Geç olmadan!

~ 16.07.2025, Av. Abdurrahman Bayramoğlu ~

Batı’da, dinde reformla başlayıp Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla sona eren Modern Çağ, pek çok bakımdan tarihin en üretken dönemidir. Zincirlerinden kurtulan insan aklının bilimsel üretim alanındaki şahlanışına koşut olarak hem düşünce hem de meta üretiminde olağanüstü başarılar elde edildi. Ancak yeryüzünün keşfi, Sanayi Devrimi ve teknolojik buluşlarla giderek daha da hızlanan olağanüstü verimli bu üretim çağı diğerleri gibi içinde taşıdığı üretim-tüketim paradoksuyla yeni bir sürece evrildi.

Soylu-toprak-serf olarak formüle edilen feodal üretim tarzının yerine gelen ve sermaye-makine-emek olarak formüle edebileceğimiz kapitalist üretim tarzının egemen olduğu geçmiş 500 yıllık süreçte, feodal düzenin tutkalı olan dinin temsilcisi ruhban sınıfı yerine, kapitalist düzende ulusal egemenliği temsilen politikacılar oturdu.

Büyük düşünsel ve siyasi devrimlerin yaşandığı modern çağda gökten yere indirilen erk, dinin baskısından kurtularak özgürleşen bireyin aklına bulaştırılan ve “ulusal egemenlik” diye tanımlanan yeni bir aşkın kabule teslim edildi.

Bu soyut varlık uğruna topraklar ülkeler şeklinde bölünerek etrafları duvarlarla çevrildi. Feodal düzende kilisenin Tanrı adına yaptığını, bu kez politikacılar devlet adına yaparak çeşitli renklere boyanmış bayraklar altına toplanan “yurttaş”ları, sermayenin çıkarları doğrultusunda bitmek bilmez savaşlara sürükledi.

Oysa sıradan insanlar için hiçbir yararı olmayan savaş, gücü elinde tutanların çıkarlarına hizmet eden yaşam karşıtı bir eylemdir. Dahası yeryüzünün tüm kaynaklarını hoyratça tüketen, tüketemediklerini de kirletip bırakan kapitalist sistem, her türlü canlıyı yok etmekte gösterdiği doyumsuzlukla, kitlesel olarak insan katletmeyi bile savaş adı altında meşru gösterebildi.

İŞÇİ SINIFI VE TEKNO FEODALLER

Kapitalizmin ruhban sınıfı olan politikacılar aracılığıyla halkları manipüle eden küresel güçler, kirli paylaşım savaşlarını kazanmak adına, dinden ödünç aldıkları şehitlik aldatmacasıyla ölüme gönderdikleri çocukların kanını akıtmaktan rahatsız olmak bir yana, savaş meydanına sürdükleri çocukların kızıl kanlarıyla doldurdukları kadehlerini şölen sofralarında tokuştururken, kanlı savaşlarını rahat koltuklarımızdan izleterek suç ortaklığına gönüllü olmamızı da sağlıyorlar.

Kapitalizmin geleneksel üretim tarzı için yolun sonu gelmişken, bu düzenin başrol oyuncularından biri olan işçi sınıfının da kaçınılmaz son gelip çattı. Çünkü yeni yüzyılın dijital üretim tarzında işçi sınıfı bir figüran bile değil. Çünkü tekno feodaller hükmediyor artık yerküreye.

Öküzün boynuzundan işçinin omzuna aktarılan dünya, artık dijital bulutlara ve işçi sınıfının halefi robotların yazılımlarına geçti. Geleneksel donanımlar giderek çöp yığınına dönüşürken, tekno feodaller mutlak otoriteye sadık, yapay askerleriyle siber savaşlara çoktan başladılar.

Çok değil geçen yüzyılın son çeyreğinde sinemada izlediğimiz kurgu filmler, epeydir taş devri mağara resimleri düzeyine gerilemiş durumda. Cebimizde taşıdığımız avuç içi büyüklüğündeki bilgisayarları kullanarak, her yerde ve dilediğimiz anda, yeni gerçeğin paralel evrenine geçerek dilediğimizde gökyüzüne çıkıp alemi seyre dalar, dilediğimizde yeryüzüne inip alem görsün diye volta atabiliriz.

Bir zamanlar, zincirlerinden başka şeyleri olmayan işçi sınıfının ise artık hükmü kalmadı, boynu bükük kitlelere, “Sokağa çıkmayın, ayak altından çekilin, biz size bakarız.” denerek kaybedecek şeyleri olduğunu hatırlatıyor tekno feodaller.

21. YÜZYILIN İLK ÇEYREĞİNİN Z RAPORU

Dünya nüfusu hızla artarken kaynaklar daha yüksek bir hızla tükenmektedir. Her bakımdan kirletilen dünya, giderek neslimiz için yaşanabilir olmaktan çıkmaktadır. Eski çağın büyülü siyasal formülleri yeni sorunları çözmekte yetersiz kalmakta, Aydınlanma ve endüstri çağının altın anahtarları, yeni kapılara uymayan antikalardır artık. Yeni üretim tarzının metası da müşterisi de insanın kendisidir.

Dünyanın en büyük 10 şirketi arasında, enerji tekelleri dahil konvansiyonel üretim yapan hiçbir şirket bulunmuyor. Tekno feodallerden oluşan en büyük 10 şirket, en yoksul ülke sıralamasına göre 60 ülkenin ve 4 milyar insanın yıllık geliri büyüklüğünde bir servetin sahibidir.

O halde yeni gerçeklere uygun, doğayı ve doğalı önceleyen, barış içinde birlikte yaşamı amaçlayan yenilikçi çözümler üretmenin zamanı çoktan geldi. Yeni zamanların olmazsa olmazı, insan aklının gerçekten özgürleşmesidir. Her biri birer oligarşi aparatı olan klasik örgütler yerine, eşit ve özgür bireylerin doğayla uyumlu ve gönüllü yaşamdaşlığının zamanıdır şimdi.

21. yüzyılda, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan varlık, artık “birey”dir. Bu koşullarda; “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” Geç olmadan!

https://www.cumhuriyet.com.tr

Av. Abdurrahman Bayramoğlu | Tüm Yazıları
Hits: 376