YABANCI AVUKATLIK BÜROLARINA ANAYASAL GÜVENCE

~ 28.08.2013, Yeni Yaklaşımlar ~

Ankara Barosu Başkanı Avukat Sema Aksoy, Anayasal güvence altına alınmak istenen yabancı avukatlık kuruluşlarına karşı Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri ile tüm parti gruplarına, avukat milletvekillerine, Ankara Barosu'nda seçime giren grupların başkanlarına ve Türkiye Barolar Birliği'ne gönderdiği açık mektupta avukatlık mesleğini korumak için birlikte mücadele çağrısında bulundu.

Anakara Barosu’nun Mektubu:

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu
Yabancı Avukatlık Kuruluşlarını Neden Anayasal Güvence Altına Alıyor?
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunun çalışmalarında, yargı bölümünde avukatlık mesleğine ve barolara yer verilmesi, yargının asli unsurlarından olan  savunma adına memnuniyet vericidir. Ancak ne yazık ki bu çalışmalar sırasında uzlaşılan Madde 113. (4)’de "Yabancı avukatlık kuruluşları, karşılıklılık ilkesine bağlı olarak, ancak yabancı hukuk ve milletlerarası hukuk konularında danışmanlık hizmeti verebilirler" hükmüne yer verilmiştir.
Yabancı avukatlık ortaklıkları veya şirketleri bu yolla Anayasal güvence altına alınmak istenmektedir.
Anayasaların, temel ilke ve değerleri ortaya koyan, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, devlet organlarının yapısı, işleyişi ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen  temel hukuk kurallarını içerdiği düşünülürse, Anayasanın sistematiğine ve amacına uymayan yabancı avukatlık kuruluşlarına ilişkin bu düzenlemenin  yapılması özel bir gayretin göstergesidir.
Türkiye'de avukatların henüz yeterli olmayan pek çok kazanımı, yıllardır verilen uzun soluklu bir mücadelenin sonucudur. Kamu hizmeti ifa eden biz avukatların genel menfaatlerine aykırı olarak, Anayasal güvence altına alınacak yabancı avukatlık kuruluşları ile bağımsızlığımız, onurumuz ve geleceğimiz yok edilmektedir.
Bu, avukatlık mesleğine büyük bir darbedir.
Ankara Barosu olarak, Avukatlık Kanunu’nun mevcut Kanun’dan daha ileri, daha demokratik, savunma hakkını koruyan, meslek alanını genişleten, genç avukatların sorunlarına  yönelen, vesayeti kaldıran bir kanun  olmasını önerip mücadele ederken, Anayasa'ya konulacak yabancı avukatlık kuruluşları ile bu ideallerimiz de yok edilmekte; Türk avukatlara yabancı ülkelerde binbir güçlük çıkarılırken, ülkemizde yabancı avukatlık şirketlerine kapılar sonuna kadar açılmaktadır.
Hukuk düzeninin diğer ülkelerdeki hukuk düzeni gibi sürekli geliştiği ve pek çok alanın artık uzmanlaşma gerektirecek kadar kapsamlı hale geldiği bir gerçektir. Ancak, Anayasa taslağında bahsi geçen mütekabiliyet aranacak ülkelerde hukuk düzeninin ortaya koyduğu uzmanlaşma ve bu ihtiyacı karşılayacak avukatlık şirketleri kurulmuş olup, avukatlık hizmeti vermeye çalışan avukatlık bürolarına karşı önemli bir avantajı çoktan yakalamış bulunmaktadır.
Zaten, yabancı sermayeyi teşvik kapsamında, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı avukatlık ortaklıkları, sadece uluslararası hukuk konularında danışmanlık hizmeti koşuluyla açılmalarına rağmen kısa sürede mevzuata aykırı etkinliklerini çoğaltıp kurumsal müşteri portföylerini hergün biraz daha genişletmişlerdir.
Ülkemizde ise uzmanlaşma ve şirketleşme konusunda henüz yeterli düzeye gelinememiştir. Türkiye'de uzmanlaşma ve ortaklıklar kurarak kolektif çalışma   konusunda yabancı avukatlık şirketlerine kıyasla çok geri kalındığı ise bir gerçektir. Bu durumda asıl yapılması gereken avukatlık mesleğinin dünya ölçütlerine çıkartılması ve güçlendirilmesi iken yabancı avukatlık şirketlerinin Türkiye’de çalışmalarına izin vermek kısa sürede yabancı avukatlık bürolarının çok sayıda genç avukatı maaşa bağlayıp var olan avukatlık bürolarının bütün işlerini tekelleri altına almalarına neden olacaktır.
Yani daha özetle söylersek; Anayasa eliyle 'danışmanlık' adı altında Türkiye'ye çöreklenen yıllık ciroları birkaç milyar dolardan aşağı kalmayan küresel hukuk şirketleri tam faaliyete geçince, çalışma alanı sınırlanmış avukatlık mesleğinin deformasyonu da gerçekleşmiş olacaktır.
Küreselleşmeye göre şekillenmiş mesleklere avukatlık da katılırken, yabancı hukuk tekellerinin yerel avukatlık bürolarını silip geçeceği ise aşikardır.
Küresel sermayenin çıkarları, milletimizin çıkarlarının üstünde olamaz.
Yabancıların mal edinmesine ilişkin yasayla, nasıl kıyı şeritlerimiz ve pek çok yerdeki taşınmaz yabancı sermayenin eline geçmiş, bankacılık, sağlık, iletişim ve şeker sektörü yabancı sermayenin eline geçerek milli kimlikten uzaklaşmış  ise bu sefer de savunma mesleği için aynı durum söz konusu olacaktır.
Türkiye'yi 'sömürgeleştirmeye' yasalar araç edilemez.
Bu kapsamda, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunu milli çıkarlarımızı korumaya,  zaman içerisinde Türkiye'de avukatlık mesleğini yok edecek bu düzenlemeden vazgeçmeye ve yabancı avukatlar yerine öncelikle ülkesinin avukatlarının çıkarlarını gözetmeye davet ediyor tüm avukatlar adına konuya hassasiyetle yeniden değerlendirileceğine inanıyorum.
Saygılarımla,

Avukat Sema Aksoy
Ankara Barosu Başkanı

Hits: 62507