Adaletsizliği görmek*

~ 07.11.2025, Av. Dr. Başar YALTI ~

Adalete giden yol, adaletsizliğin görülmesiyle başlar. Adaletsizliğin görülmesi, öncelikle insanın görülmesini gerektirir. Çünkü insanı görmek, insanı haklarıyla birlikte görmek anlamındadır. Adaletsizliği görmek, etik ve epistemolojik özellikler taşıdığından adaletsizliği görebilmek için doğru bilgiye, vicdana ve ahlaka dayalı bir bakışa gereksinim vardır. Ayrıca görmek, farkında olarak ilgilenmeyi, başkasının yerine kendisini koyarak bakmayı gerektirir. Üstelik adaletsizlik, yalnızca insana karşı işlenen bir olgu da değildir. Doğaya, çevreye ve topluma karşı da sıkça işlenebilmektedir.

Yaşayan en önemli felsefecilerden olan İonna Kuçuradi, adalet kavramının soyut bir fikir/duygu, adaletsizliğin ise somut bir olgu/eylem olduğunu belirterek, insanların somut olguları görüp algılamalarının daha kolay ve mümkün olduğunu, bu nedenle adaletin, kişilerin yaşadıkları “adaletsizlikler” üzerinden “görülmesi” gerektiğini belirtir. Ona göre, adaletsizliğin ne olduğu belirlenmeden adaleti kavramsallaştırmak mümkün değildir.

HUKUK ANARŞİSİ

Günümüz Türkiyesi’nin en önemli sorunu yaşanan adaletsizlikler olgusudur. Kimseye güven vermeyen, güç gösterisine dönüşen keyfi sorgulamalar, muhalif olmanın suç olduğunu çağrıştıran haksız tutuklamalar, uzun tutukluluk süreleri, hukuki dayanağı olmayan davalar, bir türlü sonuca bağlanmayan yargılamalar, uygulanmayan veya açıkça yanlış uygulanan yasalar, bir mahkemenin uzun uzun yargılama yaparak verdiği tahliye kararının zıddı bir kararı birkaç saat içinde veren mahkemeler, hukuk anarşisi yaratacak çeşitlilikte kararlar... Ayrıca doğayı tahrip eden düzenlemeler, zeytinlikleri maden sahalarına çevirmeler, deniz kıyılarının, ormanların yağmalanması, kent rantlarının talanı, türlü türlü yolsuzluklar, ülkemizi adeta adaletsizlikler bataklığına çevirmektedir. Bunun sonucu olarak da yaşanan adaletsizliklerin görülmediği ya da görmezden gelindiği duygusu toplumda pekişmektedir.

TUTUNULACAK SON DAL 

Adaletsizlik olgusu doğrudan hukuk düzeninden kaynaklanabildiği gibi hukuk normlarının uygulanması sonucu da ortaya çıkabilmektedir. Yasaların doğru uygulanmaması ya da olaya uygulanacak bir kuralın yokluğu da adaletsizlik yaratabilmektedir. Yaşanan adaletsizliklerde hukuk normlarını uygulamakla görevli olanların kişisel tutumları, tercihleri bir neden olabildiği gibi, siyasal sistemin yapısı (düzen) da adaletsizlik üretmede önemli etken olabilmektedir.

Böyle bir ortamda, yaşanan adaletsizlikleri kimlerin görmesi gerektiği önem taşımaktadır. Bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli oldukları açıktır. Bu nedenle, başta yargı organı mensubu yargıç ve savcılar olmak üzere yürütmenin her kademesindeki kamu görevlilerinin (bakan, vali, kaymakam, rektör, polis vb.) adaletsizliği görme yetisine sahip olmaları gerekmektedir. Özellikle tutunacak son dal olan yargıçlar ise adaletsizliği görme yetilerini hiçbir zaman yitirmemelidir.

YASA ADALETLE ÇELİŞİRSE...

Hukukun görevi adaleti sağlamak olduğundan yargıçlar sadece yasayla değil, aynı zamanda bütün yasaların üzerinde olan temel insan haklarıyla ve adaletle de bağlı olduklarını bilmelidirler. Yasalar meşruiyetini, sadece yürürlükte olmalarından değil, asıl olarak, akla, ahlaka ve adalete uygun olmalarından almaktadır. Bir yasa, adaletle açıkça çelişiyorsa, artık yasa değildir. Yargıç böyle bir yasayı uygulayamaz. Ayrıca yargıç, bir yasayı açıkça adaletsizlik yaratacak şekilde yorumlayarak da karar veremez.

Bir yargıç, yargısal sürecin doğasını etkileyen olgu, olay ve faktörlerin neler olduğunun farkında olarak yargılama işlemini yürütmek ve kararlarını bu etkilerden uzak bir şekilde objektif olarak vermek zorundadır.

Ancak bir yargıç ne kadar objektif olmaya çalışırsa çalışsın önüne gelen olayı kendi duyularıyla değerlendirmek durumundadır. Benjamin Cardozo, “Yargı Sürecinin Doğası”(1) adlı kitabında, yargıçların bazı güçler tarafından etki altında bırakıldığını, bu güçlerin kalıtsal içgüdüler, geleneksel inançlar ve sonradan edinilen kanaatler olduğunu belirtir. Bunlara ek olarak ülkemizde yargıcı etkileyen en önemli unsurun siyasal taraftarlık ve bu yöntemle seçilmişlik olduğunu söylemek mümkündür.

ADALETİN ÜRETİLMESİ 

Adil bir karara ulaşılabilmesi için, mahkemelerin uyguladığı standartlar objektif olmalıdır. Yargılamalarda, normal bir zekâya ve bilince sahip birisinin makul bir şekilde haklı göreceği ve makul olarak inanabileceği yöntemler göz önünde tutulmalıdır. Ancak, her zaman, her yerde ve herkes tarafından kabul gören karar ve uygulamalar adil olabilir. Ayrıca, pozitif hukuk kuralları ile temel hukuk ilkeleri birbirine karıştırılmamalıdır. “Hukuk, bir çağdan diğerine sessizce ve bilinçsizce gelişen geleneksel ahlakın bir ifadesi olduğu için...” hukukun temel ilkeleri siyasal fırsatçılığın saldırılarına, günlük çıkarlara, politik taraftarlığa kurban edilmemelidir. Yargıcın kişiliği dışında adaletin bir garantisi yoktur. Bu bakımdan adaletsizliği görme yetisine sahip olmayan, gördüğü halde adaletsiz kararlar veren birisi asla yargıç olmamalıdır.

Mahkemeler hukukun laboratuvarlarıdır. Buralarda adaletin en özgün haliyle üretilmesi gerekmektedir. Bilgisiz, önyargılı, yandaş, sadece kendisine öğretilenle sınırlı kapasiteye sahip, acemi yargı mensuplarından (avukat, savcı, yargıç) bu laboratuvarlarda adalet üretilmesini beklemek hayaldir.

Hukukun hammaddesi, insanlık onurunu esas alan doğal hukuk kurallarıdır. Bu kuralların neler olduğu insan hakları konusundaki çok sayıdaki uluslararası sözleşmede belli edilmiştir. Buna karşın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, Anayasa Mahkemesi kararlarını ısrarla uygulamaktan kaçınan ve kararlarıyla açıkça adaletsiz sonuçlar yaratan, yargıladığı davada yaşanan adaletsizlikleri görmeyen, hukuku yargının oyuncağı haline getiren yargıç ve savcıların yalnızca vicdani değil, Radbruch formülü çerçevesinde hukuki sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır.

*Gülriz UYGUR, “Hukukta Adaletsizliği Görmek”, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 2013.

(1) Benjamin Cardozo, “Yargı Sürecinin Doğası”, Çev. Muzaffer Dülger, Tekin Yayınevi, 1b. İstanbul, 2018.

 https://www.cumhuriyet.com.tr

Av. Dr. Başar YALTI | Tüm Yazıları
Hits: 2262