Marx’ın “Kapital” adlı devasa eseri, kapitalizmi dönemin en gelişkin kapitalist ülkesi İngiltere üzerinden analiz eder.
İlk kez Almanya’da ve Almanca olarak yayınlanan kitabın önsözünde ise, Alman işçi sınıfının “bu anlatılanlardan bize ne” deme ihtimaline karşı, Marx onlara Latince olarak şöyle seslenir: De te Fabula Narratur!
Marx’a göre, İngiltere’de yaşananlar yakında Almanya’da da yaşanacak, Alman kapitalizmi de benzer bir gelişim çizgisi gösterecektir; tam da bu nedenle Marx bu Latince cümleyle işçilere şöyle seslenmektedir: “Anlatılan senin hikâyendir.”
Mısır’da olup bitenler ve Mursi’ye verilen idam cezası, Türkiye siyasetinden bağımsız değildir; tam da bu nedenle, Erdoğan ve AKP’nin “Mısır hassasiyeti” basitçe “mağduriyete oynamak” şeklinde değerlendirilemez.
Erdoğan ve AKP, izledikleri politikanın kendilerini Müslüman Kardeşler’le “kader ortağı” yaptığını bilmekte, Mısır’da onların başına gelenin Türkiye’de de kendi başlarına geleceklerini düşünmekte ve tam da bu nedenle, “anlatılan bizim hikâyemizdir” demektedirler.
İşte Hürriyet’in Mursi’nin idamıyla ilgili manşetine verilen tepkinin gerisinde tam da bu vardır: Erdoğan, Aydın Doğan’ın kendisine “bugün Mursi’nin başına gelen yarın senin de başına gelebilir” mesajını verdiğini düşünmektedir ve böyle düşünmekte de haklıdır.
***
Peki Doğan medyasıyla Erdoğan ve AKP rejimi arasındaki ilişki nasıl okunmalıdır?
Doğan medyası, AKP rejimine bugüne kadar hiçbir şekilde sistematik olarak muhalefet etmemiş, son birkaç seneye kadar ise rejimi açık bir şekilde desteklemiştir.
Bu desteğin gerisinde sadece “korku” değil, Türkiye sermayesinin AKP rejimi ve Erdoğan’ı “vazgeçilmez” bulması yatmaktadır; Doğan medyasının AKP’ye ve Erdoğan’a bakışı Türkiye sermayesinin bakışıdır.
Peki ya Erdoğan?
Erdoğan, vazgeçilmez olduğunun farkındalığıyla Doğan medyasını bugüne kadar “terbiye etmiş” , bunun için de “vergi kırbacı”nı kullanmıştır.
Doğan, kırbaç her kalktığında yazarlarından birkaçını feda etmek zorunda kalmış, attığı her geri adımda Erdoğan ve AKP rejimi bununla yetinmeyerek daha fazla “kelle” istemiştir.
Bugün gelinen noktada ise Doğan, köşeye sıkıştırılmış bir kedi misali, pençelerini göstermek zorunda kalmış, bunu yaparken de Erdoğan’ın siyasi ömrünün sonuna geldiğine dair öngörüden cesaret almıştır.
Hem Mursi manşetini hem de sonrasında Erdoğan’a yazılan “artık yeter” mektubunu böyle okumak gerekmektedir.
***
Mektubun kanımca en önemli kısımlarından biri ise kendilerini Cemaatle işbirliği yapmakla suçlayan Erdoğan’a Doğan medyasının geçmişteki AKP-Cemaat koalisyonunu hatırlatmasıdır.
Mektupta, iktidarın vergi kırbacını Cemaatin gücü üzerinden kullandığı, bir süre öncesine kadar vergi/maliye bürokrasisinin Cemaatin kontrolünde olduğu açık bir şekilde söylenmektedir.
AKP-C koalisyonu, geçmişte parti-devletinin propaganda aygıtını yaratmayı hedeflemiş, Cemaatin emniyet-yargı entegre gücü nasıl hasımları tasfiye için kullanılmışsa, ekonomi bürokrasisindeki gücü de medyayı dizayn etmek ve hizaya getirmek için kullanılmıştır.
İronik olan ise şimdi aynı Cemaatin medya organlarına el konulma ihtimali üzerinden feryat etmesidir.
Dün tertip davaların failiyken bugün “hukuk”, dün “kaset siyaseti”nin mucidiyken bugün “ahlak” diye bağıranlar, şimdi de “muhalif medya susturulamaz” diye bağırmaktadırlar.
“Tarihin bumerang etkisi” iş başındadır: Bumerang dönüp dolaşıp fırlatanı vurmakta, darbeyi yiyenler ise dünün zalimi olduklarını unutturmaya çalışıp bugün mazlum rolü kesmektedirler!
http://www.yurtgazetesi.com.tr/dogan-erdogan-kavgasi-anlatilan-senin-hikyendir-makale,10104.html