almak da öyle. Evet saray değil, saraylar… Cumhurbaşkanı Beştepe’deki sarayın yanı sıra, İstanbul’da Huber Köşkü’nü, Vahdettin Köşkü’nü, Dolmabahçe Sarayı’nı, Yıldız Sarayı’nı ve Beylerbeyi Sarayı’nı da kullanıyor. Ayrıca, Çankaya Köşkü, Marmaris’teki Okluk Konukevi ve Bitlis’teki Ahlat Köşkü de kullandığı saraylar arasında. Yeni araç alımı ile araç sayısının 481’e ulaşması, Cumhurbaşkanlığı’nın temsil ve tanıtım giderleri gibi harcama kalemleri de var tabii. Milyonlarca insan yoksullukla mücadele ederken, bütçeden aldığı dev payla yaşayıp bize de şükretmeyi telkin edenlerle, kamuda tasarrufa okulların temizliğinden başlayanlarla ortak mücadelemizin daha da büyüyeceğini umarak yeni bir yıla giriyoruz. Bütçe demişken, toplumsal hayatın her alanını fetvalarla düzenlemeye çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) 2025 bütçesine değinmeden olmaz. DİB 2025 bütçesi 130,1 milyar TL. DİB’e ayrılan bütçenin günlük karşılığı ise 361,4 milyon TL. Zaten başkanlık harcamaları genelde belirlenen bütçeyi aşıyor, 2025’te ek bütçeler de gelecektir. DİB Eğitim Hizmetleri Müdürlüğüne de 2025 için 6 milyar 105 milyon 993 bin TL ayrılacakmış. Eğitim Hizmetleri Müdürlüğü’nün gayesi ise: “Çocuk, genç, yetişkin, kadın, erkek, engelli vb. toplumun tüm kesimlerinin yaygın din eğitimi faaliyetlerinden faydalanmasını sağlamak.” Öte yandan “Bana bir Audi’yi çok gördüler” diyerek üzüntüsünü ifade eden DİB Başkanının sözleri ile de boğazımız düğümlendi, yüreğimiz dağlandı. Onun bu üzüntüsü de 2024'te akılda kalanlardan. DİB bütçesini her sene şişiredursun; ülkemizde laikliğe dönük saldırılara karşı duruş sergileyen, sözünü söyleyen, dinselleşmenin kurumsallaştırılmasına razı olmayan, aydınlanma ilkeleri ve bilimin yol göstericiliğini egemen kılmak için mücadele edenlerin sayısı da artıyor. Laiklik Meclisi’nin; laiklik mücadelesinin esasen ülkemizin geleceğini kazanma mücadelesi olduğunun bilinciyle 2024’te de yürüttüğü çalışmalardan da bu gelişmeleri takip edebiliriz.

∗∗

Mevcudiyetini; emekçilerin sömürülmesine, ülkenin altının-üstününün yağmalanmasına borçlu olan asalak azınlık yüzünden ülkemizde ağır bir yoksulluk var. Ama hesaplamadıkları bir durum da var. Onca yıldır süren talana karşı verilen uzun soluklu mücadele! Bu durum canlarını epey sıkıyor. Artvinliler, Cerattepe’de kurdukları savunma hattında doğayı savundular. Mayıs 2024'te Anayasa Mahkemesi, Cerattepe için verilen ÇED Olumlu kararını iptal etti ve maden faaliyetleri durduruldu. Eylül’de Cengiz Holding AYM kararına rağmen yeniden başvurdu. Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan’ın yapmış oluğu açıklama hafızamda: “Cengiz İnşaat ve destekçileri Artvinliye rahat yüzü göstermemeye yeminliler belli ki. Proje tekrar hortlasa da Artvin halkı yaşam mücadelesine durmadan devam edecektir. Artvin, madenciliğe ya da çok uluslu sermayeye peşkeş çekilemeyecektir. Bugün dünden çok daha güçlüyüz.” Sadece Karadeniz’in, yaylaları ve vadileri değil tehdit altında olan. Bergama’dan Eşme’ye, Kaymaz’dan Hasankeyf’e, Kaz Dağlarından Toroslara, Türkiye’nin orman, yayla, vadi, ırmak, ulusal park demeden tüm yer altı ve yer üstü servetleri sermayenin yağmasına açılmış durumda. Ve bu yağmaya direnen halkın direncinin kırılması için var güçleriyle çalışanlar var. Hatırlarsınız, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nin düzenlediği Kazdağı Ekofest' imiz bile rahatsız etti yağmacıları. Festival yasaklandı, sonra basın açıklaması yaptılar diye dernek yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı. Haziran 2023’te dernek başkanı Süheyla Doğan hakkında yakalama kararı bile verildi. 2025’te de; kamusal gücü zor kullanarak hak savunucularına ve halka yönelik bir baskı ve gözdağı aracı haline dönüştürmeye çalışacaklarsa da, mücadele Artvin’den Çanakkale’ye daha da güçlenecek, ülkemizi yağmalayanların karşısında durmaya devam edeceğiz.

∗∗

Siyasal iktidar 2025 yılı için geçerli olacak asgarî ücreti 22 bin 104 TL olarak belirledi. Oysa ENAG, tüketici fiyat endeksine göre Kasım 2024 sonu itibarıyla yıllık enflasyonu %86,76 olarak açıkladı. Resmî açıklamalara göre ülkemizde çalışanların yaklaşık yarısı asgarî ücret kazanıyor. Esasen asgarî ücret ortalama ücrete dönmüş durumda. İnsanca yaşamak hepimizin hakkı. Yaşar Kemal’in dediği gibi “Yoksulluk bütün insanlığın utancıdır” Demek ki 2025’te, yoksulluk koşullarından sorumlulara karşı örgütlenmede, sendikalaşmada, sınıfsal dayanışmada, kitlesel eylemlilikte, direnişte eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Siyasi iktidarın seçenek diye sunduğu seçeneksizliğe mahkûm olmadığımızı aklımızdan çıkarmamamız elzem. Kurtarıcı bekleyenler varsa bekledikleri o kurtarıcı gelmeyecek. Çünkü yok. Çünkü çare sende, bende, birlikte mücadelede.

∗∗

2024’te de kadınlar ve çocuklar ya yüksekten atlayarak ya derede boğularak öldürmüş kendilerini. Cümle saçma değil mi? Ne var ki, 2024’te de 'şüpheli ölüm' diyerek yüzlerce soruşturma dosyası kapatıldı. Öldürülen kadın ve çocukların bedenlerinde bulunan DNA’lar bile doğru dürüst araştırılmıyor. Çalınan kapılar açılmıyor, sorumlular üç maymunu oynanmaya devam ediyor. Tıpkı şüpheli ölüm diye soruşturması ilerlemeyen Rojin Kabaiş’in neden hayatını kaybettiğini bilmediğimiz gibi. Rojin’in babası Rojin’in ölümüyle ilgili kapsamlı bir soruşturma talep ediyor. “ Bu suskunluk neden? “ diyerek isyan ediyor. Ve bu cümleleri 8 yaşında katledilen Narin Güran’ın duruşmasının görüldüğü adliyenin bahçesinde söylüyor. Aynı gün de Tekirdağ’da cinsel istismar ve darp sonucu öldürülen iki yaşındaki Sıla’nın davasının ilk duruşması görüldü. En yakıcı olan da, Tekirdağ’dan Diyarbakır’a acıların ortak paydasında buluşmak! Manisa’da boşanmak istediği eşi Mehmet Yerbağ tarafından öldürülen Mehtap için de adalet istiyor annesiz kalan dört çocuğu.  Ülkede kol gezen çetelerden biri olan yenidoğan çetesinden ise 2024’te haberdar olduk. Bebeklerin özelleştirilen sağlık sisteminde mafyatik suç örgütleri tarafından para için öldürülmesi korku filmi senaryosu değilmiş, hayatımızın tam da ortasındaymış.  Adalet ihtiyacı yakıcı halde. Adaletin olmadığı bir toplumda, güven ve huzur ortamı sağlanamaz, sağlanmıyor. Bireyler kendilerini güvende hissetmez, hissetmiyor. Yargı, herkesin yasalar önünde eşit olduğunu ve hiçbir ayrımcılığa değmeden yargılanacağını garanti eder, bizde etmiyor. 2025’te en çok da adalete ihtiyacımız var.

Herkese adaletli, birleşik bir mücadele sorumluluğuyla omuz omuza verdiği ve iyi bir sene dilerim.


https://www.birgun.net

Av. Selin Nakıpoğlu | Tüm Yazıları
Hits: 5162