"Anonim Şirketler Avukat Bulundurmak Zorundadır". Anayasa Mahkemesi Gerekçeli Kararını Açıkladı
                    
                        ~ 21.02.2012,  Yeni Yaklaşımlar ~
                    
                     Avukatlık  Kanununun  35.Maddesi gereğince Anonim Şirketler ile  Yapı  Kooperatifleri sözleşmeli avukat bulundurmak  zorundadırlar.
Avukatlık  Kanununun  35.Maddesi gereğince Anonim Şirketler ile  Yapı  Kooperatifleri sözleşmeli avukat bulundurmak  zorundadırlar.Trabzon 2. Sulh Ceza  Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinde açtığı 2010/10 sayılı dava ile 1136 sayılı  Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin, 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Yasa’nın 329.  maddesiyle değiştirilen üçüncü fıkrasının “anonim şirketler” yönünden  iptaline karar verilmesi talep etmişti.
Anayasa Mahkemesi,  30 Haziran 2011 tarihli görüşmesinde, yasa hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına  karar vererek Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinin talebini  reddetti.
Anayasa Mahkemesinin  gerekçeli kararı 18.Şubat.2012 gün ve 28208 sayılı resmi gazetede  yayınlandı.
ANAYASA MAHKEMESİ  KARARI
Anayasa Mahkemesi  Başkanlığından:
Esas Sayısı :  2010/10
Karar Sayısı :  2011/110
Karar Günü :  30.6.2011
İTİRAZ YOLUNA  BAŞVURAN : Trabzon 2. Sulh  Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU  :  19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin, 23.1.2008  günlü, 5728 sayılı Yasa’nın 329. maddesiyle değiştirilen üçüncü fıkrasının  “anonim şirketler” yönünden, Anayasa’nın 2., 10., 20., 38. ve 48. maddelerine  aykırılığı savıyla iptaline karar verilmesi istemidir.
I-  OLAY
Trabzon Cumhuriyet  Başsavcılığı tarafından tebliğ edilen idari yaptırım kararına karşı yapılan  itirazda, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan  Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN  GEREKÇESİ
Başvuru kararının  gerekçe bölümü şöyledir:
“1- Anayasanın 2.  maddesinde yeralan hukuk devleti ilkesinin gereği olarak özellikle kanunda ceza  yaptırımına bağlanan eylemlerin kapsamının açık ve net olarak düzenlenmesi ve  tereddüt oluşturmaması gerekmektedir, iptali istenen madde ile getirilen  sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu kapsamı açık ve net değildir. 1136  sayılı Avukatlık Kanununun 35. maddesinde yalnız avukatların yapacağı işler  olarak hukuki danışmanlık hizmeti, dava ve iş takip hizmeti belirlenmiş olup  anılan yasa maddesinin zorunlu sözleşmenin hangi hizmeti veya hizmetleri  kapsayacağı açık ve net olarak belirlenmemiştir.Yasal düzenlemede, düzenleniş  şekli ve düzenleme öncesi cümle dikkate alındığında anonim şirketin açtığı ve  hakkında açılan davada avukat sözleşmesi zorunluluğu öngörüldüğü izlenimi  vermekte ise de, uygulamada danışmanlık hizmeti sözleşmesi yapılması istenmekte  ve bu şekilde uygulama yapılmaktadır. İptali istenen yasa maddesinde sözleşme  konusu hizmetin niteliği belirtilmemiş olması farklı yorum ve uygulamaya  yolaçmakta hukuki kargaşa ve karmaşaya sebebiyet vermektedir. Özel hukuka  ilişkin ve sözleşme özgürlüğü kapsamında bulunan tarafların özgür iradeleri ile  yapmaları veya yapmamaları gereken bir hukuki ilişkinin kanunla zorunlu  tutularak yaptırıma bağlanması ve bu düzenlemenin de kapalı ifadeler ile  uygulamada karmaşa oluşturacak şekilde yapılması öncelikle Anayasanın 2. maddesi  düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
2- İptali istenen  kanun hükmü ile, sermayesi belli bir miktarı geçen anonim şirketler için  sözleşmeli avukatlık zorunluluğu getirilmesi, diğer şirketler için benzer  düzenleme getirilmemiş olması Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine  aykırıdır.
3- Anayasanın 48.  maddesinde sözleşme özgürlüğü düzenlenmiş olup sözleşme özgürlüğü, özel  hukuktaki irade özerkliği ilkesinin Anayasaya yansıması olup özel hukuk alanında  kişilerin yasal sınırlar içerisinde istedikleri hukuki sonuca bu yoldaki  iradelerini yeterince açığa vurarak istedikleri sonuca ulaşabilmelerini ifade  etmektedir. Bu anlamda bir grup anonim şirket için belli meslek grubu mensupları  ile sözleşme zorunluluğu getirilmesi ve uyulmaması halinde idari para cezası  yaptırımı öngörülmesi sözleşme özgürlüğüne müdahale niteliğindedir. Sermayesi  belli bir miktarı aşan anonim şirketler zorunluluk olması bile avukat ile  sözleşme yapmakta kendilerini davalarda avukat vasıtası ile temsil  ettirmektedir. Bu kanun hükmüne dayanılarak Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinde  yapılan değişiklik ile, sözleşmenin ne şekilde yapılacağı, hangi şartları ihtiva  edeceği, anlaşmazlık durumunda ne şekilde çözümleneceğine dair sözleşmeye  konacak hükümler belirlenerek yazılı sözleşme ile serbest meslek makbuzunun  baroya verilmesi gibi hususlara yer verilmiştir. HUMK, CMUK gibi temel usul  yasalarında dahi temsil için avukatın herhangi bir makama sözleşmenin verilmesi  öngörülmemiş ve vekaletnamenin verilmesi yeterli görülmüş iken bu yasa hükmü ile  Avukat ile müvekkili arasında ticari sır niteliğinde bulunan sözleşmenin sır  olmaktan çıkarılarak hiç gerekmediği halde sözleşmenin bir yerlere verilmesinin  öngörülmesi hem sözleşme özgürlüğüne hem de Anayasanın 20. maddesinde düzenlenen  özel hayatın gizliliği ilkesine aykırıdır.
4- İptali istenen  yasa maddesinde düzenlenen eylemin yaptırımının 4857 sayılı oluşturulmuş Asgari  Ücret Tespit Komisyonu belirlediği asgari ücrete endekslenmiş olması Anayasanın  38/3. maddesinde konulan ceza ve ceza yaptırımı yerine geçen güvenlik  tedbirlerinin yasayla düzenlenmesi ilkesine aykırıdır.
SONUÇ VE  TALEP:Yukarıda Anayasa’ya aykırılık nedenlerini ayrıntılı olarak belirttiğimiz  1136 sayılı Kanunun 35/3. maddesinin mahkememizde görülen davanın Anonim  Şirketler ile ilgili olması nedeniyle anonim şirketler ile sınırlı olarak  İPTALİNE karar verilmesini saygı ile arz ederim.  22.01.2010”
III- YASA  METİNLERİ
A- İtiraz Konusu  Yasa Kuralları
19.3.1969 günlü,  1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin, 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı  Yasa’nın 329. maddesiyle değiştirilen üçüncü fıkrası  şöyledir:
“Dava açmaya  yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat  açabilir ve işini takip edebilir. Ancak, Türk Ticaret Kanununun 272 nci  maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas  sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı  kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır. Bu fıkra hükmüne  aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat  tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük  işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin iki aylık brüt  tutarı kadar idarî para cezası verilir.”
B- Dayanılan Anayasa  Kuralları
Başvuru kararında  Anayasa’nın 2., 10., 20., 38. ve 48. maddelerine  dayanılmıştır.
IV- İLK  İNCELEME
Anayasa Mahkemesi  İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit  ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar  ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla  25.2.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik  bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar  verilmiştir.
V- ESASIN  İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve  ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan  Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup  incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında,  itiraz konusu fıkra ile Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde belirtilen esas  sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim  şirketlerin, aksine davrananların idari para cezası ile cezalandırılacakları  belirtilerek, avukatlık sözleşmesi yapmaya zorlanmalarının ve 1136 sayılı  Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinde yalnız avukatların yapacağı işlerin hukuki  danışmanlık ile dava ve iş takip hizmetleri olarak belirlenmesi karşısında,  anonim şirketler için getirilen sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğunun  kapsamının açık bir şekilde belirlenmemesinin, Anayasa’nın 2. maddesinde  düzenlenen hukuk devletine ve 48. maddesinde düzenlenen sözleşme özgürlüğüne; bu  zorunluluğun sadece esas sermayesi belirlenen miktarı geçen anonim şirketler  için getirilmiş olmasının Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik  ilkesine; idari para cezasının miktarının Asgari Ücret Tespit Komisyonu  tarafından belirlenen asgari ücrete endekslenmiş olmasının Anayasa’nın 38.  maddesinde düzenlenen ceza ve ceza yaptırımı yerine geçen güvenlik tedbirlerinin  yasayla düzenlenmesi ilkesine; ayrıca Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanunu  Yönetmeliği’nde itiraz konusu fıkraya dayanılarak yapılan değişiklik ile  avukatlık sözleşmenin ne şekilde yapılacağına, hangi şartları ihtiva edeceğine,  sözleşmeden doğan anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğine ve yazılı sözleşme ile  serbest meslek makbuzunun baroya verilmesi gerektiğine dair hükümlere yer  verilerek avukat ile müvekkili arasında ticari sır niteliğinde bulunan  sözleşmenin sır olmaktan çıkarılmasının, sözleşme özgürlüğüne ve Anayasa’nın 20.  maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ilkesine aykırı olduğu ileri  sürülmüştür.
1136 sayılı  Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrasında dava açmaya  yeteneği olan herkesin kendi davasına ait evrakı düzenleyebileceği, davasını  bizzat açabileceği ve işini takip edebileceği belirtildikten sonra, Türk Ticaret  Kanunu’nun 272. maddesinde öngörülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha  fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketlerin sözleşmeli bir avukat  bulundurmak zorunda oldukları, bu zorunluluğa uymayan kuruluşlara Cumhuriyet  savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi  sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte  bulunan asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verileceği  hükme bağlanmıştır.
6762 sayılı Türk  Ticaret Kanunu’nu 269. ve devamı maddelerinde düzenlenen anonim şirket, en az  beş kişinin belli bir iktisadi gaye ve konu ile uğraşmak üzere bir unvan altında  kurdukları, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, borçlarından dolayı  yalnız mameleki ile sınırlı sorumlu ve ortaklarının sorumluluğu yüklendikleri  sermaye payları ile sınırlandırılmış bulunan, hak ehliyeti işletme konusu ile  sınırlı, tüzel kişiliğe sahip bir ticaret şirketidir.
Küçük sermaye  birikimlerini büyük malî, ticarî ve sanayi kuruluşlar durumunda toplayan anonim  şirketler, günümüzde en önemli iktisadî ve sosyal müesseseler arasında yer  almışlardır. Bünyelerinde pay sahiplerine, şirket çalışanlarına, şirket  alacaklılarına ve topluma ait birbiriyle çatışan farklı çıkarları barındıran  anonim şirketler, sağladıkları büyük sermayelerle, sınırlı sorumluluğun ve  tüzelkişi olmanın verdiği olanaklardan da yararlanarak, önemli girişimler  gerçekleştirmişler ve ülkelerinin kalkınmalarında yararlı olmuşlardır. Bu  bakımdan özelikle esas sermayesi büyük olan anonim şirketlerin, bünyelerinde  barındırdıkları farklı çıkarlar arasında denge kurulabilmesi ve halkın bu şirket  türüne olan güveninin sarsılmaması için kârlılık ve çağdaş işletmecilik  esaslarına uygun olarak verimli biçimde çalıştırılmaları büyük önem  taşımaktadır. Anonim şirketlerin çok sayıda ortağı ilgilendiren faaliyetleri, bu  kuruluşların toplumda pay sahibi ve yatırımcı kitlesini, çalışanları ve üretilen  mal ve hizmetlerin pazarlandığı piyasayı aşan sosyal ve ekonomik etkiler  oluşturmalarına yol açmıştır.
Anayasa’nın çeşitli  maddelerinde yer alan, “...kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu  sağlamak...” (madde 5), “...Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin  gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde  çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır (madde 48); ekonomik, sosyal ve kültürel  kalkınmayı... planlamak....” (madde 166); Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve  hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici  tedbirleri alır...” (madde 167); şeklindeki hükümler, Devletin ekonomik hayatın  işleyişini düzenlemek ve gerektiğinde bu alana müdahalede bulunmakla görevli  kılındığını ortaya koymaktadır.
İtiraz konusu  fıkranın ikinci cümlesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde öngörülen  esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim  şirketlerin sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorunda oldukları belirtilerek,  esas sermayesi belli büyüklüğe ulaşmış anonim şirketlerin, kurumsal varlıklarını  bünyelerinde barındırdıkları farklı çıkarlar arasında adil bir denge kurarak  devam ettirebilmeleri için başlangıçtan itibaren yaptıkları her türlü işlemin  daha sonra hukuki uyuşmazlığa yol açmayacak şekilde, sağlam bir hukuk temelinde  yapılması ve bu şekilde kârlılık ve çağdaş işletmecilik esaslarına uygun olarak  verimli biçimde çalıştırılabilmeleri amaçlanmıştır. Başvuru kararında itiraz  konusu kural ile getirilen avukat bulundurma zorunluluğunun kapsamının açık ve  net olarak belirlenmediği ileri sürülmekte ise de, itiraz konusu kuralın  gerekçesinde yargı önüne giden uyuşmazlıkların büyük bir kısmının hukukî ilişki  kurulurken gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklandığı belirtildiğinden,  yapılan düzenleme ile anonim şirketlerin sadece taraf oldukları davalarda değil,  hukuki uyuşmazlık doğmadan önce de avukat bulundurarak, avukatın hukuki  yardımından yararlanmalarının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 10.  maddesinde herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,  din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit  olduğu belirtilmiştir. Eşitlik ilkesinin amacı, hukuksal durumları aynı  olanların kanunlarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanun  karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle,  aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun  karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Bu ilke ile eylemli değil  hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı  kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki özellikler,  kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Aynı  hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa  Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi zedelenmiş olmaz.
Yasal unsurları  açısından aynı yapısal özelliklere sahip olmakla birlikte, esas sermayeleri  büyük miktarlara ulaşan anonim şirketler, sosyal ve ekonomik hayattaki işlevleri  bakımından diğerlerine göre farklılık arz etmektedir. Bu nedenle toplumun sosyal  ve ekonomik düzenini önemli ölçüde etkileyebilecek büyüklüğe sahip olan anonim  şirketlerin işlevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmeleri için kamu  otoritesi tarafından bu şirketlerin faaliyetlerine diğerlerine göre farklı  şekillerde müdahale edilebilmektedir. Yasakoyucu itiraz konusu kural ile anonim  şirketlerin işlevlerinin farklılaşmasına yol açan sermaye miktarının sınırını  “Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş  katı veya daha fazlası” olarak takdir etmiştir. Bu kapsamda esas sermayesi bu  miktar ya da üzerinde olan anonim şirketler ile esas sermayesi bu miktardan az  olan anonim şirketler, toplumun sosyal ve ekonomik düzenini etkileyecek işlevsel  özelliklere sahip olmaları bakımından aynı hukuksal konumda bulunmadıklarından,  bunlara farklı kurallar uygulanması eşitlik ilkesine aykırılık  oluşturmaz.
Yasakoyucunun ceza  alanında yasama yetkisini kullanırken Anayasa’nın temel ilkelerine ve ceza  hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç  sayılıp sayılmaması, suç sayılırsa hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıyla  karşılanmaları gerektiği, hangi durum ve davranışların ağırlaştırıcı ya da  hafifletici öge olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisi vardır. Bu  yetki, idari yaptırımlar bakımından da geçerlidir.
Anayasa’nın 38.  maddesinde “…Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla  konulur…” denilerek suç ve cezanın yasallığı ilkesine yer verilmiştir. Bu  ilkenin zorunlu sonuçlarından biri de belirlilik ilkesidir. Hukuk devletinin  temel ilkelerinden biri olan belirlilik ilkesi, suçun unsurlarının ve verilecek  cezanın tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir,  nesnel, makul bir düzeyde öngörülebilecek ve keyfi uygulamalara yol açmayacak  biçimde belirlenmiş olmasını gerektirir.
İtiraz konusu  fıkranın üçüncü cümlesi ile sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğuna uymayan  anonim şirketlere verilecek idari para cezasının miktarı, sözleşmeli avukat  tayin etmedikleri her ay için sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük  işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan asgarî ücretin iki aylık brüt  tutarı olarak belirlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39. maddesinde asgari  ücretin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu  aracılığı ile en geç iki yılda bir belirleneceği, Komisyon kararlarının kesin  olduğu ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe gireceği  belirtilmiştir.
İptali istenen Yasa  kuralı uyarınca, sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğuna uymayan anonim  şirketlere verilecek idari para cezasının hesabında, sanayi sektöründe onaltı  yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgarî ücretin iki aylık  brüt tutarı esas alınacağından, kişiye suç işlediği zaman o suç için öngörülen  ceza, suç gününden önce belirlenmiştir. Bu nedenle kuralın cezaların yasallığı  ilkesine ve Anayasa’nın 38. maddesine aykırı bir yönü  bulunmamaktadır.
Başvuru kararında  Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nde itiraz konusu fıkraya  dayanılarak yapılan değişiklik ile avukatlık sözleşmenin ne şekilde  yapılacağına, hangi şartları ihtiva edeceğine, sözleşmeden doğan  anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğine ve yazılı sözleşme ile serbest meslek  makbuzunun baroya verilmesi gerektiğine dair hükümlere yer verilerek avukat ile  müvekkili arasında ticari sır niteliğinde bulunan sözleşmenin sır olmaktan  çıkarılmasının, hem sözleşme özgürlüğüne hem de Anayasa’nın 20. maddesinde  düzenlenen özel hayatın gizliliği ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de,  Anayasa Mahkemesinin yönetmeliklerin Anayasa’ya uygunluğunu denetleme görevi  bulunmadığından, ileri sürülen aykırılık nedenleri inceleme konusu  yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle  itiraz konusu kurallar Anayasa’nın 2., 10., 38. ve 48. maddelerine aykırı  değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI-  SONUÇ
19.3.1969 günlü,  1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin, 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı  Kanun’un 329. maddesiyle değiştirilen üçüncü fıkrasının “anonim şirketler”  yönünden, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 30.6.2011 gününde  OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
 
Başkan                               Başkanvekili                             Başkanvekili      
Haşim  KILIÇ                 Osman  Alifeyyaz                        Serruh KALELİ
                                            PAKSÜT
                                
                
                
                
                
                
                
                    Hits: 152719