Hedef sensin

~ 02.11.2024, Av. Selin Nakıpoğlu ~

1 Haziran tarihli yazıma bu paragrafla başlamıştım: “Kafama göre başkanlık sisteminin 2024 model alâmeti farikalarından olan 9. Yargı Paketi olarak sunulacak kanun teklifinde etki ajanlığı olarak bilinen TCK madde 339/A maddesinin taslağını okuduk. Anayasa Madde 38’in itinayla buharlaştırıldığı ülke ikliminde, bu teklifin karşısında güçlü şekilde durulmaz ise, maddenin yasaya ekleneceği açık.”          

O günden bugüne neler oldu? Toplumda yükselen tepkilerle hükûmet, hep olduğu gibi kısmî geri adım atmış gibi yaptı, sessizliğe büründü. Ta ki Meclis açılıncaya kadar. Ekim ayında 23 maddeden oluşan torba yasanın 13 maddesi AKP-MHP oylarıyla Adalet Komisyonu’ndan geçti. O 13 maddenin içinde “etki ajanlığı” düzenlemesi de yer alıyor. Teklif yasalaşmadı, şimdilik Meclis’te bekliyor, teklifin Genel Kurul'da kabul edilmesi halinde Türk Ceza Yasası’nda yapılacak değişiklikle birlikte casuslukla ilgili yeni bir suç ihdas edilecek. Teklif ile devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda gerçekleştirilen bazı fiiller suç haline getirilmek isteniyor.

Maddeyle “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” adı altında yeni bir suç ihdas edilmiş. Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı düzenlenmiş. Böylelikle belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında casusluk maksadıyla suç işlenmesi de ayrı bir suç olarak yer alıyor. Öncelikle, bu metnin kim/kimler tarafından hazırlandığını bilmiyoruz, herhangi bir bilgi yok. Kafama göre başkanlık sisteminde tüm yasa taslaklarının yürütme tarafından ve herhangi bir kamusal tartışma olmadan hazırlandığını ise çok iyi biliyoruz. Düzenlemedeki muğlak ifadeler, geniş suç tanımı ile faşizmin yasal altyapısı oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa suç olarak düzenlenen eylemin yasada yer alan suç tanımları açık ve seçik olmalıdır. Açık ve seçik bir şekilde tanımlamıyorsa o düzenlemenin suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine uygun olduğunu söylemek mümkün müdür?

∗∗∗

Muğlak bir metnin ise uygulamada keyfiliğe yol açacağı açık. Esasen amaç da bu. Zira yasalaşması halinde bu metin ile, iktidarın hoşuna gitmeyen her faaliyetin tehlikeli bulunması, suç olarak yorumlaması mümkün kılınacak. Amaç bize gerçeği aktaracak gazetecileri susturmak, amaç akademik araştırmacıları, insan hakları savunucularını, tüm muhalefeti faaliyetlerini yapamaz hale getirmek. Ayrıca Türk Ceza Yasası madde 339/A hükmünden mahkûm olan kişilerin, “etki ajanı” ya da yabancı ajan olarak hızlıca yaftalanacağını da tahmin etmek güç değil. Tasarıda kovuşturmanın Bakanlık iznine tabi tutulması bir güvence gibi sunulmuş. Ne hoş! Ceza Yasası madde 299’a (Cumhurbaşkanına hakaret suçuna) ilişkin uygulama kovuşturma izninin herhangi bir güvence teşkil etmediği pratiklerini iliklerimize kadar yaşarken hem de! Hükümetin sesi olan medya kanadında “etki ajanlığı”nın propagandası yapılmaya başlandı bile. Seçilen cümleler de tahrik kokulu: “Türk gencini ülkesinden soğutmaya çalışıyorlar!”

Kim o soğutmaya çalışanlar diye sormamıza gerek var mı? Dış güçler tabii ki! Senelerce miting meydanlarında kurulan cümleler sonunda, dış güçlerin kudretinden sual olunmayacağını öğrendik!

Gençleri; yükselen şiddet, yoksulluk, barınma sorunu, konsere-tiyatroya bilet alamamak, üniversite şenliklerinin geçmişte kalması, kitapların ateş pahalı olması, her gün simit-ayran yemenin bile bütçesini zorlaması, geleceğine umutsuzlukla bakması soğutuyor. Yani AKP’nin izlediği ekonomi politikalarıyla ülke ekonomisinin iflas noktasına gelmesi, emeğiyle geçinenleriyse derin bir sefalete, hatta açlığa sürüklenmesi sebebiyle soğudu o gençler. İktidar şimdi de “etki ajanlığı” düzenlemesi ile hepimizin sesini tam olarak kesmeye çalışıyor. Hedef o genç, hedef sen, hedef ben…

∗∗∗

Bütün otoriter rejimler muhalif sesleri kısmak için benzer düzenlemeler yapar, biz de bu sürece bir anda gelmedik. 18 Ekim 2022 yürürlüğe giren kamuoyunda tartışmalara neden olan 7418 sayılı Dezenformasyon Yasası, Can Atalay hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararına Yargıtay’ca uyulmaması, Ceza Yasası madde 220/6 değişikliği, avukatların MASAK’a bilgi verme yükümlülüğü getirilmesi hafızamızda. Ve sırada “etki ajanlığı” düzenlemesi var. Otoriterleşme yolunda Türkiye’nin koşar adım ilerlemesi için yasal altyapı hızla oluşturuluyor.

Gelinen bu noktada, kamusal bir tartışmayı örgütlemek gerektiği ortada.

Hukuku yok sayan devleti ve toplumu baskıcı bir rejimle yönetmeye çalışan iktidara itiraz etme hakkımızı kullanmamız gerekiyor, ne yapıyorlarsa halkın sessizliği sayesinde yapabiliyorlar.

Son olarak, bu konuda Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun 31 Ekim’de muhalefet partilerine ve vekillere yapmış olduğu çağrıyı okumanızı tavsiye ederim.


https://www.birgun.net

Av. Selin Nakıpoğlu | Tüm Yazıları
Hits: 49026