Bu haftanın en anlamlı olayı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları oldu. Bayram, çıkarılan yeni yönetmelik nedeniyle eskisi gibi kutlanmadı. “Eski kutlama” derken herkesin kendine göre bir “eski kutlama yorumu” olduğu anlaşılıyor. Ancak, kutlamaları değiştirme düşüncesinin ardında yatan nedenler topluma tam olarak açıklanabilmiş değildir. Oysa 19 Mayıs, özünde bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesinin bir nirengi noktasıdır. Hak ettiği ölçüde kutlanmasını sağlamak da herkesin görevi. Yine de kutlamalardaki canlılık tüm basına ve sosyal medyaya yansımıştır.
Haftanın haberleri arasında ülkemizin değişmezleri var. Eğitim meseleleri, mahkeme kararları, tutukluluklarla ilgili inişli çıkışlı açıklamalar, kentsel dönüşüm, siyasetin toplumu da olumsuz etkileyen gergin halleri. Bu haberler arasından yaptığımız seçkiyi linkleri ile sunuyoruz.
Güzel bir hafta dileği ile,
1. Çevreyolu paralı oluyor : Otoyol güzergahının yanı sıra çevre yolu, bağlantı yolu, köprü, tünel ve viyadüklere ayrı ayrı geçiş ücreti uygulanabilecek. Otoyol veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarında güzergahın tamamının yanı sıra çevre yolu, bağlantı yolu, köprü, tünel ve viyadüklerde ayrı ayrı geçiş ücreti uygulanabilecek :
14.04.2012
Karayolları Genel Müdürlüğünün, 'Karayolları Genel Müdürlüğünün Sorumluluğu Altında Bulunan Otoyollar ile Erişme Kontrolünün Uygulandığı Karayollarında Geçiş Ücretlerinin Belirlenmesi ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'i Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayollarının geçişi ücretli olacak kesimleri Karayolları Genel Müdürünün teklifi üzerine, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı tarafından belirlenecek. Karayollarının geçiş ücretleri ile bu ücretlerin yeniden belirlenmesi; ücretlendirilen karayolunun mesafesi, trafik yoğunluğu, aracın cinsi, sosyal ve ekonomik faktörler dikkate alınarak hesaplanacak ve yine Genel Müdürün teklifi üzerine Bakan onayı ile yürürlüğe girecek. Belirlenen ücret tarifesi ve uygulama tarihi idarenin internet sitesinde ilan edilecek. Ücretlerin belirlenmesinde, otoyol veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarında güzergahın tamamı olabileceği gibi; çevre yolu, bağlantı yolu, köprü, tünel ve viyadükler ayrı ayrı ücretlendirilebilecek. Geçiş ücretleri uygulamasında işletmecilik gereği kullanımı teşvik etmek amacıyla Bakan onayı ile indirim yapılabilecek. Araç sınıflarının tespitinde çeken ve çekilen araçların yere değen aksları esas alınacak. Geçiş ücreti uygulaması yapılırken bu araçların dolu veya boş olması dikkate alınmayacak. Geçiş ücretlerine her yıl başında yıllık ÜFE değerleri ile fiyat artışı yapılacak.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/450257/1/Gundem
2. Osman Can; “Artık bir tane Kemalist dahi giremez” :
14.05.2012.
Can, şöyle konuştu : "Adem-i merkeziyetçi bir sisteme geçmemiz gerekiyor. Anayasal düzeni toplumun hizmetine koşulacak, ideolojik referansları olmayan bir aygıt olarak düzenlememiz gerekiyor. Ayrıca etkin ve hızlı karar alabilen bir yürütmeye de ihtiyaç var. Bunu sağladığımız sürece ikisi de fark etmez. Ayrıca yerel ve merkezi yönetimlerde, yasamada, yargıda... toplumun bütün farklılıklarının yansıtılmasını sağlamamız lazım:
Mesela toplumda yüzde 20 civarında Kemalist varsa devlet kademelerinde de o civarda Kemalist olmalı. Eskiden Kemalist yüzde 20 iken anayasal düzende yüzde 80 olarak temsil ediliyordu. Şimdi denge tersine dönüyor ve yüzde sıfıra doğru gidiyor. Bu muhtemelen böyle gider. Bu bir risk mi? Evet, risk. Kemalizm bir düşünce tarzıdır. Yukarıdan aşağıya doğru toplumu adam etme sevdasıdır. Bu Jakobenliktir, İttihatçılıktan gelen bir gelenektir. Şimdi dindar 'Herkes şöyle giyinecek, böyle yapacak' derse bu da Kemalizm'in devam etmesidir, en fazla etiket değişmiş olur. Dolayısıyla önemli olan bu ilişki ve düşünce ağını çökertmek, bunun yerine çoğulculuk üzerine sistem inşa etmek ve kimsenin hayat tarzına, inancına, kimliğine müdahale etmeyen bir devlet oluşturmak gerekiyor. Bunları sağladığınız zaman başkanlık sistemi olabilir. Eğer toplumsal dengeyi yargıçlar dünyasına taşıyabiliyor ve bu şekilde denge sağlayabiliyorsak; yani bir Kemalist, bir milliyetçi, bir liberal, bir muhafazakar, Kürt, belki de bir gayrimüslim... Adaleti orada sağlayabiliriz. Bir de yargıçları kendilerini seçenlerden bağımsız hale getirmeniz gerekiyor. Yani bir emir veremeyecek, onu görevden azledemeyecek, maaş veya özlük güvenceleri ile oynama imkanı olmayacak. Önceden Yargıtay'da Danıştay'da hep Kemalistler çoğunlukta olduğu için sadece Kemalistler geliyordu. Şimdi işler tam tersine döndü. Bundan sonra artık bir tane Kemalist dahi Anayasa Mahkemesi'ne, HSYK'ya gelemez. Dengenin tersine bozulması Türkiye lehine olan bir şey değil. Tabii ki eski Kemalist düzene göre daha iyidir. Çünkü siyasette sadece varsayalım yüzde 20-30 olan Kemalistler, Yargıtay'da %70, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi'nde 70-%80'in üzerindeydi, ama şimdi hiç olmazsa toplumun %60'ı yargıda %70 olarak temsil ediliyor.
Fakat toplumsal dengeyi devletin bütün kurumlarına olduğu gibi, yargıya da yansıtmamız şart. Yani mevcut HSYK ve Anayasa Mahkemesi yapısının daha demokratik hale gelmesi şart."
Can, "Ergenekon" ve "Balyoz" gibi soruşturmalarla ilgili olarak "Darbe girişiminde bulunan insanların hepsi de vatansever insanlar. Vatanseverlik suçu ortadan kaldırmıyor ama son tahlilde yeni demokratik düzeni de toplumsal onaya dayandırmanız gerek. Siyaseten farklı olanları da kazanmanız gereken, bu topraklarda yaşayan insanlar. Bunlar sağlandıktan sonra illa Çetin Doğan'ı veya diğerlerini parmaklıklar arasında görmek bana özel bir yarar sağlamaz" dedi.
Osman Can, yargıdaki cemaat ağırlığı konusundaki bir soruya şu yanıtı verdi:
"Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde cemaatin etkisinin daha güçlü olduğu söyleniyor, doğru olabilir. Ama siz yargıyı çoğulculaştırmazsanız, bunlar kaçınılmaz. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının buna katkı sağladığını da unutmayalım. Daha önce Kemalizm'di, şimdi başka bir 'izm' olur ve devletin kurumlarını ele geçirmek suretiyle siyaseti kontrol etme refleksleri devam eder. Varsayalım cemaat bunu yapıyor, bunu eleştirmeye hakkı olmayanlar Kemalistlerdir. Çünkü onlar da aynı şeyi yaptı ve 'Parlamento ne yaparsa yapsın. Biz devleti bir şekilde ele geçirelim' dediler. Dolayısıyla Kemalistlerin yapmak zorunda oldukları şey çoğulculaşmayı talep etmek olmalıydı. Yapıyı demokratikleştirmeden sadece etiketiyle oynamak, aynı hastalıkların devamına yol açar." Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Osman Can, şöyle konuştu: "Devletin 2010 yılına kadarki pratiklerine baktığımız zaman HSYK ideolojik bir merkezdi ve HSYK'nın arşivinde kimin ne olduğu zaten biliniyordu. İlk olarak yargıya ideolojik, kültürel, etnik veya inanç filtrelerinin uygulanmasını yasaklamak, tüm farklılıkların yansımasını sağlamak gerek. Yüksek yargıyı ise batılı örneklere benzer şekilde siyasi partilere kontenjan tanımak suretiyle çoğulculaştırmak mümkün. Örneğin BDP'nin önerdiği adaylardan bir tanesi Anayasa Mahkemesi üyesi olabilmeli, MHP'nin iki, CHP'nin 4-5 AK Parti'nin daha fazla.
HSYK tam olarak ideolojik merkez değil. HSYK yine demokrasi açısından çok olumlayamayacağımız bir otorite ama pür ideolojik davranan, ideoloji nedeniyle yasaları tam anlamıyla bir kenara itebilen bir yapı değil şu an. Önümüzdeki dönemlerde olabilir. Çünkü az önce bahsettiğim iptal nedeniyle artık HSYK'ya artık Ertosun ve onun düşüncesindeki Kemalistler gelemeyecek. Belki liberaller ve sosyal demokratlar da gelemeyecek."
Başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini de açıklayan Can, şu ifadeleri kullandı: "Cumhurbaşkanın görev süresi için 7 yıl diyenlerin de argümanları da güçlü 5 yıl diyenlerin de. Çünkü anayasa geçiş dönemi için bir şey söylemiyor. Eski düzenlemede 'Cumhurbaşkanı 7 yıllığına seçilir' diyor. Yeni değişiklikte ise 'görev süresi 5 yıldır ve halk tarafından seçilir' diyor. Abdullah Gül parlamento tarafından 7 yıllığına seçildi. Eski bir hukuk düzenine göre bir seçim yapıldığı zaman o döneme ilişkin tartışmalar eski hukuk düzeni üzerinden yürür. Dolayısıyla geçiş döneminden kaynaklanan bir problem var.
Parlamento 7+0 demiştir. Ben 7+0'ın anayasaya aykırı olmadığını düşünüyorum. Ama Anayasa Mahkemesi '5+5 burada esastır' derse, buna da 'Hayır, anayasayı ihlal etmiştir' diyemem."
http://haber.gazetevatan.com/Haber/450277/1/Gundem
3. Saat ayarı değişecek :
14.05.2012
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı saatte boylam ayarına geçmeyi planlıyor. Türkiye’nin batısında kış aylarında günlerin kısalacak olması nedeniyle mesai saatlerinin başlangıcı karanlık havaya denk gelecek.Cumhuriyet Gazetesi'nden Mahmut Ilıcalı'nın haberine göre Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye’nin saatini ayarladığı GMT+2 olarak tanımlanan 30. boylamdaki referans meridyeninin GMT+3 olarak tanımlanan 45. boylama alınmasına ve yaz saati uygulamasının tamamen kaldırılmasına ilişkin yasa tasarı taslağı hazırladı. Buna göre, Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle saat farkı bir saat artarken, Doğu ülkeleriyle arasındaki fark ise azalmış olacak. Düzenlemeyle özellikle Türkiye’nin batısında kış aylarında günlerin kısalacak olması nedeniyle mesai saatlerinin başlangıcı karanlık havaya denk gelecek.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslağına ilişkin Bakanlar Kurulu’na sunum yapıldı. Tasarı taslağına göre 1925 tarihli Günün Yirmi Dört Saate Taksimine İlişkin Yasa’da değişiklik öngörülüyor. Buna göre mevcut yasada yer alan “Grinviç’e göre otuzuncu derecede bulunan boylam dairesi bütün Türkiye Cumhuriyeti’nin saatleri için esas alınır” ifadesi “Grinviç’e göre kırk beşinci derecede bulunan boylam dairesi bütün Türkiye Cumhuriyeti saatleri için esas alınır” diye değiştirilecek. Böylece saat hesaplamasında İzmit’in üzerinden geçen 30. boylam (GMT+2) yerine Iğdır’dan geçen 45. (GMT+3) boylam esas alınacak. Bu durum da 60 dakikalık saat farkının oluşmasına neden olacak. Tasarı taslağına göre Bakanlar Kurulu’nun başlangıç ve bitiş tarihlerini belirlediği yaz saati uygulamasına da son verilecek. Türkiye’nin referans meridyeninin 45. boylama alınmasıyla birlikte daha önce hiç saat farkı olmayan Doğu Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasında 1 saat, daha önce 1 saat fark olan Orta Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasında iki saat ve daha önce 2 saat fark olan İngiltere’yle saat farkı 3’e çıkacak. Suudi Arabistan, Irak ve İran gibi ülkelerle ise hiçbir saat farkı kalmayacak.
Güneş doğmadan : Sunumda dünya üzerinde yaz saati uygulaması yapan ve yapmayan ülkelere de yer verilirken, yaz saati uygulamasının gece ve gündüzün eşit olduğu ekvator ülkelerinde hiç uygulanmadığına, Asya ve Doğu ülkelerinde uygulamalardan vazgeçildiğine ve son olarak Avrupa ve Amerika kıtalarında genellikle yaz saati uygulamasının yapıldığına dikkat çekildi. Sunumda değişiklik ile 45. boylam esas alındığında Ankara için mesai saatlerinde gün ışığının durumuna ilişkin bir tabloda yer aldı. Buna göre Ankara’da özellikle aralık, ocak ve şubat aylarında güneş saat 08.00’de doğacak ve 17.30’da batacak. Sunumda yer alan Edirne örneğine göre de aralık, ocak ve şubat aylarında güneş saat 08.30’da doğacak, saat 18.00’de batacak. Böylece yurttaşlar sabah saatlerinde henüz güneş tam doğmadan yola çıkmak zorunda kalacak.
http://www.aksam.com.tr/saat-ayari-degisecek--115780h.html
4. Tutuklu vekillerle ilgili öneriye AK Parti'den ret : AK Parti MYK'da tutuklu vekillerin durumu görüşüldü, Hüseyin Çelik açıklama yaptı :
15.05.2012
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sona erdi. Parti Genel Merkezi'nde, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığındaki toplantı yaklaşık 5 saat sürdü.
Muhalefetin tutuklu vekillerle ilgili CMK'da değişiklik önerisi toplantıda reddedildi.
Hüseyin Çelik, AK Parti MYK'nın ardından tutuklu vekillerle ilgili yaptığı açıklamada "Yargı kararının beklenmesi daha uygun olacaktır" dedi.
http://www.haberturk.com/gundem/haber/742268-tutuklu-vekillerle-ilgili-oneriye-ak-partiden-ret
5. Ne yediğimizi bileceğiz :
15.05.2012
Veteriner Hekim, AK Parti Kars Milletvekili Prof. Dr. Yunus Kılıç, ilgili tebliğde yapılacak değişiklikle salam, sucuk ve sosis gibi ürünlerin tek hayvan etinden yapılma zorunluluğu getirileceğini söyledi. Tek hayvan etinden salam, sucuk sosis yapılmasının sağlanması durumunda kötü niyetli girişimlerin de önünün kapatılmış olacağını belirten Kılıç, “Neye para verdiğimizi bileceğiz, ne yediğimizi bileceğiz. Bununla da en iyi şekilde iyiye doğru rekabet edebilmenin önünü açmış olacağız” diye konuştu. Kılıç, sucuk, salam, sosis almak için markete gidildiği zaman kilosu 3 liradan 40 liraya kadar ürün görüldüğünü belirterek, “3 liraya salam, sosis, sucuk olmaz. Vatandaş bu ürünleri aldığı zaman, 'Ben 40 lira verdim, çok iyi ürün aldım' zanneder, oysaki 5 liralık ürünü de almış olabilir” diye konuştu.
Yunus Kılıç, iyi ve kaliteli bir firmanın, salam, sucuk ve sosisi Türk gıda kodeksine göre üretip kilosunu 30-40 liradan sattığını, fakat bir süre sonra tezgahta yanında duran 5 liralık ürün karşısında rekabet edemeyecek duruma geldiğini kaydetti. Salam, sucuk ve sosisler üzerinde yüzde 40 dana eti, yüzde 20 hindi eti, yüzde 40 koyun eti, tavuk eti yazıldığını vurgulayan Kılıç, yapılan analizlerde ürünün içinde ne olduğunun bilinebileceğini ancak hangi oranda konulduğunun bilinemeyeceğini söyledi.
Firmalara zaman tanınacak : Yunus Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık ile Sağlık bakanlıklarının bununla çok mücadele ettiğini ama başa çıkamadığını dile getirerek, artık buna ilişkin tebliğde değişiklik yapılacağını belirtti. Bir çok firmanın elinde bulunan ve mevcut kodekse göre üretilen salam, sucuk ve sosislerin de piyasadan çekileceğini ifade eden Kılıç, bu nedenle firmalara zaman tanınacağını, tebliğin değişmesinin bu yıl sonunu bulabileceğini söyledi.
“Artık eskiden salam, sosis ve sucukta hissedilen tadı, kokuyu bundan sonra yine hissedeceğiz” diyen Kılıç, “Böylece, haksız rekabetin önüne geçmiş olacağız ve ne yediğimizi bileceğiz. Tebliğden sonra artık firmalar ürünü yüzde 100 dana etinden ya da yüzde 100 tavuk, hindi, sığır etinden üretecek, karma ürünlerden üretemeyecek” sözlerini sarf etti. Mevcut salam, sucuk ve sosislerin ne olduğunun bilinmediğini, veteriner hekim olarak kendisinin bile bilemediğini ifade eden Kılıç, bazen üretimde hiç kullanılması gereken tavukların derileri, kemikleri ve organlarının fiyatı düşürmek için kıymanın içerisine katılabildiğini; merdiven altı, hijyenik olmayan, işletmelerde bunun yapıldığının bilindiğini kaydetti. Kılıç, “Bunları da inkar edecek değiliz” dedi.
Kılıç, Bu konuda eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen firmalar olursa da onların teşhir edileceğini söyledi.
http://haber.gazetevatan.com/ne-yedigimizi-bilecegiz/450622/41/Saglik
6. İki Kız Çocuğu Cinayeti :
15.05.2012
14'LÜK ÇOCUĞU KISKANMIŞ : Zonguldak'tan çıldırtan haber... 14 yaşındaki ilköğretim öğrencisi Kader tenefüste, 56 yaşındaki Metin A. tarafından pompalıyla öldürüldü. Caninin, küçük kızla gönül ilişkisi yaşadığı, kıskandığı iddia edildi. Devrek Fatih İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Kader Demiroğlu, teneffüste okulun yakınındaki parka gitti. Küçük kız Metin A. tarafından pompalı tüfekle öldürüldü.
METİN AMCA ÇAĞIRIYOR : Polis, Kader'in cep telefonunu inceledi. Zanlının Metin A. olduğu belirlendi. Bir yakınının evinde saklanan Metin A., gözaltına alındı. Şahsın, cepten Kader'e mesaj atıp çağırdığı tespit edildi. Kader isearkadaşlarına 'Metin Amca çağırıyor' demiş. Devrek Kaymakamı Hüseyin Öner şoke eden bilgiler verdi. Küçük kızın 4 yıl önce başka birinin istismarına uğradığının aktarıldığını kaydeden Öner, 'Olayın gönül ilişkisine bağlı bir kıskançlık olduğu tahmin ediliyor. Nasıl bir insansa bu şahıs, kızı kıskanıyor. İfadesinden alınan bilgiler o yönde'' diye konuştu.
BİR DİĞER ÇOCUK CİNAYETİ İSE, 15 YAŞINDA KIZA 8 KURŞUN : Hakkari Yüksekova'da yaşandı. 15 yaşındaki Ayşe Muhacır, evinin önünde 8 kurşunla vurularak öldürüldü. İlçeyi sarsan olay, önceki akşam 20.00 sularında Kışla Mahallesi'nde yaşandı. Evinin önüne çıkan Ayşe, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kurşun yağmuruna tutuldu. 8 kurşun isabet eden Ayşe hayatını kaybetti. Polis, küçük kızı kim ya da kimlerin öldürdüğünü araştırıyor. Olay yerinde delil toplayan polis, geniş çaplı soruşturma başlattı. Ercan AYGÜN
http://www.aksam.com.tr/14luk-cocugu-kiskanmis--115909h.html
7. Çıralı’da gerçekte ne oluyor? Cennet gibi bir yerde kavga bitmiyorsa... Bilin ki ortada bir rant kavgası vardır. İşte Çıralı’da da olan tam olarak bu:
15.05.2012-Melis Alphan
Çıralı halkının beklentisi basit: Hem tarımını yapmak hem de turizmini eko-turizm tarzında sürdürmek. Çıralı betonlaşmasın, beş yıldızlı oteller gelmesin...
Kısaca, doğal yaşam sürsün. Bu tablo fena görünmüyor. O halde sorun ne?
Bunu anlamak için gazeteci Yusuf Yavuz’un anlattıklarına kulak vermek gerek.
Yavuz’a göre, Çıralı’nın hikâyesi “bitmeyen bir rant romanı”.
1946’dan beri yapılan kadastro çalışmaları neticesinde Çıralı’da köylülerin 1930’larda tapusunu alıp mısır ektiği araziler önce orman dışında kabul edilir, sonra orman sınırına dahil edilir. 1980’lerde köylülerle devlet arasında bitmeyen davalar sürerken, 1989’da önceden orman sınırına dahil edilen yerlerin bir kısmı yine “orman dışına” çıkarılır. Bir içeri, bir dışarı. 1970’lerde döviz açığı çeken Türkiye, 1974’te Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi’ni devreye sokar.Bu proje başta korumacılık ve geliştiriciliğin senteziyle hayata geçirilmiş olsa da, giderek korumacı yanını yitirir.
Orman arazilerinde gerçekleştirilen turizm tahsislerinden siyasi kayırmacılık yoluyla tüm yandaşlar nasiplenir. Beldibi-Tekirova arasındaki bantta belirli bir doygunluğa ulaşan ve yatırım olanakları daralan sektör, bu kez Çıralı’yı gözüne kestirir.
80’lerin sonunda pansiyonlar çoğalır, seracılık geri çekilmeye başlar.
Çıralı Milli Park sınırlarından dışarıya çıkarılır, ardından bölge turizm bölgesi ilan edilir.
Bu arada Çıralı’da iyi şeyler de olmaya başlar. Sivil toplum örgütleri ve Çıralı halkı tarımsal kaynaklı turizmi (agro-turizm) geliştirir. Organik ürünlerin yetiştirildiği tarımsal üretim alanları, tarihi ve doğal dokusuyla Çıralı giderek yıldızı parlayan bir yer haline gelir.
“Ancak bu durum yeni yatırım alanları arayan ‘kitle turizmi’ yatırımcılarıyla, aslında kamu arazileri üzerinden rant elde etmekten başka planları olmayanları da bölgeye çeker” diyor Yavuz. Plansız ve çarpık yapılaşma da başlar.
2000’lerin başında çarpık bir yerleşime dönen Çıralı’da bir koruma amaçlı imar planı yapılması gündeme gelir. 2000’de biten imar planı ancak 2007’de onaylanır. Bu arada yaşanan gelişmelerin plana dahil edilmediği iddiası ve daha birçok gerekçeyle plana itiraz eden Çıralı halkı konuyu yargıya taşır. Temel iddia, planın özünde korumayı değil, yapılaşmayı özendirdiğidir. Ancak iddialar arasında en çarpıcı olanı, planın hem hazırlanışında hem de onaylayan ekibin içinde aynı ismin yer almasıdır: Mimar Feridun Uyar. Hâl böyle olunca, plan Danıştay tarafından iptal edilir.
Ne var ki yeni koruma imar planı da halen bitirilmiş değil. Çıralı, doğayı bozmadan turizm yapılabileceğini ortaya koyan nadir örneklerden. Sahilden baktığınızda pansiyonların hiçbirini göremiyorsunuz. Hepsi yeşillikler içinde gizlenmiş, küçücük yapılar. Üstelik yöre halkı, oraya yumurtlamaya gelen Caretta Caretta’lara bile sahip çıkıyor. Eğitim almışlar, yumurtlama mevsiminde plajı kapatıyor, insanların girmesine engel oluyorlar. Şimdi bu örnek eko-turizmin ürünleri yıkılıyor. Ama malumunuz, Orman ve Su İşleri Bakanlığı burayı tamamen yerleşime kapatmayı da düşünmüyor. Yoksa neden burada Ormanspor’a tesis yapmanın hayalini kursun?
İşin trajikomik yanı, Ormanspor da yemeyip içmeyip burayı bir turizm şirketine kiralamaya kalktı. Çıralı halkı buna karşı çıktı. Ama ardından yıkım misillemesiyle karşılaştı. Hem de ne yıkım! Orman Müdürlüğü dozer ve kepçelerini pansiyonlara ulaştırabilmek için önce dikili ağaçları keserek işe başladı. Orman Müdürlüğü ve Bakanlığı’ndan ormanları korumasını bekleyecek kadar saf olamayız değil mi?
Velhasılkelam, Çıralı mevcut haliyle ancak iki şekilde kurtulur. Ya 2B kapsamına alınacak ve iptal edilen tapular iade edilecek. Ya da beş yıldır Turizm Bakanlığı’nda sürünen koruma imar planı tez vakitte tamamlanacak. Devletin koruma gibi bir derdi varsa tabii...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20555220.asp?yazarid=350&hid=20558915
8. Kamuoyunda Kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen afet riski altındaki alanların dönüştürülmesini öngören kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda onaylandı :
16.05.2012
Kamuoyunda Kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen afet riski altındaki alanların dönüştürülmesini öngören kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.
Yasa, dönüştürme, yeniden yerleştirme ve yapılaşma hizmetlerinin; devlet ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları eliyle belirli bir plan, program ve düzen içinde gerçekleştirilmesini öngörüyor.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/451072/1/Gundem
9. Diyanet devre dışı : Milli Eğitim Bakanlığı özel Kuran kurslarının yolunu açarken Diyanet'i devre dışı bıraktı :
16.05.2012
Eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkartan ve okullara ‘seçmeli’ Kuran dersi getiren yeni düzenlemenin Meclis’te kabul edilmesinden birkaç gün sonra Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Hayrat Vakfı arasında protokol imzalandı.
4+4+4 düzenlemesi Meclis’ten 30 Mart tarihinde geçmiş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da 10 Nisan’da onaylanmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Hayrat Vakfı arasında imzalanan protokol de 3 Nisan 2012 tarihini taşıyor. Protokol, Kuran öğretimine önemli değişiklikler getiriyor. Şimdiye kadar, Kuran kurslarını Diyanet İşleri Başkanlığı açıyordu. Diyanet’in açtığı kursların denetimi MEB tarafından yapılıyordu. Ancak geçen aylarda yapılan düzenlemeyle Diyanet’in açtığı Kur’an kurslarının denetimi MEB ’den alınarak Diyanet’e verilmişti. Hayrat Vakfı ile MEB arasında imzalanan protokolde ise Diyanet tamamen devre dışı bırakıldı. Diyanet, Hayrat Vakfı’nın açacağı kurslarda söz sahibi olmadığı gibi denetimini de yapamayacak. ‘Özel’ kursların denetimi MEB ’de olacak. Protokol, MEB ile vakfın işbirliğinde Türkiye genelinde Osmanlı Türkçesi kursları, Osmanlı Türkçesi eğitimcinin eğitimi kursları, Kur’an-ı Kerim Okuma ve Tecvitli Okuma kurs ve seminerleri ile ilgili planlama, uygulama, organizasyon, belge tanzimine ilişkin esas ve yükümlülükleri kapsıyor.
Ücret alınmayacak : Protokole göre kursiyerlerden ücret alınmayacak. Her eğitim faaliyeti sonrasında kursu başarıyla bitirenlere belge verilecek. Vakıf, ilk aşamada 300 merkez açarak Osmanlıca ve Kuran eğitimi vermeyi planlıyor. Vakfın amacı bu rakamı kademeli olarak arttırarak 900’e çıkarmak. Tüm Türkiye ’deki Halk Eğitimi Merkezleri de bu amaçla kullanılabilecek.
Vakıf, Refahyol döneminde de kurs açmıştı : Hayrat Vakfı, 1974’te Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Ahmet Hüsrev Altınbaşak tarafından kuruldu. Osmanlıca ve Kuran kursu kayıtları www.osmanlica egitim.com ve www.kuran egitimi.com internet adreslerinden de yapılabiliyor. Hayrat Vakfı, 1997 yılında Refahyol hükümeti döneminde de Kültür Bakanlığı ile işbirliği yaparak 52 il merkezinde Osmanlıca kursları açmıştı.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1088145&CategoryID=77
10. 30 yıllık davanın sanığı da beraat etti! Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 yıllık Dev-Yol ana davasının son sanığı Yaşar Kanbur hakkındaki davanın zaman aşımından düşürülmesine karar verdi :
16.05.2012
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararının ardından Ankara 6. Ağır
Ceza Mahkemesi’nde ikinci celsesi görülen duruşmaya sanık Yaşar Kanbur, avukatı
Ömer Kavili ve şikayetçi Resmigül Şahin’in avukatı Selim Savaş katıldı.
Yargıtay’ın bozma ilamına uyulup uyulmamasına ilişkin beyanı sorulan
Kanbur’un avukatı Ömer Kavili, ”müvekkilinin aleyhinde tek bir delil
bulunmadığını, lehindeki delillerin ise yok edildiğini” savunarak, mevcut
durumda, Yargıtay’ın bozma ilamına uyulup uyulmamasına ilişkin görüş
bildirmeyeceklerini ifade etti ve ”Mahkemenin takdirini görmek istiyoruz”
dedi. Sanık Kanbur ise mahkemeye verdiği yazılı savunmada, 1982’de başlayan
davada Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi’nce 1989’da TCK’nın 146/3. maddesi uyarınca, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmaya iştirak suçundan 15 yıl hapse mahkum edildiğini hatırlattı. Kanbur, dilekçesinde, ”Ben, 30 yıl boyunca yargılandığım bu davada, her aşamada beyan ettiğim gibi suçsuzluğumu ve beraat talebimi yinelememe karşın, bugün zaman aşımı gibi gerçeklerin ortadan çıkmadan davanın bitirilmesini kabul etmiyorum ve beraatimi talep ediyorum” ifadesini kullandı. Cumhuriyet Savcısı Murat Yılmaz, Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmasını istedi. Mahkeme heyeti, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına oybirliğiyle karar vererek, duruşmaya devam etti. Son diyeceği sorulan şikayetçi avukatı Savaş, ”zaman aşımının dolmadığını” iddia etti ve Kanbur’un cezalandırılmasını istedi.
Savcı, zaman aşımından düşme talep etti : Duruşmada daha sonra, soruşturmanın genişletilmesi talebi olmadığını bildiren Savcı Yılmaz, esas hakkındaki görüşünü açıkladı. Sanık hakkında ”Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak” suçundan görülen yargılamada, suç tarihinin 5 Mart 1982 olduğuna işaret eden Savcı Yılmaz, eyleme ilişkin 765 sayılı TCK’daki 30 yıllık zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle ”düşme kararı” verilmesini istedi. Sanık avukatı Kavili de savcının, ”sanık aleyhinde tek bir delil söyleyemediğini” ifade ederek, ”eğer ortada delil yoksa, delil yokluğundan
beraat yönünde görüş beklediklerini” bildirdi. Sanık Kanbur da son sözünde ”delil yokluğundan beraat” istedi. Mahkeme heyeti, Kanbur hakkında açılan kamu davasında, Yargıtay’ın bozma ilamını dikkate alarak, 765 sayılı TCK’nın 146. maddesi uyarınca yapılan yargılamada, kanunun 102/1. ve 104/2. maddelerinde belirtilen 30 yıllık zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle, davanın düşürülmesine karar verildiğini açıkladı.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/450942/1/Gundem
11. Savcıdan 'derbi' itirazı : Derbi maçı sonrasında stad içi ve dışında çıkan olaylar ile ilgili mahkemeye sevk edilen 48 kişiden 47’sinin serbest bırakılmasına savcılık itiraz etti :
16.05.2012
Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları Davut Dağ ve Ahmet Faik Kapluhan, tutuklama istemiyle mahkemeye sevkedilen 48 kişiden 47 sinin serbest bırakılmasına itiraz etti. Edinilen bilgiye göre soruşturmayı yürüten savcılar 47 kişinin, "6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu’na" göre, "Spor alanı sayılan yerlerde gerçekleşen olaylarda görev yapmakta olan polise görev yaptırmamak için direnme", "kasten yaralama" suçları ile "kamu malına zarar vermek", "spor alanına yasak madde sokmak" suçlarından tutuklanması gerektiğini savunuyor. İtiraz Kadıköy 7. Sulh Ceza Mahkemesi’ne yapıldı.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/451015/1/Gundem
12. 40 öğrenciyi ikna eden öğretmen, umreye bedava gidecek :
16.05.2012
DİYANET İşleri Başkanlığı (DİB) 25 Nisan 2012 tarihinde 81 ilin valiliklerine ve il müftülüklerine “Umre” konulu yazı gönderdi. DİB Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş imzalı yazıda “7 gün veya gece Mekke, 7 gün veya gece Medine olmak üzere toplam 14 günlük 2 tur halinde ‘yaz tatili’ umre turu düzenlenecektir” ifadeleri yer aldı. Bu yazı valilikler kanalıyla okullara ve üniversite rektörlüklerine yollandı. Gönderilen yazıda özellikle 9. madde dikkat çekti. Çünkü bu maddeye göre bir öğretmen ya da öğretim görevlisi okulundan ya da üniversitesinden 40 öğrenci toplarsa bedava “umre” gezisi kazanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından oluşturulan listeye göre öğrenciler 715 ya da 680 euro karşılığında umreye gidecek. Çocuklarıyla geziye gitmek isteyen veliler için de fiyat 990 euro.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/451069/1/Gundem
13. Evlat edinmek kolaylaşacak :
16.05.2012
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, evlat edinme sisteminin yavaş çalıştığından yakındı ve yeni bir çalışma başlattıkları müjdesini verdi. Yeni düzenleme ile birlikte evlat edinmek artık daha kolay ve daha hızlı olacak
AİLE ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, evlat edindirme sisteminin yavaş çalıştığı kanaatinde olduğunu belirterek, ”Mahkemeler çok uzun sürüyor, bir taraftan kurumlarda evlatlar bekletiliyor bir taraftan çocuksuz aileler uzun yıllar beklemek zorunda kalıyor. Biz bu konuda bir çalışma başlattık” dedi. Çocukların barınma, eğitim, sağlık haklarını ve iyi yaşam koşullarını oluşturmak için temel politikaları güçlendirmeyi istediklerini dile getiren Şahin, çocukların katılımını artırmayı hedeflediklerini söyledi. Şahin, ”Sürekli büyüklerin çocuklar adına karar verdiği bir Türkiye değil, çocukların da masaya gelerek duygu ve düşüncelerini ortaya koyacağı bir kültürü oluşturmayı amaçlıyoruz” diye konuştu.
Sistem yavaş : Çocukların aile yanında eğitimlerine önem verdiklerini vurgulayan Şahin, yoksulluk nedeniyle çocuklarını kurumlara veren ailelere maddi destek verdiklerini hatırlattı. 2011 rakamlarına göre, aile yanında destek verilen 29 bin 900, kuruluştan aileye döndürülen 8 bin 367, danışmanlık hizmeti verilen bin 237, kuruluş bakımı altında ise 13 bin 908 çocuğun olduğunu söyleyen Şahin, 11 bin 686 çocuğun evlat edindirildiğini, bin 310 çocuğun ise koruyucu aile yanına yerleştirildiğini söyledi. ”Evlat edindirme sistemimiz yavaş çalışıyor, benim şahsi kanaatim. Mahkemeler çok uzun sürüyor, bir taraftan kurumlarda evlatlar bekletiliyor bir taraftan çocuksuz anne babalar uzun yıllar beklemek zorunda kalıyor. Biz bu konuda bir çalışma başlattık” diye konuşan Şahin, koruyucu aile sisteminin toplumda doğru anlaşılması konusunda sivil toplum kuruluşlarına da görev düştüğünü kaydetti.
TCK değişmeli : Kurumlarda kalan çocukların şartlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmaları sürdürdüklerini bildiren Şahin, koğuş sisteminden çıkarak sevgi evleri ve çocuk evleri modellerine geçtiklerini ifade etti. Bu modellerin çocukların eğitim başarılarını da olumlu etkilediğini söyleyen Şahin, rehabilitasyon sistemi konusundaki çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Çocuklara yönelik hukuki çalışmalara da değinen Bakan Şahin, ”Vicdanımızı da sızlatan, ’Bu nasıl oluyor?’ dediğimiz bazı değişimlerin de yapılması gerektiğinin farkındayız. Çocuk istismarıyla ilgili ’Ruh sağlığı bozulmuş mudur?’ diye çok garip bir sorunun sorulduğu ve onun için de uzun bir zaman kaybedildiği TCK’nın değişmesi gerektiğini biliyoruz” dedi.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/451070/1/Gundem
14. Valiliğin kontrolünde Malatya Öğretmenevi’ne yerleştirilen Vanlı ailelerin çocuklarının öğretmenevi lokalinde temizlik ve yemek dağıtma dahil birçok işte çalıştırıldıkları ileri sürüldü,
17.05.2012
BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e mektup yazarak, sorumlular hakkında gerekli yasal işlem başlatılmasını istedi.
Malatya’dan “Sayın yetkili” başlığı ile milletvekillerine gönderilen ihbar mektubunda şu bilgilere yer verildi.
“Yaralı kuş misali zaten doğal afetle sarsılmış, yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünde olan, ruhsal çöküntü içerisindeki ailelerin çocuklarını düğünlerde yemek dağıttırılma işi, kola dağıttırılması, temizlik yaptırılması, boş bardak ve masaların silinmesi işini bu geleceğimiz nesillere emanet edeceğimiz çocuklara işlerin gösterilmesi ne kadar vicdani? Misafir olan çocuklar, hangi anlayışla ders çalışmaları ve yatma zamanlarında çalıştırılıyorlar? Devletin sahip ve himayesindeki çocuklara bu işler nasıl yaptırılıyor, Malatya Valisi’nin bundan haberi var mı?” (Milliyet)
http://haber.gazetevatan.com/bdpli-vekilden-sok-iddia/451100/9/Siyaset
http://siyaset.milliyet.com.tr/-depremzede-cocuklar-calistiriliyor-/siyaset/siyasetdetay/17.05.2012/1541263/default.htm
15. Kürşat Tüzmen: 8 takım düşürecektim : Kürşat Tüzmen, Samanyolu Haber Televizyonu'nda TFF Başkan adaylığından neden çekildiğini açıkladı :
17.05.2012
Tüzmen, TFF Başkan adaylığı sırasında yaşadığı olayları şöyle anlattı: "Başbakan Fenerbahçe'li olunca istersen geri çekme yani. Mecbur kaldım. Şimdi iki yol var ya Başbakana rağmen bu yola girmek. O da yanlış olur. Bu kadar zaman yol arkadaşlığı yapıyoruz. Beraber yola çıkmısız. Bize yakışmaz. Daha sonra Bakan Suat Kılıç ile görüştüm. Dedim varmı birşey ne yapacaksınız. "Biz öyle şeylere karışmıyoruz. Başbakanımız da karışma" cevabını alınca, Diğer takımlardan arayanlar oldu. Ne kaybederim şimdi girelim dedim. Çok geçmeden 20.30'da cevap geldi. Genel Başkan Yardımcımız Haluk İpek beni yana yakıla arıyor. Abi bi gel dedi. Gittik partiye. Daha sonra bana "abi çekil burdan" dedi. Biz de güvendik. Sayın Başbakan Fenerbahçe'li olduğu için Fenerbahçe'nin düşmesini istemedi."
"8 TAKIM DÜŞÜRECEKTİM" : "Federasyon başkanı olsaydım 8 takım düşürecektim" diyen Kürşat Tüzmen, şöyle devam etti: "Ben tabi operatör doktor gelince 8 takım, 3 takım birinci ligten 5 takım 2 ligten düşürecektim ama Türk sporu Avrupa'da ve dünyada oynamaya devam edecekti.(Samanyoluhaber)
http://haber.gazetevatan.com/kursat-tuzmen-8-takim-dusurecektim/451025/9/Siyaset
16. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’la aralarında gerginlik olduğu öne sürülen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik görevinden alındı. Özçelik, Dışişleri Bakanlığı Müşavirliği'ne atandı :
17.05.2012
Murat Özçelik Kamu Güvenliği Müsteşarlığı görevinden alındı. Bir süredir Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'la aralarında Demokratik özerklik konusunda anlamazlık olduğu ve istifa edeceği ileri sürülen Kamu Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik bu görevinden alınarak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığına atandı. Dışişleri, Kalkınma, Kültür ve Turizm, Maliye ile Milli Savunma bakanlıklarına ait atama kararları Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, Dışişleri Bakanlığı 1'inci derece kadrolu Bakanlık Müşavirliğine, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Büyükelçi Murat Özçelik atandı. Kalkınma Bakanlığı Bakanlık Müşavirliğine Erol Çetin getirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı kadrolu Başmüfettişliklere, Müfettiş Emin Kaya ile Murat Koçak, kadrolu Müfettişliklere, Müfettiş Yardımcıları Vural Duman, Selman Fındıklı, Kevser Suntay ile Kutluhan İçöz'ün atanması uygun görüldü. Maliye Bakanlığı Gelir Politikaları Genel Müdür Yardımcılığına, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı Vergi Başmüfettişi Hasan Aykın'ın ataması yapıldı. Milli Savunma Bakanlığı Askeri Yargıtay Üyeliğine, Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Mahkeme Askeri Hakimliğinden, Hakim Yarbay Aslan Duru, Askeri Yargıtay Başsavcılığı Başsavcı Yardımcılığında Hakim Yarbay Kamil Sevimli'nin atanması kararlaştırıldı.
http://haber.gazetevatan.com/murat-ozcelik-gorevden-alindi/451113/1/Gundem
17. Haftalık mizah dergisi Penguen'de 3 Mayıs’ta çıkan yangınla ilgili itfaiye raporu açıklandı :
17.05.2012
Derginin bu hafta çıkan sayısında yapılan açıklamada İtfaiye Müdürlüğü’nün raporunda yangının kaza değil “kimliği meçhul kişi ya da kişilerce başlatıldığı" belirtildi.
Yangında karikatürist Metin Üstündağ ve dergi çalışanı Ercan Genç yoğun dumandan etkilenmişti.
Savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı. Penguen dergisinden olayla ilgili yapılan açıklama şöyle: "Geçtiğimiz hafta dergimizde bir yangın atlattığımızı duyurmuştuk. Olayla ilgili olarak İtfaiye Müdürlüğü’nün raporu, yangının bir kaza değil, ‘kimliği meçhul kişi ya da kişilerce başlatıldığı’ yönünde. Olayın aydınlatılması ve sorumluların tespiti için savcılık da soruşturma açtı. Saldırının nedeni açığa çıkarsa bunu da okurlarımızla paylaşırız. Nedeni ne olursa olsun mizahımızın karşısında şiddet bulmak bizim için üzücü. Bizim bildiğimiz tek şey yazıp çizmek, okuyucumuzu biraz gülümsetebilmek. Geçmiş olsun dilekleri için okurlarımıza, dostlarımıza tekrar teşekkürler."(Birgün)
http://haber.gazetevatan.com/penguendeki-yangin-kasitli-mi/451146/1/Gundem
http://www.haberturk.com/gundem/haber/743002-penguendeki-yangin-kasitli-iddiasi
18. Gazeteci olarak utanıyorum :
Aslı Aydıntaşbaş - 17.05.2012
Dünkü Wall Street Journal’daki Uludere yazısı, hepimizi utandırdı. Utandırmadıysa da utandırmalı.
Utandırmalı çünkü gazeteciler olarak biz dibimizdeki olayı araştırma zahmetine katlanmazken, el âlemin gazetesi Uludere faciasındaki olaylar zincirini dert edinmiş, binlerce kilometre öteye gazeteci yollamış, bizlerin yapmadığı biçimde hem Washington, hem de Uludere’de araştırmış. Ve bulmuş. Hükümeti zaten utandırmalı çünkü ‘Yaşasın devlet şeffaflaştı’ diyorlar ama daha Uludere’de tam olarak ne olduğunu, istihbarat paylaşımı sisteminin nasıl çalıştığını, emir komuta zincirinin nasıl işlediğini açıklamış değiller. Daha Uludere’deki aileler bile dosyaya bakamadı.
Ve de askerler... ‘Demokrasiye bağlıyız’ diyen Genelkurmay, iş gerçek anlamda ‘hesap vermeye’ gelince, kendini kamuoyuna değil sadece mevcut güç odaklarına karşı sorumlu hissediyor. Pentagon açıklıyor, onlar sus pus. Çok mu zor medeni ülkelerdeki gibi bir askeri yetkilinin basın toplantısı yapması, soruları cevaplaması, Predator ve Heron mekanizmasının nasıl işlediği, karar verme sürecinin ne olduğunu anlatması. Çağ değişti farkında değil misiniz? Neyse Wall Street Journal yazdı da, o gece istihbaratın ABD’den geldiğini, mekanizmanın nasıl işlediğini öğrendik. Ama o görüntü geldikten sonra Amerikalılar devreden çıkıyor. Sonrasında ne olduğunu ise, hâlâ bilmiyoruz...
Demirtaş: ‘ABD Kürt halkından özür dilesin : ’Dün WSJ haberini okuduktan sonra, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı aradım. Virgülüne dokunmadan aktarıyorum:
İSTİHBARATIN ABD’DEN GELDİĞİ SIR DEĞİL: Zaten Türkiye’de bu araçlardan yok; istihbaratın Predator’undan geldiği de sır değildi. Ben de zaman zaman ifade ettim. Burada yeni öğrendiğimiz, iki ülke arasındaki mekanizma ve Ankara’da ortak bir masa kurulmuş olduğu.
EMİR-KOMUTA AÇIĞA ALINSIN: ABD sadece istihbarat bilgisini veriyor. Hükümetin bu istihbaratın operasyona dönüşmesine yol açan askeri ve sivil kademedeki tüm sorumluları açığa alarak soruşturması lazım. Bu istihbarat verildikten sonra ne oldu?
SADECE O SUBAY OLSA ÇOKTAN KURTLARIN ÖNÜNE ATIP PARÇALAMIŞLARDI: O görüntüler geldiğinde masada o saatte kimin olduğu belli değil mi? Herhalde masadaki uzman çavuş değil; kıdemli biri. Tek başına da karar vermiyor. Tek başına o subayın sorumluluğu olsa, çoktan kurtların önüne atıp parçalamışlardı. Emir-komuta zinciri içinde karar veriliyor. En tepeye kadar hepsinin ortak sorumluluğu var. Tahminim o gece Başbakan’dan da sözlü onay istendi. Bu yüzden kimse üzerine gitmiyor, tarafsız adli bir soruşturma yürümüyor. Herkes birbirini kolluyor.
ABD KÜRT HALKINDAN ÖZÜR DİLESİN: ABD resmi olarak Kürt halkından özür dilemelidir. Bu talebi yüz yüze ya da bir mektup olarak ABD elçisine ileteceğiz. Ayrıca ABD tüm suçluların ortaya çıkması için çaba harcamalıdır.
WASHİNGTON’DA GÜNDEME GETİRDİK: Uludere konusunda ABD’nin istihbarat sorumluluğunu Washington gezimizde gündeme getirdik. Ama bu açıklama bunun üzerine mi oldu yoksa bir gazetecilik başarısı mı bilemiyorum.
GAZETECİLER BİLİYOR, KONUŞMUYOR: Hükümete yakın gazetecilerin olanı bilip de yazmadığını biliyorum. Hatta Uludere konusunda bakanlardan fazla bilgi sahibi gazeteciler var. Ama burada AKP’ye karşı bir operasyon olduğunu düşünerek AKP yıpranmasın diye bildiklerini yazmıyorlar.
YENİ BİR DERİN DEVLET VAR: Uludere kolay kapanacak bir olay değil. Bariz olarak bir derin devletin varlığını gösteriyor. Yargının bağımsız olduğu bir ülkede, bu olayı kapatmayı başaramazlardı. Türkiye’de yargı, medya, bürokrasi elbirliğiylekapatıyorsa, başka bir ortaklık söz konusu. Yeni bir derin devlet...
http://siyaset.milliyet.com.tr/gazeteci-olarak- utaniyorum/siyaset/siyasetyazardetay/17.05.2012/1541260/default.htm
19. Hatay'da PKK'lılarla çatışma çıktı... Üç asker şehit oldu...
17.05.2012
Hatay'ın Dörtyol ilçesine bağlı Kuzuculu kasabasındaki Atatürk Parkı'nın üst tarafındaki ormanlık alanda teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada şehit sayısı 3'e yükseldi.
Hatay'ın Dörtyol ilçesindeki terörist saldırıda şehit sayısı 3 oldu. Dörtyol'un Kuzuculu Beldesi'nde meydana gelen terörist saldırıda bir binbaşı, bir üsteğmen ile bir teğmen şehit düştü. Kuzuculu Belediye Başkanı Bekir Toksoy, ilçeye 20 kilometre mesafedeki Amanos dağlarının iç kısmında operasyonda bulunan jandarma özel harekat askerlerine, PKK'lı teröristler tarafından roketatarlı saldırı gerçekleştirildiğini belirtti. Başkan Toksoy, askerlerin roketli pusuya düşürülmesi sonucu bir binbaşı, bir üsteğmen ile bir teğmenin şehit olduğunu, iki askerin de yaralandığını belirtti. Yaralı askerlerden birinin durumunun ağır olduğunu bildiren Toksoy, "Yerleşim alanına 20 kilometre mesafede yaşanan bir terör hadisesi. PKK'nın çirkince bir eylemi.. Milletimizin başı sağ olsun." açıklamasında bulundu
20. Kılıçdaroğlu'nu AK Parti'de siyaset dersi almaya çağırdı :
17.05.2012
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Okul Sütü Projesi'yle ilgili eleştirilerini sert bir dille yanıtlarken, 'İnsan biraz edep eder. İftira atmanın da bir namusu vardır' dedi. AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, CHP liderini AK Parti Siyaset Akademisi'nde siyaset öğrenmeye çağırdı. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
İFTİRA ATMANIN DA NAMUSU VARDIR : Sayın Kılıçdaroğlu çıktı; 'İzmir Belediyesi 5 yıldır her gün pastörize süt dağıtıyor' dedi. İzmir'de her gün değil, haftada bir gün basit ambalajla süt dağıttığı ortaya çıktı... 'Çocuklarımızı zehirledin' dedi. Bilimsel raporlar, dağıttığımız sütte hiçbir zehirleyici madde olmadığını ortaya koydu. 'İhale yandaş kuruluşlara verildi' dedi... Türkiye'deki 17 süt firmasının 17'si de ihaleye katılmışır. Ayıptır ya ayıptır. İnsan biraz edep eder. İftira atmanın da bir namusu vardır
SİYASET AKADEMİSİ'NE GEL : Sen ortaya atacaksın pisliği, biz gelip pisliğini mi temizleyeceğiz? Bu nasıl siyaset? Tarzı bu; çamur at, çark et. İftira at, pişkinliğe vur. Karala, kaç. Bunu siyaset zannediyor. Bizim işimiz başımızdan aşkın. Kusura bakmasınlar, bu saatten sonra çıkıp da bir de CHP Genel Başkanı'na siyaset dersi veremeyiz. Ama arzu ederse AK Parti Siyaset Akademisi'nin kapısı ardına kadar açık. Kendisine tavsiye ediyorum; buyursun bizim seminerlerimize katılsın. Mutlaka istifade eder. Çünkü buraya çıkan, buradan boş dönmez.
BU NASIL VİCDANSIZLIK? : Belki ağır olacak; çocukların eline taş verip askere, polise taş attırmak, çocukların eline molotof tutuşturup dershaneye, yurda, hatta belediye otobüsüne saldırtmak, o çocukların arkasına sığınıp siyaset yapmak nasıl bir vicdansızlıksa, sütün arkasına sığınıp siyaset yapmak da o kadar vicdansızlıktır.
MAKAM DEĞİL HİZMET YARIŞI : (CHP kongrelerindeki kavgaları kastederek) Makam peşinde olanlar fikirlerini değil, yumruklarını konuştururlar. Bir dava peşinde olanlar ise fikirlerini konuştururlar. Biz makam kapma yarışı değil, hizmette bayrak yarışı yapıyoruz. Onlar yol arkadaşı olarak çeteleri, belli sınıfları, belli zümreleri, sadece belli etnik kökenleri seçtiler. Onlar yol arkadaşı olarak milli irade düşmanlarını seçtiler. Millete hakaretle yetinmeyip, şerefli TSK'ya dil uzatacak kadar ölçüyü kaçıranlarla yol arkadaşlığı yapıyorlar. Esasında buna yol arkadaşlığı denmez, olsa ola tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş denir. Hayırlı yolculuk dileriz.
TEORİLERİ ALTÜST EDECEĞİZ : AK Parti artık Türkiye'nin partisi değil, dünyanın partisidir. İnşallah 2014 seçimlerinde bütün teorileri, ön kabulleri altüst edip iktidarda büyüme örneğini tüm dünyaya göstereceğiz.
http://www.aksam.com.tr/kilicdaroglunu-ak-partide-siyaset-dersi-almaya-cagirdi--116149h.html
21. Cemaat ele geçirmez, isterse kendi yapısını kurmayı tercih eder : TÜSİAD'dı ele geçirmeye çalışmadılar ve TUSKON'u kurdular örneğin. Fenerbahçe için de geçerli bu, gider Patlıcanbahçe diye bir şey kurarlar ama sızmayı tercih etmezler."
18.05.2012
Star yazarı Fehmi Koru ile Vatan yazarı Ruşen Çakır'ın konuk olduğu 32. Gün'de Fenerbahçe konusu masaya yatırıldı. Fehmi Koru, köşesindeki görüşlerini tekrar ederken "Fethullah Gülen'in böyle şeylerle uğraşacak zamanı bile yok" dedi. Birand'ın "biliyor musun yoksa tahminen mi söylüyorsun" diye sorması üzerine "meşguliyetlerinden dolayı biliyorum" diye cevap veren Koru şöyle devam etti:
Cemaat ele geçiremez kendi yapısını kurar : "Bu olay dehşetengiz boyutlara varmış durumda ve çok ciddi bir paranoya haline geldi. Öncelikle iddialara konu olan 'ele geçirme' suçlaması cemaatin çalışma sistemine ve modelitesine uymuyor, cemaat bu tür durumlarda içeri sızıp ele geçirmeyi değil kendi yapısını kurmayı tercih eder. Zaten Fenerbahçe'ye kongre üyesi olmak da o kadar kolay değil. Mevcut laik üyeler, birden Cemaatçi mi oldu da bu iddialar ortaya atılıyor. Cemaat'in yöntemi de zaten bu iddiayı doğrulamıyor. TÜSİAD'dı ele geçirmeye çalışmadılar ve TUSKON'u kurdular örneğin. Fenerbahçe için de geçerli bu, gider Patlıcanbahçe diye bir şey kurarlar ama sızmayı tercih etmezler."
Cemaat iddialara karşılık açıklma yapacak : Koru, cemaatin şike ve Fenerbahçe tartışmasında kendini taraf olarak görmediğini söylese de ilginç bir not düşmeyi ihmal etmedi:
"Kendilerini taraf olarak görmüyorlar ama bu noktadan sonra kaçamayacaklarını bildikleri için iddialara dair bir açıklama yapacaklar."
http://haber.gazetevatan.com/cemaat-ele-gecirmez-isterse/451444/1/Gundem
22. Genelkurmay başkanlığından Açıklama geldi : Wall Street Journal’ın Uludere’yle ilgili “İlk görüntüyü ABD’nin Predatör’ü verdi” haberine Genelkurmay’dan yalanlama geldi: “İlk görüntüyü Predatör değil Heron verdi.”
17.05.2012
ABD’nin Wall Street Journal gazetesinde yer alan 34 sivilin bombalanarak öldürüldüğü Uludere olayıyla ilgili istihbaratı ABD’nin verdiği iddiaları dün Ankara’nın gündemine oturdu. İki gün boyunca sessiz kalan TSK’dan beklenen açıklama akşamüstü geldi. Açıklamanın, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in haftalık görüşmesi sonrasında yapılması dikkat çekti. Genelkurmay’ın internet sitesinde yer alan açıklamada şöyle denildi: ”Bazı basın yayın organlarında, bir yabancı gazeteye dayanarak verilen haberlerde, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere güneyinde sınır ötesinde meydana gelen olayda, ilk görüntünün ABD insansız hava aracından (Predatör) verildiği iddia edilmektedir. Haber gerçeği yansıtmamaktadır. Olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait insansız hava aracı tarafından yapılmıştır. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler olayı inceleyen makamlara gönderilmiştir.”
http://haber.gazetevatan.com/Haber/451309/1/Gundem
23. WSJ muhabiri: Haberin arkasındayız :
18.05.2012
Türkiye'yi karıştıran Wall Street Journal makalesini yazan Joe Parkinson ve Adam Entous'tan haberlerinin arkasında durduklarını söyleyen ve yayınladıkları makaleye açıklık getiren ikinci bir yazı geldi. Makaleyi yazanlardan Joe Parkinson twitter hesabından da "Haberimizin arkasındayız. Aksi yönde bilgi getirebilen varsa merakla bekliyorum" yazarak açıklamalarda bulundu. İşte WSJ'nin bugünkü makalesi:
"Türk Silahlı Kuvvetleri Wall Street Journal’ın, Uludere’de sivillerin ölmesine sebep olan saldırıda istihbaratın ABD’ye ait insansız hava uçaklarından geldiği iddialarını sert bir şekilde yalanladı. Genelkurmay yaptığı açıklamada iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Pentagon’un eylem sonrası raporuna dayanak, Journal bir Amerikan insansız hava uçağının bir grup insan ve sürü halinde hayvanları gördüğünü ve bu bilgiyi Türk ordusuna geçtiğini yazmıştı. Türkler konvoyu Kürt militanları olarak tanımladı ve hava kuvvetleriyle jetlerini kullanarak saldırıda bulunma kararı aldı. Pentagon’un değerlendirmesi sadece insansız hava uçağının rolünü tarif ediyor ve Türkiye’nin aynı zamanda konvoyu takip edip etmediğine değinmiyor.
Türkiye’de yapılan açıklamada “Olayda ilk görüntü tespitini TSK’ya ait insansız hava araçları yaptı” dedi. Açıklama ABD’nin rolüne değinmedi. TSK ve Savunma Bakanlığı daha önceden de saldırıya sebep olan istihbaratın iç kaynaklardan geldiğini söyledi. Türk Ordusu ve üç ayrı hükümet departmanı bizim makalemizle ilgili yorumlarını yayınladı. Konu Washington ve Ankara için oldukça hassas. Türkiye ABD’nin insansız hava uçaklarının bu işle ilgili olduğunun görünmesini istemiyor özellikle de muhalefete karşı."
Bu da twitter açıklaması: Twitter hesabında "Haberimizin arkasında duruyorum. Haberdeki bütün iddialar araştırılmış, kaynaklara dayandırılmıştır. Eğer başkalarının olayların başka şekilde geliştiğine dair kanıtları varsa merakla dinlemek isteriz" diyen Joe Parkinson şu iki soruyu sordu:
Türkiye insansız hava uçağının hangisi olduğunu neden kesin olarak açıklayamıyor?
Hava uçağının ölçümü değerlendirmede yer aldı mı?
http://haber.gazetevatan.com/wsj-muhabiri-haberin-arkasindayiz/451432/1/Gundem
24. “Akşamdan kalan” tazminatsız işten atılabilecek
18.05.2012
Eskiden işyerine 'sarhoş' geleni işten çıkarma gerekçesi, 'alkollü' olarak değiştiriliyor. Akşam içilen içki bile işi kaybettirebilecek. 30 Haziran’da Meclis kapanmadan önce çıkarılması planlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı’nın İçki veya Uyuşturucu Madde Kullanma Yasağı’nı düzenleyen 84. maddesindeki bir ifadenin sessiz sedasız değiştirildiği ortaya çıktı.
Yasalaşmayı bekliyor : TBMM gündeminde olan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı kamuoyunda halen tartışılıyor. Ancak bir madde var ki üzerinde hiç durulmuş değil. Bu, Alkollü İçki veya Uyuşturucu Madde Kullanma Yasağı’nı düzenleyen 24. madde. Maddeye göre işyerine alkollü içki veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaklanıyor. Oysa yasanın yürürlükte olan halinde söz konusu bölüm 84. madde altında düzenleniyor ve giriş cümlesi şöyle:
“İşyerine sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır.”
İlk anda iki cümle arasında ciddi bir fark yokmuş gibi dursa da halen yürürlükte olan 84. maddeye göre işyerine sarhoş olarak gelmek yasak kapsamındayken yeni maddede alkollü içki almış olarak gelmek yasaklanmış oluyor. Bu da hukukçulara göre atlanmaması gereken bir detay.
‘Sorun yaratacak bir ölçüt’ : Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. K. Ahmet Sevimli konuyla ilgili olarak “Hem hukuki hem de politik açıdan sorun yaratacak bir ölçüttür” derken bu görüşünü şöyle açıyor:
“Gece alkol alıp sabah işyerine gelen bir işçinin kanında belli oranda alkol bulunabilir. Ya da ara dinlenmesinde sarhoşluk yaratmayacak derecede alkol alan işçinin de durumu farklı değildir. Düzenleme bu haliyle kalırsa söz konusu işçinin sözleşmesinin feshi gündeme gelebilecektir.” Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ufuk Aydın ise yeni hükmün işçinin durumunu ağırlaştırdığını savunuyor. Yeni hükmün tazminatsız fesih sebebi haline getirildiğini belirten Aydın, “Önceden, sözgelimi bir kadeh şarap içtikten sonra sarhoş olmaksızın işe giden işçinin iş sözleşmesi feshedilemez iken; tasarı yasalaşırsa, sarhoş olmayan ama bir şişe bira ya da bir kadeh şarap içtikten sonra işe giden işçi, bu durum fark edilirse tazminatsız işten çıkarılabilecek. Özetle yeni düzenleme işçinin daha aleyhine. Bu durum mevcut Yargıtay içtihadına da uymuyor” diyor.
Eski hali : “İşyerine sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır.”
Yeni hali : “İşyerine alkollü içki veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır.”
Yargıtay’a göre suç değil : Yargıtay’ın bir kez hariç bugüne kadar verdiği tüm kararlarda işçinin işe alkollü değil sarhoş gelmesinin suç olduğu belirtiliyor. Kurumun 2010’da verdiği kararda ise işyerine alkollü gelmeyi âdet edinmiş bir işçi hakkında işten çıkarma hükmünün onandığı belirtiliyor.
AB’de düzenleme yok : AB Türkiye Ofisi ise birliğin işyerine sarhoş ya da alkollü gelmekle ilgili bir düzenlemesinin bulunmadığını, AB’yi ilgilendiren düzenlemelerin ayrımcılık içeren durumlarla ilgili olduğunu vurguluyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise bu konuda “İşçilerin de özel yaşamlarına saygı hakkı göz ardı edilmemeli; alkol ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili özel yaşamlarına yönelik müdahaleler, sınırlı, makul ve haklı olmalıdır” görüşünde.
http://www.aksam.com.tr/aksamdan-kalana-tazminatsiz-isten-atma--116549h.html
25. “Avukatsız karar” sürecini hızlandıracak yasa önerisine, mahkemelerin tutukluluk gerekçesini somut gerekçelere dayandırmasını öngören hüküm eklendi :
18.05.2012
Yasa önerisiyle “Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının zorunlu müdafinin de hazır bulunduğu duruşmada açıklanmış olması veya bu mütalanın zorunlu müdafiye yazılı olarak tebliğ edilmiş olması durumlarında, çocuklar hakkında görevlendirilmiş olanlar hariç olmak üzere, hukuken kabul edilebilir bir mazereti olmayan zorunlu müdafinin yokluğunda da karar verilebilecek” düzenlemesi getiriliyor. Böylece bir süredir avukatların da duruşmalara katılmaması nedeniyle Balyoz davasında yaşanan kilitlenmenin aşılarak “avukatsız karar” verilmesinin yolu açılmış olacak.
AKP’nin yasa önerisiyle ayrıca tutuklama kararlarıyla ilgili de yeni düzenlemelere gidildi. Muhalefetin tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını amaçlayan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin uzlaşma formülünü reddeden AKP, yasa önerisiyle tutukluluklarda mahkemeyi işaret etti. AKP’nin önerisinde tutukluluk kararlarının somut gerekçeye dayandırılması isteniyor. Öneride, CMK’nin “tutuklama kararını” düzenleyen 101. maddesinde değişiklik yapılarak tutuklama kararlarında, “kuvvetli suç şüphesi”, “tutuklama nedenlerinin varlığı” ve “somut olayda tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunun somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça yazılması” öngörüldü. Bu değişiklikle yargıcın ya da mahkemenin tutuklamanın devamı ya da tahliye isteminin reddine ilişkin karar verirken kuvvetli suç şüphesinin varlığını, tutuklama nedenlerinin varlığını ve somut olayda tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu somut olgularla gerekçelendirmek zorunda kalacak.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=338476
26. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'deki bütün il ve ilçe başkanlarımız 48 saat önce, 19 Mayıs'ta Atatürk anıtına çelenk bırakmak için dilekçe verdi. 2-3 valilik izin verdi, diğer valilerin tümü reddetti. Sonra izin veren valiler de izinlerini geri aldı" dedi :
18.05.2012
Marmaris Belediyesi'nce düzenlenen, "Uluslararası Marmaris Festivali"ne katılan ve 19 Mayıs Gençlik Meydanı'nın açılışını gerçekleştiren Kılıçdaroğlu, yarın 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın kutlanacağını anımsattı. "Türkiye'deki bütün il ve ilçe başkanlarımız 48 saat önce,19 Mayıs'ta Atatürk anıtına çelenk bırakmak için dilekçe verdi. 2-3 valilik izin verdi, diğer valilerin tümü reddetti. Sonra izin veren valiler de izinlerini geri aldı" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Türkiye genelinde Cumhuriyet Halk Partisi il ve ilçe başkanlarının Atatürk anıtına çelenk koyması yasaklandı. Düşünebiliyor musunuz? Hangi çağda yaşıyoruz? Hangi karanlık düşünceler bu kararları alabiliyor? Siz tüm dünyanın saygı duyduğu kurtarıcınızı anmak için çelenk bırakacaksınız, çiçek bırakacaksınız, ama yasak getiriyorlar. O yasakları onların kafalarına çalacağız."
Atatürk'ün, Türkiye'nin geleceğini sadece gençlere bıraktığını dile getiren Kılıçdaroğlu, geleceğin ve ülkenin teminatı olan gençlerin, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı direneceğine inandığını kaydetti.
27. 19 MAYIS COŞKUSU : Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışının 93. yılı Türkiye'nin dört bir yanında kutlandı. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında panellerden, koşulara, yürüyüşten, halk oyunları ve dansa, spor gösterilerinden, motor yarışlarına kadar pek çok etkinlik düzenlendi. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı İstanbul'da birçok merkezde yurttaşlar tarafından coşkuyla kutlandı. Binlerce yurttaş, Şişli, Bağdat Caddesi ve Beyoğlu'nda buluştu :
19.05.2012
Bayramlara ilişkin Yönetmelik sonrası 'statlardan' çıkan 19 Mayıs kutlamaları pek çok ilke sahne oldu. 'Stad' töreni sadece Samsun'da yapıldı. Ankara'da kutlamalar Gençlik Yürüyüşü ile başladı. Devlet erkanı Anıtkabir'e çıkmadı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, gençlerle birlikte Anıtkabir'i ziyaret ederek, Atatürk'ün mozolesine çelenk koydu, saygı duruşunda bulundu. Kılıç, deftere 'İşte benim doğum günüm' dediğiniz 19 Mayıs tarihi bütün gençlerimiz için emanete sahip çıkma şuurunu yenilemenin adıdır. Her bayram coşkusu tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet inancımızı pekiştirmektedir. Gençlerimizle birlikte sizi büyük özlemle, minnetle anıyoruz. Ruhunuz şad olsun' yazdı.
STATTA MAÇ VARDI : Geçmişte kutlama yapılan Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda bu kez şöhretler karması, Ampute Milli Takımı ile karşılaştı. Bakan Kılıç, 'Aktiviteleri artırmaya gayret ettik. Kutlamaları bir günden çıkarıp, bir haftaya yaydık. Etkinlikler çeşitlendi ama gelecek yıl daha da coşkulu olacak' dedi.
Bayrak Samsun'da : Tek stat kutlaması Samsun'da yapıldı. Etkinlikler kapsamında, Atatürk'ün Samsun'a gelişini sembolize eden bayrak, Kurtuluş Yolu'ndaki iskeleden karaya çıkarıldı. Kara subaya teslim edilen bayrak, 19 Mayıs Stadı'na götürülüp göndere çekildi. Kentte binlerce kişi yürüdü.
HARP OKULU'NDA 'KONGRELER' PANELİ : KARA Harp Okulu'nda 'Milli Mücadele Başlarken-Kongreler Dönemi' adlı panel düzenlendi. Panele, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, kuvvet komutanları, öğrenciler katıldı.
Kocaoğlu: İçim acıdı : İZMİR'de ilk tören Cumhuriyet Meydanı'nda yapıldı. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Metin Kaplan, Atatürk Anıtı'na çelenk koydu. Kutlamalar ilk kez 124 yıllık Atatürk Lisesi bahçesinde yapıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 'Ulu Önderimizin gençliğe armağan ettiği bir bayramın kutlanmasından kim niye rahatsız olur? Bizi meydandan Atatürk Lisesi'ne kutlamaya kim yönlendirir? İçim acıdı. Çok üzüldüm' dedi. Belediye, 19 Mayıs Yol Koşusu düzenledi. Binlerce İzmirli Saat Kulesi'nden Cumhuriyet Meydanı'na yürüdü.
YASAKLA ÇELENK KRİZİ YAŞANDI : Yönetmelikle Atatürk anıtına çelenk koyma yetkisi sadece Gençlik Hizmetleri ve Spor il müdürlüklerine bırakılmıştı. İzmir, Tokat, Yalova ve farklı kentlerde çelenk krizi yaşandı. CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Atatürk anıtına çelenk koyarak yasağı deldi.
Müdüre 'Saygı' fırçası : TAKSİM'de Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Numan Güzey, anıta çelenk koydu. Saygı duruşunda bulunulmadan İstiklal Marşı'na geçilmesi DSP'li kadınları kızdırdı. CHP'liler ise tünelden anıta yürüdü.
İSTANBUL'da Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, Taksim'e 'Ata'ya Saygı ve Gençlik Yürüyüşü' düzenledi. Öğrenciler dev Türk bayrağını taşıdı.
ŞİŞLİ'DE KIRMIZI-BEYAZ ŞOV : Şişli Belediyesi'nin kutlamaları hayli görkemliydi. Atatürk Müzesi'nden, Cevahir'e binlerce kişi bayraklar ve Atatürk resimleriyle yürüdü. 500 kişilik kadın korosu, Atatürk'ün sevdiği şarkıları söyledi, Kenan Doğulu konser verdi. Başkan Mustafa Sarıgül, 'Büyük ulusal bayramımıza halkın sahip çıkması bizim için çok önemli. Hiçbir ayrım yapmadan halkımıza çağrıda bulunduk' dedi. Güngören'de ise Osmanlı sporu 'Matrak' gösterisi sergilendi.
Bağdat Caddesi'nde büyük coşku : Kadıköy Belediyesi'nin düzenlediği "Fener Alayı ve Gençlik Yürüyüşü"ne binlerce kişi katıldı. Türk bayraklarıyla yürüyüşe katılan kadın ve çocukların çoğunluğunu oluşturduğu kalabalık Suadiye Işıklar'dan Göztepe Parkı'na kadar yürüdü. Binlerce insan, hep bir ağızdan Onuncu Yıl marşı ve Atatürk'ün sevdiği türküleri birlikte seslendirdi. Etkinliğe Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'ün yanı sıra CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve coşkulu binlerce Kadıköylü katıldı. Bağdat Caddesi boyunca süren yürüyüş Göztepe Parkı önünde olaysız şekilde sona erdi.
http://www.aksam.com.tr/her-yerde-bayram--116716h.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=338842
28. Anayasa Mahkemesi, uyuşturucu ve keyif verici madde alarak araç kullananların ehliyetinin süresiz alınmasını öngören yasa hükmünü iptal etti :
19.05.2012
Bu idari yaptırımı hakkaniyete uygun bulmayan Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla ehliyetler süresiz geri alınamayacak. Anayasa Mahkemesi'nin, Tokat 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin başvurusu üzerine verdiği kararın gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Yerel mahkeme, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48/6. maddesinde düzenlenen, 'uyuşturucu ve keyif veren madde alarak araç kullananların sürücü belgesinin süresiz geri alınacağı' hükmünün Anayasa'da güvence altına alınan seyahat özgürlüğünü kısıtladığı ve ölçüsüz olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Gerekçeli kararda, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık devlet olduğu hatırlatıldı.
Yasa koyucunun, Anayasa'ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda anayasal sınırlar içinde takdir yetkisine sahip olduğu anlatılan gerekçeli kararda, bu yetkinin idari yaptırımlar bakımından da geçerlilik taşıdığı kaydedildi. Hukuk devletinde, ceza hukuku alanında olduğu gibi idari yaptırımlara ilişkin düzenlemelerde de kuralların, önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olması gerektiğine işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi:
'Ceza hukukunda, doğrudan doğruya bir suçun karşılığı olmak üzere öngörülen asli cezanın yanında, bu cezanın etkisini artırmak, suç işlenmesinde caydırıcılığı sağlamak için asli cezaya ek olarak, kimi hak yoksunlukları da getirilmiştir. Ancak ceza hukuku alanında olduğu gibi hak yoksunluğu getiren diğer düzenlemelerde de hukuka aykırı eylemle yaptırım arasında adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygunluk bulunmalıdır.
İtiraz konusu kuralın, toplumun, refah, huzur ve mutluluğunu etkileyen trafik kazalarının önlenmesini sağlamak, dolayısıyla kişilerin can ve mal güvenliğini ve kamu düzenini korumak amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu düzenlemenin anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirinde olduğu açıktır. Ancak itiraz konusu kuralda, sürücü belgesinin geri alınmasının düzenlendiği diğer kuralların aksine muayene ve tedavi tedbirine yer verilmemesi, kişinin tedavi ve ıslah olması halinde sürücü belgesi almasına imkan tanınmaması, güvenli sürüş yeteneğini kaybetme ölçütüne yer verilmemesi ve belirli sürelerle kademelendirmenin de yapılmaması nedeniyle kuralın hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı açıktır. Ayrıca, yaptırımlarda güdülen asıl amacın işlediği suçtan dolayı kişinin ıslah olmasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğu dikkate alındığında, itiraz konusu kuralla süresiz bir hak yoksunluğu getirilmesi, yaptırımların ıslah edici yönüyle de bağdaşmamaktadır. Kural, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır. İptali gerekir.'
Yüksek mahkeme, yasa hükmünü 'hukuk devleti' ilkesi yönünden iptal ederken, yerel mahkemenin 'seyahat özgürlüğü' ilkesi yönünden itirazıyla ilgi kurmadı.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararı nedeniyle doğan boşluğu, kamu düzenini ihlal edici nitelikte görerek, iptal hükmünün 6 ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırdı.
http://haber.gazetevatan.com/ehliyet-icin-cok-onemli-karar/451713/1/Gundem
29. Başbakan TOBB Genel Kurulu’nda konuştu : Can Karşılığı Alışveriş Yapıyorlar, Yeni Anayasa Çalışmalarında Masadan Kalkan Taraf Asla Biz Olmayacağız :
20.05.2012
Erdoğan, ''Bugün hamd olsun Türkiye artık kendisine güveniyor, kendisine inanıyor. Türkiye bugün başardıklarıyla övünmek yerine çok daha fazlasını başaracağına yürekten inanıyor. Demokrasi pedalını 9,5 yıl boyunca olduğu gibi bugün ve bundan sonra da asla yavaşlatmadan çevirmek zorundayız. Türkiye'nin itici gücü demokrasidir. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan, büyütecek olan, 2023 hedeflerine ulaştıracak olan hiç kuşkusuz tıkır tıkır işleyen, kusursuz işleyen, ileri standartlarda işleyen bir demokrasidir'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan,''Antidemokratik dönemlerde işini büyütenler, kazancını artıranlar, işleri ciddi manada tıkırında olanlar oldu. Ama bu bir avuç seçkin büyürken, bu bir avuç seçkinin işleri tıkırında giderken Türkiye'de geride kalanların tamamı yoksullaştı, işsiz kaldı, çarklar durdu, kepenkler kapandı. Gazetelerde çarşaf çarşaf belli markalar karalanırken, bazı imtiyazlılar pazarda rakipsiz kaldılar, tek kaldılar, tekel oldular'' dedi.
Yeni Anayasa : Erdoğan, anayasa çaılşmalarıyla ilgili olarak, ''Yeni bir anayasa konusunda bizim parti olarak, hükümet olarak hiçbir önyargımız yok. Elbette ülkenin ve milletin sınırları bizim sınırlarımızdır. Ama bu sınırlar dairesinde huzuru, barışı, refahı, dayanışmayı, kardeşliği pekiştirmek isteyen her adımın yanında oluruz, arkasında oluruz. Dayatma ile yapılan reformların, dayatma ile yapılan anayasaların Türkiye'ye fayda sağlamadığını tam tersine zarar getirdiğini hep birlikte gördük ve yaşadık'' dedi.Başbakan Erdoğan, ''Yeni bir anayasa için oluşan fırsatın hiçbir şekilde dayatma ile zorlama ile heba edilmesini istemeyiz. 12 Haziran seçimlerinin hemen akşamı biz yeni anayasa ile ilgili çalışmaları zaten başlatmıştık. Aradan yaklaşık 1 yıl geçti, gerçekten yeni anayasa için şu anda dahi çok ciddi bir birikim oluştu'' dedi.
Terör Sorunu : Erdoğan, ''Tıpkı demokrasi gibi terörde sadece belli bir bölgeyi, sadece belli kesimleri değil, Türkiye'nin tamamını ilgilendiren, tamamını huzursuz eden bir sorun. Yaklaşık 30 yıldır bu sorunu yaşıyoruz. Gerek yanlış teşhis, gerek yanlış yöntemler nedeniyle iktidarı devraldığımızda yıllar içinde küçülen değil büyüyen bir terör olgusuyla karşılaştık. Öncelikle teşhis noktasında dar kalıplara, sloganlara ön yargılara kapılmadan gerektiğinde eleştirimizi gerektiğinde ülke olarak öz eleştirimizi yaparak temellere inmeye çalıştık'' dedi.
Başbakan Erdoğan, TOBB Genel Kurulu'nda, ''Birileri gitmiş Kuzey Irak'ta, Kandil Dağı'nda bir taşeronluk ofisi açmış. Bu taşeronluk ofisinde ne yazık ki kanla alışveriş yapılıyor, canla alışveriş yapılıyor. Oradan sadece belli kişiler, belli gruplar da değil, altını çizerek söylüyorum Türkiye'ye karşı hasmane tutumu olan belli ülkeler, belli odaklar da gidiyor kan karşılığı, can karşılığı alışveriş yapıyorlar'' diye konuştu.
Erdoğan, ''Böyle her işe uygun taşeron bir firma varken o firmayı kiralayalar, o firmanın faaliyetlerine neden engel olsunlar. Türkiye'de adının başında milletvekili sıfatı olanlar, adının başında genel başkan sıfatı olanlar, pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvik edebiliyorlar. Neden? Çünkü onlar da o taşeronluk ofisinden besleniyor, onlar da oradan nemalanıyorlar'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Kürt kökenli kardeşlerimin çocukları dağda ölürken, bizim gençlerimiz, polisimiz, askerimiz şehit olurken bu baronlar semirdikçe semiriyor'' diye konuştu.
http://haber.gazetevatan.com/erdogan-turkiye-issiz-kaldi-cunku/451828/1/Gundem
http://www.aksam.com.tr/can-karsiligi-alisveris-yapiyorlar--116809h.html
30. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 67. Genel Kurulu’nda konuşan Kılıçdaroğlu, salonda bulunanlardan kendilerine ”Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirirsem başıma bir şey gelir mi?” ve “Ben telefonda konuşurken acaba telefonum dinleniyor mu?” sorularını sormalarını istedi. Kılıçdaroğlu, bu iki kaygının ülkede demokrasinin kalitesini ortaya koyduğunu ileri sürdü :
20.05.2012
Terör Konusu : CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terör sorunun çözümü için Parlamento’da ve parlamento dışında komisyon kurulması gerektiğini belirterek, ”Biz terörle müzakere eden, müzakereyi savunan bir parti değiliz. Terörle müzakere eden, toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu zaten bilemez. Ülkemizde analar ağlamasın deniyorsa bizim bulduğumuz yolla analar ağlamaz. Herkes, her siyasal parti elini taşın altına koyacak” diye konuştu.
Yeni Anayasa : Anayasa çalışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, herkesin daha özgür bir anayasadan yana olduğunu vurguladı. Çalışma kapsamında parlamentoda kurulan Uzlaşma Komisyonu’na üye vererek katkıda bulunduklarını ve bu üyelerin alanlarında uzman kişiler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, daha kaliteli bir demokrasi için yalnızca anayasa değişikliğinin yeterli olmadığını, mevcut yasaların da düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ”Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne şu teklifi yaptık, yeni bir anayasa yapalım eyvallah itirazımız yok ama bu ülkede darbe hukuku aynen yürürlükte. 12 Eylül darbesinin çıkardığı, yaptığı yasalar yürürlükte. Gelin bu yasaları değiştirelim. Nedir bu yasalar? Toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yasa, siyasi partiler yasası, seçim yasası, yargıçların bağımsızlığıyla ilgili yasalar gelin bunları değiştirelim. Bunun için anayasa değişikliğine gerek yok. Bunları süratli şekilde hayata geçiririz ve gerçekten demokratik bir ülkeyi sağlarız. Bize ne söylendi ’bunlara gerek yoktur’ dendi. Eğer siz, darbe hukukunu değiştirmek istemiyorsanız, darbe hukukundan yararlanıyorsanız darbecilerin ortağısınız bunun başka izahı yok.”
Kaliteli Demokrasi : Ülkede kaliteli demokrasiden söz etmenin mümkün olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ”Demokrasi, demokrasi diyoruz. Elinizi vicdanınıza koyun. Boynuna poşu taktı diye hiçbir delil yok, altını çiziyorum. Bir Hukuk Fakültesi öğrencisi 11 yıl hapisle mahkum edildi. Hangi demokrasiden söz edeceğiz, kime nasıl anlatacağız bunu? Uludere faciasının hesabı verildi mi? 34 yurttaşımız öldü, hesabı verildi mi? ’İstihbaratı milli kaynaklardan aldık’ dediler, milli kaynağımız Milli İstihbarat Teşkilatı. Milli İstihbarat Teşkilatı dedi ki ’hayır biz öyle istihbarat vermedik’. Nereden öğreniyoruz istihbaratın nereden alındığını, Amerika’da yayınlanan gazeteden. Bunun hesabı bu ülkede sorulmadığı sürece sağlıklı bir demokrasiyi yeniden inşa edemeyiz” Terörün çözümü Terörün, Türkiye’nin son 40 yıldır en temel sorunu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, TBMM’de okunan hükümet programında terörle ilgili bir tek cümle bulunmadığını savundu.
Eğer bugün ülkede terör bitmiyorsa bunun tek sorumlusunun siyaset kurumu
olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ”Kimse kusura bakmasın. Çözüm üretilecekse,
terör sorunu bitecekse bu toplumsal uzlaşmayla çözülür” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ”Toplumsal uzlaşma
ne demektir?” diye sorduğunu belirterek, şunları kaydetti:
”Keşke burada olsaydı da toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu o da
dinleseydi. Toplumsal uzlaşma şu değerli arkadaşlarım; Anayasayı değiştiriyoruz
değil mi? Bir toplumsal uzlaşma komisyonu kurduk mu, kurduk. Her partiden eşit
milletvekili verdik mi, verdik. Bir toplumsal uzlaşmayla, çağdaş, özgürlükçü bir
Anayasa yapmak için biraraya geldik. Sivil toplum örgütlerinden görüş alıyoruz.
Dağdaki çobandan da görüş alıyoruz. Mardin’den, Diyarbakır’dan, Tekirdağ’dan,
Rize’den de görüş alıyoruz. Herkesin ortak talebini bir noktada bütünleştirmek
istiyoruz ve istiyoruz ki bir vatandaşımız eline Anayasa kitapçığını aldığında
’bu benim Anayasamdır’ diyebilsin. Toplumsal uzlaşma budur. Peki terör konusunda,
niye Meclis’te bir komisyon kurmuyoruz?” Her siyasi partide terörün sonlandırılmasıyla ilgili akil, bilgili insanlar bulunduğunu, Anayasa komisyonuna bu konunun uzmanları nasıl seçiliyorsa, terör konusunda da her siyasi partinin milletvekili görevlendireceğini ve Parlamento’da uzlaşma komisyonu kurulabileceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, bunun da yeterli olmayacağını, parlamento dışında ikinci bir komisyonun da kurulması gerektiğini ifade etti. Parlamento dışındaki ikinci komisyonun, yine her siyasal partinin akil adamlarından, kanaat önderlerinden ve üniversite hocalarından bir heyetten oluşacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Onlar herkesle her ortamda görüşme yapabilirler. Yurt dışına da
gidebilirler. Yurt içinde de görüşebilirler. Biz terörle müzakere eden,
müzakereyi savunan bir parti değiliz. Terörle müzakere eden, toplumsal uzlaşmanın
ne olduğunu zaten bilemez. Ülkemizde analar ağlamasın deniyorsa bizim bulduğumuz yolla analar ağlamaz. Herkes, her siyasal parti elini taşın altına koyacak. Ben bu sorunu çözerim diyecek. Masadan da kalkmayacak. O sorunu çözmek için masaya oturacak. İşte toplumsal uzlaşma budur. Eğer siz toplumsal uzlaşmanın ne olduğunu bile hala bilmiyorsanız kusura bakmayın ama sizin Başbakanlık koltuğunuz her zaman tartışma konusu olur. Önce şunu çok iyi bileceğiz. Toplumsal uzlaşma
ekonomik sosyal konseyin kuruluş nedeni de toplumsal uzlaşmadır. Anayasanın
değişmesi için de toplumsal uzlaşmayla bir komisyon kurduk. Terör konusunda da
siyaset kurumu görevini yapacak. ”Dayatmayla reform olmazmış. Bir insan söylediğinde samimi olur” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ”dayatmayla reform olmaz” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ”Doğrudur. Ama ben şu soruyu sormak isterim; eğitim sisteminde yapılan değişiklik nasıl oldu? Dayatmayla olmadı mı? Milletvekilleri tekmelenmedi mi? Konuşma hakları ellerinden alınmadı mı? Konuşmasınlar denmedi mi? ’Dayatmayla olmaz’ ne kadar güzel bir laf. Eğitim gibi bir ülkenin en stratejik konusu, Milli Eğitim Şurası’nda görüşülmedi. Hükümet Programı’nda yok. Kalkınma planlarında yok. Bakanlar Kurulu’ndan yasa tasarısı olarak gelmiyor. 5 tane milletvekili Kanun teklifi veriyor, hiç birisi eğitimci değil. Yıldırım hızıyla geçiyor, muhalefeti konuşturmuyorlar, efendim, dayatmayla reform olmazmış. Bir insan söylediğinde samimi olur.”Ülkenin geleceğiyle ilgili eğitim konusunun çok önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, insani gelişme endekslerine bakıldığında Türkiye’nin ne kadar geriye gittiğinin görüleceğini, OECD’nin eğitimle ilgili rakamlarında Türkiye’nin sondan ikinci sırada olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, her organize sanayi bölgesine yatılı meslek lisesi yapılmasını da önererek, böylece sanayicinin aradığı ara elemanın oralarda yetiştirilmesi gerektiğini belirtti.
31. 16 Mayıs'ta Giresun'un Dereli ilçesinde 4 işçiye mezar olan HES'in Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadığı belirtildi :
20.05.2012
Giresun’un Dereli ilçesinde dört işçinin ölümüne bir işçinin de yaralanmasına neden olan HES’in ÇED raporu olmadığı ortaya çıktı. Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları tarafından yapılan açıklamada, dört işçiye mezar olan HES için verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararına karşı yöre halkı tarafından açılan davanın yerel mahkeme tarafından reddedildiği belirtilerek, “hâkimler davacıların dertlerini dinlemiş olsa 4 işçinin cansız bedeni toprak altından çıkartılmayacaktı” denildi. Valilik ise kazanın ardından denetimlerin arttırıldığını açıkladı.
Giresun’un Dereli ilçesinde yapımı devam eden Aksu Vadisi Kaybaşı Baybahan Regülatörü ve Doruk HES'in inşaatı sırasında meydana gelen heyelan nedeniyle çöken beton duvarın altında kalan Erdem Eren, Kerem Erdem, Kenan Özdemir, Mustafa Yiğit adındaki dört işçi yaşamını yitirmiş, Zafer Kırlak ise ağır yaralanmıştı. Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) tarafından yapılan açıklamada, iş güvenliğinin maliyet kalemi olarak görüldüğü bir sosyo-ekonomik sistemde yaşandığı belirtilerek, gerçekdışı olduğu öne sürülen ‘enerji ihtiyacı’ söylemi kullanılarak insan eliyle inşa edilen HES, termik, nükleer santraller ve barajların ölüm kaynağı olduğu görüşü savunuldu.
http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/dort-iscinin-oldugu-hesin-ced-raporu-yok-haberi-54990
32. MEB, tüm okul müdürlerini eğitime alıyor :Bakanlık, gelecek eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak 12 yıllık zorunlu eğitime ilişkin il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini bilgilendirecek. Uzaktan eğitim teknolojisiyle yapılacak bilgilendirmelere toplam 76 bin 683 yönetici katılacak :
20.05.2012
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak kamuoyu tarafından ''4 4 4'' olarak bilinen 12 yıllık zorunlu eğitim hakkında il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini bilgilendirecek. Bu kapsamda İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Eğitim Grup Başkanlığı'nın koordinesinde, Bilgi İşlem Grup Başkanlığı'nın teknik desteğiyle uzaktan eğitim teknolojileri kullanılarak il ve ilçe yöneticileriyle okul ve kurum yöneticilerine yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.
Uzaktan eğitimler, 28 Mayıs'ta başlayacak ve 4 gün sürecek. Eğitimlere 793 il ve ilçe milli eğitim müdürü, 288 milli eğitim müdür yardımcısı, bin 439 il ve ilçe şube müdürü, 25 bin 282 okul ve kurum müdürü, 6 bin 185 müdür başyardımcısı ve 42 bin 696 müdür yardımcısı olmak üzere toplam 76 bin 683 yönetici katılacak.
12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasının da anlatılacağı eğitimlerde, yeniden yapılandırılan Milli Eğitim Bakanlığı birimlerinin misyonu, politikası ve stratejileri değerlendirilecek.
Uzaktan eğitimlerin her gününe ayrı bir birim yöneticisi katılarak, katılımcıları bilgilendirecek. Özel eğitim ve rehberlik hizmetleri, insan kaynakları, temel eğitim, mesleki ve teknik öğretim, inşaat emlak grup başkanlığı, talim ve terbiye kurulu ile ortaöğretim ile ilgili sunumlar yapılacak.
Toplantının açılış konuşmasının Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından yapılması öngörülüyor.
http://www.sabah.com.tr/Egitim/2012/05/20/meb-tum-okul-mudurlerini-egitime-aliyor
33. Meclis Genel Kurulu'nda bu hafta :
20.05.2012
ASKERLİK KANUNU DEĞİŞİYOR : Askerlik Kanunu sil baştan değiştiren tasarıyla birlikte asker alma işlemleri Millî Savunma Bakanlığınca yürütülecek.
Askerlik çağına gireceklerin kimlik bilgileri İçişleri Bakanlığınca her yıl Ekim ayında Milli Savunma Bakanlığına bildirilecek.
Askerlik çağına girenler ile bunlarla işleme tabi olanların yoklaması, her yıl 1 Ocak günü başlayacak ve o yıl askerlik çağına giren doğumluların sil'haltına alınacağı ilk celp ve sevk tarihinin bitimine kadar devam edecek.
Yükümlülerin sağlık muayeneleri Türk Silahlı Kuvvetleri sağlık yeteneğine ilişkin yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre yapılacak.
Yoklamaları yapılanlar, askerliğe elverişli olanlar veya askerliğe elverişli olmayanlar olarak ikiye ayrılacak. Askerliğe elverişli olmayanlar asker edilmeyecek.
Lise veya dengi okullar ile fakülte ve yüksekokullarda öğrenim görenlerin askerlikleri, 29 yaşını geçmemek üzere mezun oluncaya veya ilişikleri kesilinceye kadar ertelenecek.
29 yaşına kadar askerlikleri ertelenenler, seferberlik halinde lüzum ve ihtiyaca göre askere sevk edilecek.
Savaş zamanı hariç olmak üzere, bir baba veya ananın iki oğlundan biri askerdeyken diğer oğlu, ikiden fazla oğlu olanlardan ikisi askerde iken diğerleri, oğullarından biri muvazzaf askerlik hizmetini bitirinceye kadar askere sevk edilmeyecek.
Emsali doğumluların yoklaması sırasında lise veya dengi okuldan mezun olduğunu belgeleyenlerin askerlikleri üç yıl, fakülte veya yüksekokuldan ilişikleri kesilenlerle yüksekokul mezunlarının askerlikleri ise 29 yaşını tamamladıkları yılın sonu esas alınarak iki yıl süreyle ertelenecek. Bunlar, ertelemelerinin sona ereceği yıl muayeneleri yapılarak o yıl askerlik çağına giren doğumlularla işlem görecek.
Yoklama kaçağı, saklı ve bakayaları bilerek resmi veya özel hizmete alanlar Askerî
Ceza Kanununa göre cezalandırılacak.
ARABULUCULUK SİSTEMİ GELİYOR : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesini öngörüyor. Tasarısıyla birlikte tazminat ve her türlü alacak davaları, iş hukuku ve tüketici hukukundan kaynaklanan davaların arabulucuya götürülebilecek. Yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar arabuluculuk yoluyla çözülebilecek.
Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest olacak.
Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilecek.
Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak.
Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacak.
Arabuluculuk faaliyetlerinin sistematik bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla Daire Başkanlığı kurulacak.
Bu Daire Başkanlığı ülke genelinde arabuluculuk sisteminin kurulması ve hizmetin yürütülmesinden sorumlu olacak.
Arabuluculuk hizmetlerine ilişkin olarak Arabuluculuk Kurulu oluşturulacak.
Kurul, arabuluculuk hizmetlerine ilişkin temel ilkeler ile arabuluculuk meslek kurallarını belirleyecek. Arabuluculuk eğitimine ve bu eğitimin sonunda yapılacak olan sınava ilişkin temel ilke ve standartları tespit edecek.
KOMİSYONLARIN GÜNDEMİ
22 Mayıs Salı günü toplanacak olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın;193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi yer alıyor.
Üstün Yetenekli Çocuklar Araştırma Komisyonu'nun 22 Mayıs Salı günü yapacağı toplantının gündeminde, Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığından, üstün yeteneklilerle ilgili, özellikle de farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş müfredat hakkında Prof. Dr. Emin Karip'in bilgilendirmesi yer alıyor.
Meclis KİT Komisyonu'nda bu hafta kamu iktisadi teşebbüslerinin 2009-2010 yılı hesaplarına ilişkin üst komisyon denetim programı görüşmelerine devam edilecek.
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu'nun 23 Mayıs Çarşamba günü yapacağı toplantıda, İzmir EXPO Alanı Hakkında Kanun Tasarısı bulunuyor.
Çarşamba günü toplanacak olan Sanayi, Ticaret,Enerji,Tabii Kaynaklar,Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nda, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşülecek.
GDO'LU ÜRÜNLER
Çevre Komisyonu 23 Mayıs Çarşamba günü yapacağı toplantıda, Türkiye Tohumcular Birliğinden "GDO'lu ürünler" konusunda bilgi alacak.
23 Mayıs Çarşamba günü yapılacak olan Adalet Komisyonu'nda, Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı masaya yatırılacak.
DARBE KOMİSYONU
Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun 23 Mayıs Çarşamba günü yapacağı toplantının gündeminde alt komisyonların çalışma konularının belirlenmesi, komisyonda görevlendirilecek uzmanlarla ilgili önerilerin değerlendirilmesi, bilgisine başvurulacak kişiler ile ilgili önerilerin değerlendirilmesi yer alıyor.
Sanayi, Ticaret, Enerji,Tabii Kaynaklar,Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nun 24 Mayıs Perşembe günü yapacağı toplantıda, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı bulunuyor.
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/05/20/askerlik-kanunu-degisiyor-arabuluculuk-sistemi-geliyor
Saygılarımızla,