Barolarda genel kurul zamanı

~ 12.10.2024, Av. Selin Nakıpoğlu ~

 

İçinde bulunduğumuz ekim ayında barolar olağan genel kurullarını toplayacak ve kurullarına üye seçecekler. Ayrıca Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu da aralık ayında toplanacak ve yeni yönetimini belirleyecek. Biz avukatların iki senede bir gündemine genel kurullar, kürsü konuşmaları ve kurullara aday olanların seçimi oturmakta. Bildiğim kadarıyla; Ankara, Adana, Denizli, Giresun Baroları bu hafta sonu, İstanbul, Ordu, Bursa, Antalya Baroları da gelecek hafta sonu olağan genel kurullarını gerçekleştirecek. Baro genel kurullarına katılımı önemseyenlerdenim, 22 senedir İstanbul Barosu genel kurulunda yapılan konuşmaları dikkatle dinlerim, mesleğin başındayken o konuşmalardan çok şey öğrendiğimi de anımsarım. E tabii, o hafta sonu uzun zamandır göremediğimiz fakülteden arkadaşlarımızı görmek, hasbihal etmek de ziyadesiyle hoş oluyor. Bu vesileyle, tüm meslektaşlarıma keyifli bir genel kurul süreci ve aday olanlara da seçimlerde başarılar dilerim.

Bilindiği üzere baro, avukatların kayıtlı olduğu kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşudur. Ve barolar, yasaların bir meslek kuruluşu olarak kendilerine yüklediği görevlerinin yanında, yargı sisteminin bir parçası olarak avukatların kurumsal örgütü niteliğinde ve hukukun gelişmesine katkıda bulunmaktadırlar. Ayrıca baroların Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik hukuk devletine dönüşü hedefinde yapabilecekleri de oldukça kayda değerdir. Malum, Avukatlık Kanunu baroları diğer yükümlülüklerinin yanı sıra “…hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak…” amacıyla da çalışmalarını yürütmekle sorumlu tutmaktadır. Buradan da hareketle, genel kurul konuşmalarının içeriğinde dönemin ihtiyaçlarının altının çizilmesi gerektiği de aşikâr.

∗∗∗

Tam da bu saik doğrultusunda geçtiğimiz hafta Laiklik Meclisi, baro yönetimlerine aday olan avukatlara laiklik mücadelesine topyekûn sahip çıkılması için açık çağrı yaptı. Sözünü; iyi formüle etmiş bir biçimde, merkezi bir yerden söyleyen bu çağrı oldukça önemli. Çünkü başkan adaylarının ve grupları adına konuşma yapacak adayların; genel kurullarda yapacakları kürsü konuşmalarının içeriği, belki de ülkemizin başına gelen en büyük felaket olan, bu siyasal İslam ikliminde son derece mühim. Lafı dolandırmadan, amaların, fakatların arkasına saklanmadan net konuşmanın zamanı!

Baroların ekim ayında yapacak oldukları genel kurullarında organlara aday olan avukatların laikliğin tasfiyesini hedefleyen “yeni anayasa” girişimine karşı tavizsiz bir duruş sergileyeceklerini ve laiklik mücadelesine koşulsuz destek vereceklerine ilişkin sözlerine genel kurul kürsü konuşmalarında yer vermeleri elzem. Geçtiğimiz hafta Laiklik Meclisi’nin yapmış olduğu çağrı da bu desteğin kürsülerde seslendirilmesi dileğiyle bitiyor. Neden bu dilek önemli? Çünkü ülkemiz 20 yılı aşkın süredir siyasal İslamcı politikalarla karşı karşıya. Ülkeyi yüzlerce yıl geriye götürmeye ant içmiş gibiler. Hem de yaşamın her alanında hız kesmeden laikliği tasfiye etmek için uğraşmaktalar. Halk-devlet-politika üçgeninde araçsallaştırılmış din kavramının ne menem bir sermaye sömürü aracı olduğunu iliklerimize kadar hissetmekteyiz. AKP tarafından; varlıkları Anayasa’ya, yasalara aykırı olan cemaat ve tarikatlara büyük bir itibar ve mali güç kazandırıldı. Hatta öyle ki, baskı unsuru kostümünü giyip hayat biçimimizi belirlemeye cüret etmekteler. Hukukta şu cemaat, sağlıkta bu cemaat, eğitimde şu cemaatin kolu hâkim diye tuhaf kavramlar hayatımıza girdi. Rüyamızda görsek “Yok canım, o kadar da olmaz” diyeceğimiz hale getirdiler ülkemizi.

∗∗∗

Laiklik insanlığın kazanımı. Aklın dinsel düşünce karşısında özgürleşmesi çok büyük bir kazanım. Hele kadınlar için daha da önemli. Zira siyasal İslam politikalarının ana gündemi kadınlar. Kadınlarla ilgili düzenlemeler İslamcı politikaların her zaman göbeğinde yer alıyor. Kadın erkek eşitliği reddedilerek kadınlar gericilikle kuşatılmış haldeyken, kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadeleye yönelik bakış açısı ve yol haritası sunan İstanbul Sözleşmesi’nden tarikatların baskısıyla mahrum kalmışken, anayasayı daimî suretle ihlal edenler “Yeni anayasa yapacağız!’ derken baroların karşı duruşu çok mühimdir.

Özellikle bu süreçte hukukçulara ve barolara büyük sorumluluklar düşmektedir. Çünkü Anayasa’nın ilk dört maddesinin, Cumhuriyetin, demokrasinin, laikliğin tavizsiz savunulması her hukukçunun başat görevidir. Dolayısıyla, TBB ve baroların ekim ayında yapılacak genel kurullardaki adayların kürsü konuşmalarında laikliğin tasfiye girişimlerine dair karşı duruşlarını seslendirmeleri son derece önemlidir. Hatta Laiklik Meclisi’nin her ay hazırladığı ve web sitesinde yayınladığı Laiklik İhlalleri Raporları’ndan da faydalanmalarını tavsiye ederim. Şüphesiz ki, ülkemizdeki laiklik ihlallerinin ne vahim boyutlara geldiğinin bir kez daha altının çizilmesi hepimizin yararınadır.


https://www.birgun.net

Av. Selin Nakıpoğlu | Tüm Yazıları
Hits: 35021