Kavramları tersine çevirmek

~ 14.04.2025, Av. Selin Nakıpoğlu ~

Machivelli’nin Prens eserinde ifade ettiği gibi; diyalog yollarında, kazanmak için her yol münasip görülür. Çünkü; ahlak ve etik kaygısından bağımsız olarak salt kazanmak amaçlanır. Bu amaç yaşamın her alanında var elbette ancak siyasal kişiliklerde yüksek dozda açıkgözlük ve halâvat da içerir. Machiavelli bu durum için; “Bir yönetici halkları inandırmak için dindar, hükmünü sürdürmek için ise tilki ve aslan gibi olmalıdır” betimlemesini yapar. Ülkemizde 23 senedir siyasi iktidar muhalifleri her zaman kendi yaptıklarıyla suçladı. Kavramları tersine çevirmek AKP’nin tutarlı siyasi çizgilerinden biridir. Kavramları tersine çevirerek kullanır ve böylece eşitlikçi, çoğulcu, özgürlükçü, toplumcu ve dayanışmacı kavramları bağlamından koparıp suçlamalara döndürür. AKP, 23 senedir bu bahiste çizgisini hiç bozmadı. Seçmen kitlesini de, kendi yarattığı bu hakikat fanusuna hapsetti.

Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse:

9 Nisan’da AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Aşağıda konuşmasından bazı bölümler var. Genel Başkan’ın her cümlesinin başına ve tabii CHP’nin geçtiği yerlere AKP’yi koyarak okursanız mevcut durumu ve de kendilerini ne kadar iyi anlattığını görürsünüz.

“CHP tam olarak işte budur. CHP'nin, ülkenin meseleleriyle işi olmaz. CHP'nin vizyonu yoktur. Planı, programı, ufku yoktur. CHP milletle ve millet iradesiyle ontolojik sorunları olan bir partidir. CHP'nin özgürlük anlayışı, sadece kendileri için, bir avuç seçkin içindir. CHP faşizmin vücut bulmuş, etek kemiğe bürünmüş halidir. Şimdi çıkmışlar yok şu gözaltına alındı, yok bu tutuklandı, yok onu serbest bırakın... Başınıza ne geldiyse sizin kavuk sevdanız yüzünden geldi. Sizin koltuk hırsınız, sizin dizginlenemez kibriniz, bundan dolayı geldi. Sizin açgözlülüğünüz yüzünden geldi. Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz!

Geçen hafta neler yaşandığını hep beraber gördük, ibretle takip ettik. 'Sessiz kaldı, açıklama yapmadı, bizim istediğimiz ölçüde destek vermedi.' diye sanatçılara, medya kuruluşlarına, yerli şirketlere baskı yaptılar. Yıllardır yol yürüdükleri ekran yüzlerini sırf istedikleri kadar bağırmadı diye adeta linç ettiler. Bunun adı nedir? Bunun adı en ilkel, en barbar haliyle faşizmin ta kendisidir. Faşizm söyleyeni susturmaktan ziyade susanı konuşmaya zorlayan zorbalıktır. Daha iktidar umudu yokken bunu yapanlar, ezkaza ellerine yetki geçse neler yapar? Varın siz düşünün. Açık açık söylüyorum; cirimleri kadar yer yakarlar. Ne sokak hareketleri ne kışkırtmalar ne tehditler ne boykot adını verdikleri linç listeleri… Sanatçıya, gazeteciye, yazara, medyaya, arkanıza aldığınız vesayet kurumlarıyla parmak salladığınız, ayar çektiğiniz Türkiye tarihte kaldı. Artık sadece millet var, milletin muazzez iradesi var. Cunta ve darbe girişimlerine göğsünü siper eden cesur bir millet var. Ne yaparsanız yapın bunu değiştiremeyeceksiniz. Cuntayla, darbeyle, vesayetle, ajanslarla, kirli parayla, kara parayla, para kuleleriyle, sınır ötesine yaptığınız çağrılarla varabileceğiniz hiçbir yer yok. Bunu öğreneceksiniz, buna alışacaksınız. Sandıktan çıkan iradeye kuzu kuzu teslim olacaksınız. Buradan açık açık sesleniyorum; hiç kimse CHP’nin faşizan baskılarına boyun eğmesin. Kimsenin korkusu olmasın. Kimse çekinmesin. Kimse öfkeye, yılgınlığa, endişeye kapılmasın. Korkaklar zafer anıtı dikemez. Korkaklar kaybetmeye mahkûmdur. CHP'nin ne yapmaya çalıştığının gayet farkındayız, eteklerinin neden tutuştuğunu, niçin bu kadar hırçınlaştıklarını, neyi saklamaya ve yargıdan kaçırmaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz.”

Kendilerini ne de güzel anlatmış değil mi?

Halkı eşitlik ve özgürlüğe sevk edenlerin, halkı kin ve düşmanlıktan yargılanmayacağı günler yakın. Ellerinde tuttuğu otokrasi sopası ile memlekette her şeyi yapabileceklerine kendilerini inandırmışların hakikate dönmeleri de yakın.

İÇERİYE NOTLAR

Gazeteci Elif Akgül 22 Şubat’tan beri delilsiz, saçma sapan iddialarla tutuklu. Soruşturmadaki gerekçe ise 14 sene önce bir kongreye katılması ve gazeteci olarak mesleki faaliyetlerini yürütmesi. Elif’i cezaevine görmeye gittiğimde hazırladığından bahsettiği yazısı yayımlandı. Bağlantısını ekliyorum: https://ilketv.com.tr/hukuki-belirsizligin-golgesinde-hak-hukuk-adalet-arayisi/

Hukukta öngörülebilirlik ilkesinin önemini ele aldığı yazısını okumanızı öneririm. Elif bir an evvel özgürlüğüne kavuşmalı.

İspanya’da 1834 yılında kaldırılan engizisyon mahkemeleri, hakkındaki karar baştan belli kurbanların acımasızca cezalandırıldıkları infaz kurumlarıydı. Bugün Osman Kavala’ya yapılmakta olan ve zalimlik ile eş anlamlı olan engizisyon hukuksuzluğu bizi 1834’ten de geriye düşürmüş durumda. Delil olmadan insanları mahkûm etmenin yargıda norm haline geldiğinin en çarpıcı göstergelerinden biri Kavala davasıdır.

Sevgili okurlar, tutsak olan arkadaşlarımıza kart veya mektup aracılığıyla iyi dileklerimizi iletmemiz onlara güç verecektir. Bu zulüm geçici, esas olan umudumuzu ve dayanışmamızı korumamız.

Elif AKGÜL

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, C 11 Koğuş, Bakırköy / İstanbul

Osman KAVALA

Marmara Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü, 9 No'lu Cezaevi, A-7 / C 59, Silivri/İstanbul


https://www.birgun.net

Av. Selin Nakıpoğlu | Tüm Yazıları
Hits: 807