7 Haziran bizim dışımızda neredeyse herkes tarafından “asrın seçimi” ilan edilmişti. İki ay sonra masada çare niyetine “baştan yapalım” seçeneği güçlenmişse kontrolden söz edebilir miyiz?
Siyaseti taşıyan gündem Kürt sorunu ve çözüm süreciydi. AKP laik rejimi diktayla değiştiren sapkınlık resminin yerine “barışı getiren hükümet”i geçirmeye yatırım yapıyordu. Şimdi kim karar değiştirdi?
AKP terör örgütü başlığı altına, önüne geleni, ama özellikle aynı anda IŞİD ile PKK’yi koyuyorsa ve ABD buna en azından güçlü bir itiraz yöneltmiyorsa, bölgenin Kürt faktörü üstünden dizayn edilmesine ne oldu? Hani PYD Amerikan koalisyonundaydı?
Biz de, AKP’nin yönetme ehliyetinin dayanılmaz ölçüde aşınması karşısında gerici rejimin bir restorasyondan geçirileceğini öngörüyor ve gelişmeleri bunun üstünden okuyorduk. Her taraftan kan akarken kim neyi restore edecek?
Resmin bu ve diğer öğelerinden ülkenin kontrolden çıktığı noktasına gelmek fazla zaman almaz. Aman dikkat!
Bir: Türkiye kimsenin uçurumdan atıp, kalan enkazdan hareketle yeniden kurmayı göze alabileceği bir ülke değildir. Tek tek özneler, siyasal figürler, partiler, kurumlar kontrolden çıkabilir. Ama bu ülke rotası kaybettirilebilecek bir yer olamaz.
İki: Bugün parlamentoya yansıyan bütün varyantlarıyla düzen siyaseti zavallı bir durumdadır. Kimi yorumcular AKP’nin IŞİD’i vurmak üstünden Amerikan koalisyonuna kapağı atarken, eşzamanlı olarak PKK’yi de vurup Barzani’yi yanına çekmesini çok başarılı bir taktik ve Washington’a atılmış sıkı bir kazık olarak yorumlayabiliyorlar. Bunlar küçük koz yarıştırmaları. Ne Obama Apocu, ne Erdoğan ABD’ye yaranmaktan farklı bir siyaset kulvarına geçebilir… AKP gerilemesini durdurmak için uğraşıyor. O kadarını da yapmasın mı? Barzani bağımsız devleti gündeme sokuyor. Amerikan uşaklığını biraz geri çekmesin mi, Türkiye Kürtlerine seslenmeye özen göstermesin mi?
Üç: Kürt obsesyonu MHP’yi kurtarmaz. Kılıçdaroğlu, hem AKP’yle birlikte görünmekten kaçınacak, hem de ülkeyi hükümetsiz bırakan taraf olmayacak… Zor iş! HDP ortalık kan gölüne dönmüşken sağduyulu, sevimli, bilge görüntüsünü koruyacak. Olmayacak iş! Bu çıkışsızlık ortamında, aynı zamanda belli bir partinin şemsiyesi altında olan farklı kesimlerin işe burunlarını sokmamaları imkansızdır. Tabii ki Kandil de Erbil de pozisyon tazeleyecekler. Tabii ki AKP şemsiyesi altındaki bilumum gerici öbek ve çıkar çetesi kendi konumunu özgünleştirmeye gayret edecek. Benzer gelişmeler devlette de olacak…
Dört: Bugünkü karışıklık ortamı burjuva siyasetinin kontrolden çıkmasından ziyade bazı kararların uygulamaya girmesinden önceki pozisyon tutma telaşına benziyor. Burjuva siyaseti enerjisini korkudan ve kandan alıyor.
Sol siyasette kolaycılık hep vardı. Ama şimdi… madem memleket kontrolden çıktı, atış serbest. Yaratıcılık niyetine uçuş. Ataklık diye goygoyculuk. Reel politika adına tam boy oportünizm.
Düzenin kriz dinamiklerini alıp karşı tarafı küçümsemek yanlıştır. Bu memleketi o kadar kolay kontrolsüzlüğe teslim etmezler. 2013’ün kitle hareketini yere göğe sığdıramamak da yanlıştır. Kendiliğinden kitle hareketine fazla vurgu yapan kendini önemsizleştirir.
Solda karşı tarafı küçümsemek -geçtim AKP’yi, CHP’yi, HDP’yi- ABD’yi bile “kullanma” cinliğine kadar gitti. Kitle hareketinin eksiğiyse sanki sıkı devrimci iki üç milletvekili…
Türkiye öyle değil. Türkiye solu da bu değil.
solhaber