O iş başka bu iş başka; hem havuç hem sopa

~ 23.05.2025, Nuray Sancar ~

Devlet Bahçeli’nin teklifiyle, ‘terörsüz Türkiye’nin sürecini belirlemek için, Mecliste bulunan parti temsilcilerinden oluşan milli birlik komisyonunun birkaç ay içinde tamamlanması bekleniyor. PKK’nin silahsızlandırılması ile ilgili yapılan görüşmelerin, atılan adımların kozmik bir sır gibi saklanmasından sonra ‘nihayet’ diyorsunuz, şu gizemli ‘süreç’in süreçlerine siyasal kesimler ortak edilecek ve halk da ne olup bittiği hakkında bilgilenebilecek. 

Bahçeli’nin sunduğu teklif TBMM’de temsil edilen her siyasi partinin en az bir üye ile temsil edilmesini, grubu bulunan partilerin temsil oranına göre katılımını ve kararların salt çoğunlukla alınmasını öngörüyor. Parlamentonun mini bir yansıması olarak tasarlanacaksa böyle bir komisyon için zahmete girilmese aslında çok daha iyi olur. Çünkü bu komisyon öngörüldüğü biçimiyle, gelişmeleri şekillendirmek için kamuoyunun siyasal temsilcileri ile sürece etkili bir biçimde dahil edilmesini değil, AKP-MHP’nin çoğunluk oyları ile sınırlanmış bir meşruiyet mekanizmasını yeniden üretmeyi hedefliyor. Öyle görünüyor ki milli birlik komisyonunun yakın gelecekteki yeni anayasa sürecinde parlamentodaki güçlerin ve onların toplumsal desteklerinin şimdiden hem ölçüldüğü hem reflekslerinin şekillendirilebileceği bir laboratuvar işlevi görmesi de isteniyor.

Bahçeli ‘Barış tek kanatlı kuş değildir, ikinci kanadın takılarak uçuşun sağlanabilmesi için milletimizin tamamının özverisine, güvenine, alicenaplığına, metanetine, duasına sahiplenmesine bağlıdır’ diyerek ‘milletimiz’den beklenenin fazla bir şey olmadığını da teyit ediyor. Sessizce kararımızı bekleyin!

Belediyelerine kayyım atanmış, İBB başkanı ile birlikte peyderpey ekibi de tutuklanmış, sabah akşam hakaretlere maruz bırakılan, dahası birinci çözüm sürecinde bilirkişi olarak görüşlerine başvurulan Esenyurt belediye başkanının da aylardır hapiste tutulduğu ana muhalefet partisinin kanat takma ritüelini varlığıyla ihyası umuluyor tabii ki. Çünkü iktidar her zaman o iş başka bu iş başka diyerek yürüdü hep. Silahsızlandırma hamlesi yapılırken HDK operasyonu kapsamında onlarca insanın tutuklanmasında, sınır ötesi harekatların sürdürülmesinde olduğu gibi, durumlar arasındaki bağlantı öyle kuruluyor. Sopa başka havuç başka.

***

Milli birlik komisyonunun siyasi partiler dışında sivil inisiyatif ve baskı gruplarının desteğine ihtiyacı var. Türkiye en zorlu ve kritik zamanlarda her türlü bedeli göze alarak tepkisini gösteren, hayır diyen inisiyatif gruplarının dinamizminin her zaman hissedildiği bir coğrafyadır sonuçta. 12 Eylül’ün aydınlar bildirisine imza atanlardan, yakın zamanda ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza attıkları için üniversitelerinden uzaklaştırılan akademisyenlere kadar bu dinamik hep hareket halindeydi.

Şimdi havuz medyasından kimi isimler bu dinamizmi harekete geçirmek için kışkırtıcı yazılar yazıyorlar. Bir tanesi (Milliyet-Zafer Şahin) ‘Sanatçılar terörsüz Türkiye istemiyor mu’ başlıklı liste yayımlayarak ünlüleri ifşa etti. Bir diğeri (Prof Dr. Mehmet Şahin) ‘Neredesiniz barış pıtırcıkları, terörün sonlandırılması konusunda herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ortalıkta bir siz yoksunuz… Barış konuşuluyorsa en önde sizin olmanız gerekmez mi? “Toplum sizden biz bu barışa ortak olacağız” adıyla “terörsüz Türkiye” sürecine destek vermenizi bekliyor’ diye yazdı.

Barış akademisyenleri yıllar önce o bildiriye attıkları imza yüzünden üniversitelerden uzaklaştırıldı. Yüzlerce kişi açlıkla ve işsizlikle sınanarak, zorunlu sürgünle tanışarak ağır bedeller ödememişler gibi ve bunu sadece kendisi değil toplum da unutmuş gibi yazan Haber 7 yazarı, 2017 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumu sürecinde Sivil Dayanışma Platformu (SDP) bünyesinde çeşitli şehirlerde yapılan STK ve halk buluşma toplantılarına konuşmacı olarak katılan Profesör, partisinin iktidarı altında beli kırılmış akademik dinamizmi canlansın diye dürtüklüyor.

Ona göre de o iş başka bu iş başka. O zaman öyleydi şimdi böyle.

Ancak barış akademisyenleri bildirisinin duruşu ve talebi aslında hiç değişmedi. Kürt sorununun eşitlikçi, adil ve barışçıl çözümü, yapılan baskıların son bulması o bildirinin temelini oluşturuyordu. Toplumdan sadece itidal, metanet, duayla sessiz ve edilgin izleme hali bekleyerek sürecin nasıl ilerleyeceğine tek başına karar veren iktidarın süreç hamlesi için yazılacak bildiri Haber 7’nin profesör yazarının beklediği gibi Yenikapı ruhu içeriği taşımaz. Ama istiyorsa yeniden yapılandırılmış üniversitelerde hamili kart yakınımdır ile atanmış eş dost akademisyenlerden sivil katkı talep edebilir.

Ama hayır, kendi atanmışlarından gelecek sivil desteğin yeterli, şaibesiz bir toplumsal bir karşılığı yok. Yetmiyor yani. Diğer yandan geçmiş eylemlerini hatırlatarak Barış Akademisyenlerini kendi talepleri karşılanıyormuş gibi hizaya almak ihtimali sürecin öteki kanadını ihya edebilir. İşler yolunda gitmezse vurulacak abalı da mümkünse aile dışından olsun! Faşizm konuşma yasağından ibaret değildir söyleme mecburiyetidir de aynı zamanda. Bunu hep hatırlamak gerekiyor, yoksa bir biçimde hatırlatıyor bir profesör.

Sonuç olarak; Kürt sorununun eşitlikçi çözümünü, demokratikleşmeyi öngörmeyen hiçbir adımın toplumsal karşılığı yok. Silahsızlanma tek başına barış anlamına gelmez. Demokratikleşme olmadan atılan her adım şiddetin tohumlarını geride bırakacaktır.

Çünkü o iş başka, bu iş başka değildir.


https://www.evrensel.net

Nuray Sancar | Tüm Yazıları
Hits: 5731