Gericilik dönemi derinleşiyor

~ 09.01.2025, Ergin YILDIZOĞLU ~

Avusturya’da son seçimlerden birinci parti olarak çıkan faşist (sağ popülist) Özgürlük Partisi’nin çatışmacı ve saldırgan tarzıyla bilinen lideri Herbert Kickl Avusturya cumhurbaşkanından yeni bir koalisyon hükümeti kurmak için yetki aldı. Böylece Avrupa’da bir faşist parti daha devlete erişme noktasına geldi. Kanada’da, on yıldır iktidarda olan liberal Başbakan Justin Trudeau parlamentoyu askıya aldı ve istifa etti; erken seçimlerin önü açıldı. Kamuoyu yoklamalarında liberal partiden 25 puan önde görünen Muhafazakâr Parti’nin (faşist eğilimler sergileyen bir parti) önümüzdeki seçimlerden birinci parti olarak çıkma olasılığı çok yüksek.

‘İLERİCİ MOMENT’ BİTTİ

Bu iki gelişme, Wall Street Journal’da geçen ay yayımlanan “İlerici moment bitti, en azından şimdilik” başlıklı yorumdaki savı destekliyor: Amerika’da Trump Beyaz Saray’a geri dönüyor, “Avrupa Birliği hükümetlerinin dörtte üçü ya merkez sağ (Faşist-E.Y.bir parti tarafından ya da en az birini içeren bir koalisyon ile yönetiliyor”...“20 yıldan daha uzun bir süredir sanayileşmiş ülkelerin çoğuna egemen olan ilerici siyasetin, işçi sınıfının ekonomi ve göç konusundaki endişeleri ve iklim değişikliğinden kimlik politikalarına kadar birçok konuda artan yorgunlukla beslenerek sağa kaydığını gösterdi.” WSJ’nin, merkez partileri “ilerici” olarak nitelemesi, siyasi ortamı irdelerken “işçi sınıfını” anahtar kavram olarak kullanması da ilginç.

İşçi sınıfının, orta sınıfları da etkileyen bu genel tavrı, egemen sermayenin, büyük bir yıkım ve soygun yarattıktan sonra 2008’de duvara çarpmasıyla yakından ilgilidir. O dönemde, ABD merkezli finans sermayesi egemen konumdaydı. 10+ ABD bankası küresel kredi hacminin neredeyse yüzde 80’ini kontrol ediyordu. Bu sermayenin birinci önceliği devletlerin sınırlarına takılmadan serbestçe dolaşabilmek ve değerlenebilmekti. İşçi sınıfı bunu “neoliberal küreselleşme” olarak yaşadı. İkinci önceliği ise bu serbestliği kısıtlayabilecek, “ulusal çıkar” toplumsal dayanışma, “ortak çıkar” gibi duyarlılıkların, vergi verdiği için devletlerden hesap sorabilmek anlamına gelen “vatandaşlık” kavramının/kurumunun zayıflatılmasıydı. Bu kültürel projeye enerjisini postmodernizmin etkileri altında işçi sınıfını atomize etmeye başlayan bir kimlik siyaseti, sınıf ve ulus çıkarını dışlayan, bastıran bir söylem veriyordu.

EGEMEN SERMAYE-İŞÇİ SINIFI VE SOL

Bu dönem 2008 finans kriziyle bitti. Finans sermayesinin gücü kırılmaya, sanayi sermayesi egemen sermaye konumuna yükselmeye başladı. Bu yükselişin en çarpıcı örneklerini sanayi sektörünün en gelişmiş ve yeni teknolojileri temsil eden kesimin hızla artan mali ve siyasi gücüne bakınca görebiliyoruz. 

Örneğin, toplam sanayi sektörü hisselerinin S&P 500 içindeki payı yüzde 20, bunun içinde savunma ve havacılığın payı yüzde 8.5 iken 29 Kasım 2024 itibarıyla Apple, Nvidia, Microsoft, Alphabet (hem A hem de C sınıfı hisseler) ve Tesla’nın, 78 triyon dolarlık, MSCI Tüm Ülkeler Dünya Endeksi’ndeki toplam ağırlığı yaklaşık yüzde 17.7’dir. Bu altı şirketin hisselerinin S&P 500 içindeki payı yüzde 27+ ve en büyük 10 şirketin payı yüzde 36 olarak hesaplanıyor. Buna karşılık en büyük 10 ABD bankasının payı yüzde 4.2 tüm finans sektörünün payı ise yüzde 12.9 düzeyinde. Bu sonuncusu 2007 yılından yüzde 22’nin biraz üstündeymiş. Finans sektörünün siyasi gücünü IMF’nin 1980-90’lardaki gücüyle, sanayi sermayesinin yükselen gücünü son ABD başkanlı seçimleri üzerindeki etkileriyle ölçebiliriz. Bu kesimin temsilcisi olarak düşünebileceğimiz Elon Musk’ın ABD’den Avrupa’ya faşist akımlarla, merkez sağ ve sol partileri kaygılandıran bağlantılarında da görebiliyoruz. 

Yakın zaman kadar finansallaşma, neoliberal küreselleşme politikalarının uygulayıcısı olan egemen sermayeyi temsil eden siyasi partiler 2008’den bu yana gittikçe artan oranda işçi sınıfının öfkesine hedef oluyorlar. Aslında, tam bir “devrimci durum” (yönetemiyorlar, yönetilmek istemiyorlar) oluşmaya başlarken (bkz: meydan işgal olayları) sosyalist hareketin yenilgi mirasından, nostalji kültüründen sıyrılarak yeni duruma uygun, teorik, örgütsel atılım yapamamasının, bu kapitalizmde kültür savaşlarının önemini kavrayamamasının sonucu işçi sınıfı ve orta sınıflar, faşist hareketlerin etkisi atına girmeye başladılar.

https://www.cumhuriyet.com.tr

Ergin YILDIZOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 3046