İstanbul Barosu, 23 Şubat'ta olağanüstü kurultay kararı aldı

~ 16.01.2025, Yeni Yaklaşımlar ~

İstanbul Barosu, açılan görevden alma davasına karşı 23 Şubat'ta olağanüstü kurultay kararı aldı.

İstanbul Barosunda, baro başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında görevlerine son verilmesi talebiyle açılan davaya dair açıklama gerçekleştiriliyor.

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, açılan davaya karşı 23 Şubat'ta olağanüstü kurultay yapma kararı aldıklarını duyurdu.

İstanbul Barosu hakkında, 19 Aralık’ta Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’e ilişkin yapılan açıklama nedeniyle soruşturma açılmıştı. Soruşturma kapsamında hazırlanan davanameda baro başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin görevden alınması talep ediliyor.

"AÇILAN DAVA, AVUKATLARIN İRADESİNE MÜDAHALEDİR"

Kaboğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Kaboğlu, 20 Ekim 2024’ten bu yana İstanbul Barosunun hukuk, etik ve meslek onuruna bağlılık temelinde faaliyetlerini sürdürdüğünü ifade etti. Kaboğlu, baro yönetimine yönelik açılan davanın, Anayasa’nın 138. ve 2. maddelerine aykırı bir şekilde, demokratik baro yönetimlerine dışarıdan müdahale anlamı taşıdığını vurguladı, “Bu dava, 20 Ekim 2024 günü yönetimi seçen binlerce avukatın demokratik iradesine bir müdahaledir. Bu durum, hukukun üstünlüğüne ve savunma hakkına yönelik açık bir tehdit oluşturmaktadır” dedi.

Baro yönetimi olarak anayasaya, hukuka ve avukatlık yasasına bağlılık andına sadık kaldıklarını belirten Kaboğlu, şunları söyledi:

“Bugün burada bir araya gelmemizin amacı, demokratik iradenin korunmasını sağlamak ve anayasa dışı işlemler karşısında sessiz kalmayacağımızı göstermek. Türkiye Cumhuriyeti’nde yasama, yürütme ve yargı anayasaya bağlıdır. İstanbul Barosu, anayasa ve hukukun üstünlüğüne yönelik bu müdahalelere boyun eğmeyecek.”

İstanbul Barosuna gerçekleştirilmek istenen bu müdahaleye karşı 23 Şubat’ta olağanüstü kurultay yapma kararı aldıklarını duyuran Kaboğlu, bu kurultayın demokrasi ve hukukun önemini tüm Türkiye’ye ve anayasal organlara hatırlatmayı amaçladığını ifade etti. “Bu kurultay, demokrasinin ancak hukukla işleyebileceğini ve inşa edilebileceğini gösterecek. Tüm meslektaşlarımızı ve yurttaşlarımızı 23 Şubat’ta bu anlamlı mücadeleye destek olmaya davet ediyorum” dedi.

Kaboğlu, baronun mücadele azminin hiçbir şekilde kırılmayacağını ve savunmanın haklarını her koşulda savunmaya devam edeceklerini vurgulayarak, demokrasi ve hukuk yolunda direnişin süreceğini söyledi.

Kaboğlu'nun ardından söz alan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, İstanbul Barosuna yönelik baskılara karşı birlik ve kararlılık mesajı verdi. Sağkan, TBB yönetim kurulunun tamamının İstanbul Barosuna destek için toplandığını ve 23 Şubat’ta düzenlenecek "demokrasi kurultayına" güçlü bir şekilde katılım sağlayacaklarını belirtti.

"İSTANBUL BAROSU DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE BOYUN EĞMEZ"

Sağkan, konuşmasında geçmişte yaşanan baskılara atıfta bulunarak, “12 Eylül 1980’de İstanbul Barosunun kapısına mühür vurulmaya çalışıldı. Bugün o mühür, baromuzun onur nişanı olarak duruyor. Tarih, kimin haklı kimin haksız olduğunu net şekilde ortaya koyar. Aradan 45 yıl geçmesine rağmen yöntemlerin değişmediğini görüyoruz. Ancak İstanbul Barosu, dün olduğu gibi bugün de baskılara boyun eğmez, susmaz ve sinmez” diye konuştu.

Sağkan, yargının baskı aracı olarak kullanılmasını eleştirerek, “Erkin yanında olanlar, muhalif her düşünceyi bastırmak için yargıyı bir araç olarak kullanmaktan çekinmiyor. Ancak biz barolar olarak bu tür girişimlere karşı tüm bileşenlerimizle mücadele etmeye hazırız” ifadelerini kullandı. 

İstanbul Barosuna yönelik son süreçte yapılan girişimlere karşı baroların bir bütün olarak direneceğini vurgulayan Sağkan, 23 Şubat’ta yapılacak olağanüstü kurultayın en güçlü cevabı vereceğini söyledi.

Sağkan, tüm baro başkanlarına ve meslektaşlarına, İstanbul Barosuna yönelik baskılar karşısında gösterdikleri destek için teşekkür etti. “Türkiye Barolar Birliği olarak İstanbul Barosunun yanında, omuz omuza mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu süreçte susmayacağız ve avukatların iradesini savunmaya devam edeceğiz” dedi.

"BAROLARIN BAĞIMSIZLIĞINA AYKIRIDIR"

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubunun adayı ve önceki dönem İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, baroların Anayasa’nın 135. maddesi ve Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca demokratik ilkelere göre çalışan meslek örgütleri olduğunu vurgulayarak, baroların bağımsızlığına ve demokratik iradeye yapılan müdahalelerin kabul edilemez olduğunu belirtti.

Saraç, baro başkanları ve yönetimlerinin meşru genel kurullarında seçildiğini hatırlatarak, “Açıklamalara katılmamak mümkün olabilir, ancak bunları değerlendirme ve eleştirme yeri baroların kendi olağan genel kurullarıdır. Yargı eliyle, demokratik yollarla seçilmiş başkan ve yönetimlerin görevden uzaklaştırılması ya da yeniden seçim yapılması istenemez. Bu demokrasiye, baroların bağımsızlığına ve meslektaşlarımızın iradesine aykırıdır” dedi.

"BARO BUGÜN DE DERSİNİ VERECEK"

Eski İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu ise baro tarihinde ilk kez bu ölçekte bir müdahaleyle karşı karşıya olduklarını belirterek, bunun yargı eliyle yürütülen bir siyasi strateji olduğunu söyledi.

Durakoğlu, geçmişte İstanbul Barosu’nun benzer müdahalelere karşı nasıl direndiğini hatırlatarak şunları söyledi: 

“Biz avukatız ve burası İstanbul Barosu. Bu baro, geçmişte defalarca dersini verdiği gibi bugün de verecektir. Tıpkı 2013’te olduğu gibi. O dönemde de Türkiye’nin dört bir yanından gelen baro başkanları ve temsilcilerimiz bu müdahaleye karşı durdu. Adalet Bakanlığına gönderilen yazılarla seçilme yeterliliğimizi kaybettiğimiz iddia edilerek görevden alınmamız istenmişti. Ancak tek yürek olup bu girişimi engelledik. Bugün de aynı kararlılıkla mücadele edeceğiz.”

"BU DAYANIŞMAYI HEP BİRLİKTE GÖSTERMEK ZORUNDAYIZ"

Önce İlke Yükseliş Hareketinin başkan adayı Avukat Hasan Kılıç, İstanbul Barosunun tarihi misyonuna dikkat çekti.

Kılıç, avukatların iradesinin İstanbul Barosunun en yüksek karar organı olan genel kurullarda tecelli ettiğini belirtti. Dışarıdan yapılan müdahalelere asla izin verilmeyeceğini vurgulayan Kılıç, şöyle konuştu:

“İstanbul Barosu organları, genel kurullarda avukatların iradesiyle oluşur. Avukatların iradesinin sakatlanmasına, keyfi ve hukuka aykırı müdahalelerle başka yönlere çekilmesine asla izin vermeyeceğiz. Bu dayanışmayı hep birlikte göstermek zorundayız. İstanbul Barosu, tarihi boyunca bu duruşu sergilemiştir ve bugün de sergilemeye devam edecektir.”

Kılıç, İstanbul Barosu’nun geçmişte birçok mücadeleden güçlenerek çıktığını hatırlatarak, baronun hiçbir zaman güçlüye veya güçlünün hukukuna boyun eğmeyeceğini söyledi: 

"23 ŞUBAT AVUKATIN BAĞIMSIZLIĞINI SAVUNMA GÜNÜ OLACAK"

Avukat Hakları Grubu adayı Avukat Mehmet Turgay Bilge, Türkiye’de anayasal ilkelere ve demokratik değerlere olan bağlılığın giderek zayıfladığını vurgulayarak, bu durumun avukatların bağımsızlığına yönelik tehditleri artırdığını söyledi:

“23 Şubat, avukatın bağımsızlığını savunma günü olacak. Bu genel kurulda yalnızca baromuzun değil, tüm Türkiye’nin adalet ve demokrasi mücadelesine katkı sunacağız. Bu, yalnızca meslektaşlarımız için değil, ülkemizin mazlum insanları, hak, hukuk ve adalet için de bir dayanışma çağrısıdır.”

"İSTANBUL BAROSU, MENSUBU OLAN AVUKATLARIN BAROSUDUR"

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Başkan Adayı Ali Gürbüz, avukatların iradesinin hiçbir şekilde gasp edilemeyeceğini vurguladı ve 23 Şubat "Demokrasi Kurultayı"na güçlü bir katılım çağrısı yaptı.

Gürbüz, İstanbul Barosu’nun yalnızca baroya üye avukatların iradesiyle yönetilebileceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:

“İstanbul Barosu, mensubu olan avukatların barosudur. Onun genel kurulunda tecelli eden irade dışında hiçbir müdahale kabul edilemez. Bu irade, baronun bağımsızlığının ve meslek onurunun temel taşıdır. Bugün burada olmak, bu iradeye sahip çıkmaktır.”

Avukatlık mesleğinin savunma ve bağımsızlık temeline dayandığını ifade eden Gürbüz, mevcut sürecin meslek onurunu savunma açısından kritik bir eşik olduğunu söyledi:
“Biz bir mesleğin sahipleri ve icracılarıyız. Ancak bugün bir savunma mesleği olarak avukatlığın bağımsızlığı tehdit altındadır. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Şimdi mücadele zamanı.”

"VESAYET GİRİŞİMİNİ KABUL ETMİYORUZ"

Bağımsız Avukatlar Grubu Başkan Adayı Avukat Abdülhalim Yılmaz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan davanameyi eleştirerek, bu girişimin bir vesayet kurma çabası olduğunu belirtti:

“İstanbul Barosu gibi savunmanın temsilcisi olan bir kuruma el konulması girişimini kabul etmiyoruz. Davanamede yer alan, baronun amacı dışında faaliyet gösterdiği iddiası temelsizdir. Masumiyet karinesini ihlal eden bu iddialar, yalnızca baromuzun değil, hukuk devletinin de temel ilkelerine zarar vermektedir.”

Baro yönetimine yönelik eleştirilerin ve değerlendirmelerin yalnızca genel kurulda yapılabileceğini vurgulayan Yılmaz, dış müdahalelere karşı olduklarını şu sözlerle dile getirdi:

“Baronun yönetimi hakkında karar verecek tek organ avukatlardır, baronun genel kuruludur. İdari, askeri ya da yargısal herhangi bir vesayet girişimini kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu girişimlere karşı dayanışma içinde mücadele etmeye devam edeceğiz.”

"BAROLARIN AMACI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNMAK, İNSAN HAKLARINI KORUMAK"

Güçlü Baro Grubu Temsilcisi Avukat Mert Er Karagülle, İstanbul Barosuna yönelik müdahaleleri ve açılan davanameyi eleştirerek, baroların hukuk ve insan hakları savunuculuğundaki rolünün yok sayılmaması gerektiğini vurguladı.

Karagülle, İstanbul Barosunun amacının, sadece bir basın açıklaması yapmaktan çok daha kapsamlı olduğunu belirtti ve şu açıklamalarda bulundu:

“Avukatlık Kanunu’nun 26. maddesinde baroların amacı açıkça belirlenmiştir: Hukukun üstünlüğünü savunmak, insan haklarını korumak. Bir basın açıklamasının, amaç dışı faaliyet olarak yorumlanması, kanunun içeriğine aykırıdır. Bu tür yaklaşımlar, baroların demokrasi ve hukuk devleti adına yaptığı her faaliyeti iktidarın hoşuna gitmeyen bir çıkış olarak görmek anlamına gelir.”

Karagülle, İstanbul Başsavcılığı tarafından açılan davanamenin sıradan bir başvuru olmadığını, bir başlangıç olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Bu tür davaların, İstanbul Barosunun ve diğer baroların bağımsızlık mücadelesini zayıflatma amacı taşıdığını söyledi.

Karagülli, geçmişte de benzer davaların açıldığını hatırlatarak, hukukçuların ve baro başkanlarının bu tür saldırılara karşı nasıl direndiğini aktardı.

“Turgut Kazan Başkanımız döneminde de benzer bir dava açıldı. O dönemin başsavcısının, o davanın altındaki imzanın sahibi olan savcıyı bile hatırlamaması, o davanın ne kadar haksız olduğunu gösteriyor. Ancak, o dava gibi, bu dava da tarihsel olarak hatırlanacak ve hep birlikte karşı duracağımız bir noktadır.”

Karagülli, konuşmasını şu çağrıyla sonlandırdı:

“Bu dava, yalnızca İstanbul Barosunun değil, tüm baroların ve tüm avukatların mücadelesidir. Hep birlikte, hukuk ve adalet için direneceğiz ve bu süreci kazanacağız.” (HABER MERKEZİ)

https://www.evrensel.net

Hits: 3264