Türkiye için en hafifinden böyle denir. Daha fazlası da… Kendine özgü olduğuna dair bunca yazılıp çizilen tek yer bizim ülkemiz değil elbette. Ama galiba ilk sıraları zorlarız!
Memleketi sürprizlerden ibaret sayıp ondan sonra anlamaya çalışmanın bir manası olabilir mi? Yapacak şey yine bulursunuz, ama en fazla topa gelişine vurarak…
Yok, böyle değil. Bizim tuhaf toplumumuz da, başka toplumlar gibi belirli yasalara tabi olarak hareket ediyor. Bu hareketin özgünlükleri olur her zaman. Ama özgünlük veya sürpriz ancak belirli bir genelgeçer sürece göre tanımlanabilir. Ortada o kadarı bile yok.
Lafı uzatmayalım… Türkiye bir seçime gidiyor. Seçime varılamaması durumu ise sürpriz sayılmayacak. Çünkü “yasa” seçimle ilgili değil. Seçimli veya seçimsiz belirli bir hareket var çünkü. Eğer neler olacağı seçime göre belirlenseydi, seçim bir detay olmazdı. Oysa seçim detaydır.
Daha Haziran ayında oy kullanılmış ve devamında seçimin önemsiz olduğunu acı biçimde yaşamış bir ülkede bu gerçeğin görülebilmesini ummak fazla bir şey istemek midir?
AKP yıllar sonra çoğunluğu kaybedince, diktatörlüğün yalnızca azıtmasına sahne olan bir ülkeden söz ediyoruz. HDP’nin barajı geçmesi durumunda mevsimin anında değişeceğinin, hatta buna devrim bile denebileceğinin konuşulduğu bir ülke, şimdi yine benzer bir atmosfere adım adım yaklaşıyorsa, Türkiye siyasetinin piyangoya yatırım yaptığını düşünmek gerekir.
CHP’de birliğe çağıran o yıllanmış seçim “fikri” daha da beter bir sicile sahiptir. Hayaller çöktüğünde ve saatler bir sonraki seçimi gösterdiğinde, bu sefer, denir, daha iyi bir birlik oluşturulmalı… Piyangoya yatırım yapanlar oy alabilirler; alıyorlar da… ama biz onları neden ciddiye alalım ki?
Sürpriz değil. Çünkü AKP takımının önündeki seçenekler yelpazesi iktidar ve hapis uçlarını içeriyor. İkinciden kaçmak için Cizre’yi de yakarlar, başka yerleri de!
AKP Batı ile uyumsuz mu, uyumsuz. Ama defalarca Batının hoşgörüsüne mazhar olmak neden sürpriz olsun? Uyumsuz AKP, hoşgörülmek için olmadık yalakalığın yaptırılabildiği bir hükümet demektir. Yani sonsuz ve en kişiliksizinden pazarlıklar…
Sürpriz değil, kanunları olan bir hareket var. Kürt sorununa politik çözüm, artık bölgenin kanunlarından biridir. ABD politik literatürü Kürt faktörünü Ortadoğu’da biricik dost ilan ettikten sonra, dedelerin ve bebeklerin kanı bile “süreci” tıkayamaz. Ama yeni manevraları mümkün kılar.
Son gelişmelerin toplamı, Kürt hareketinin içindeki fay hatlarını görünür kıldı. PYD’nin Akdeniz’e uzanma rüyası görecek kadar prestij edinmesi fazlaydı ve Türkiye-IŞİD sayesinde törpülenmiştir. Ama PYD’nin dünya çapında sempati, PKK’nin de terör örgütü listesinde bir yer hakettiğini vaaz eden Batı görüşü derin temellere oturmuştur. HDP bu kan denizinde bir reform üssü olarak pozisyonunu korumuştur ve seçim hükümetinin bileşimine bakılırsa AKP’nin de böyle bir uzlaşı formülüne yattığı ortaya çıkmıştır. Fay hatları görünür hale gelen PKK, çok daha sınırlı bir nüfus üzerinde iktidarını sürdüren KDP karşısında tehdit olmaktan çıkmıştır… Bütün bunların neresi sürprizdir?
Sürpriz değil ama saçma olan, Erdoğan’ı darbeci ilan eden CHP’nin AKP kongresine icabet edip, Davutoğlu’na kutlama mesajı göndermekte saniye gecikmemesidir. Darbe diyen darbe olmuş gibi davranmıyorsa, bu Türkiye’nin anlaşılmaz bir ülke olduğunu değil, CHP’nin, kendi tabiriyle darbeye işbirlikçilik ettiğini kanıtlar.
Cizre’de yananlar arasına oportünizm girmeyecek midir? Kurulan bir savaş hükümetidir, iktidar katliamcıdır; hepsine kabul… Peki Kürt hareketi barış ve çözüm “umudunu” dillendirmeye nasıl devam edebilmektedir? Bu paragrafın ilk sorusunun yanıtı hayır’dır; oportünizm yanmamış, önü bir kez daha açılmıştır! Çünkü aslolan Ortadoğu’da emperyalist yeniden biçimlendirmenin bir enstrümanı anlamına gelen “süreç”tir.
O süreç sağlamlaştı. Bir yanda, Fidan’a sahip çıkan geleneğin Eşme Ruhundan geçip seçim hükümetinde iki sandalye edinmesi var. Demek AKP-HDP kanalı açıktır.
Diğer yanda ise savaşa inançsız, ölümlerden yorgun Türkiye toplumunun özlemlerini temsil eden bir CHP şekillenmiştir. İkinci Cumhuriyetin Halk Partisi, kan sayesinde milliyetçi ayak direme havasından büyük ölçüde sıyrılmıştır. Demek ki artık CHP-HDP kanalı da açıktır.
O kadar ki, bu iki kanalın geçit verdiği bir trafikten CHP-AKP koalisyonunun çıkması da sürpriz olmayacaktır.
Aylar önce dedik ki, Türkiye kapitalizminin ve emperyalist sistemin sağlığı adına, AKP rejiminin reforme edilmesi ve “düzen”in restorasyonu gündeme girmiş bulunuyor. Şimdi adı geçen partiler tam da bu programa uyumlu hale gelmiş, getirilmişlerken, sürprizden falan bahsedilemez.
MHP’yi mi atladık? Yoo, restorasyon AKP’ye fazla büyük bir fatura çıkartacaksa, MHP ve SP dahil klasik karşı-devrim partileri AKP’ye stepne servisine fit olacaklardır, olmaktadırlar.
Çok dinamik bir ülkede yaşıyoruz. Ama ortada sürpriz falan yok.
O halde kimse solculuk adına nerden gelip nereye gittiği belirsiz toplara atlamamızı beklemesin. Artistik hareketleri de solculuk diye yutturmaya kalkmasın. Türkiye’de her topa dalan değil ilkeleri, tarih bilinci olan bir sol var. Türkiye’de gayrıciddi muhalefetleri ciddiye almayacak bir sol var.
Bu seçimde de var!
SOLHABER