AKP'yi geriletmek

~ 13.04.2015, Aydemir GÜLER ~

Tevazuya yer yok. Kimse kusura bakmasın, biz AKP'ye karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda kimseden ders almayız. Ne CHP'cilerden ne HDP'cilerden!

AKP hükümet olduğunda merkez medya -siz bunu geleneksel büyük sermaye diye de okuyabilirsiniz- “değiştin mi-değişmedin mi” sorgulamasıyla adamları maymun ediyordu. Solda birileri koşup geldi hemen: “Türkiye'de şeriat tehlikesi falan yoktur” buyurdular. Bütün bunlar suni gündemdi. Aslolan, yardıma koşanın meşrebine göre, ya emek-sermaye çelişkisi oluyordu, ya da Kürt sorunu!

Oysa tartışmayı “Muhammed çağı tekrar yaşanır mı, bizim memleket Suudi Arabistan'a veya İran'a döner mi” noktalarına taşımak değme demagog işiydi. Türkiye'de dinci gericiliğin oluşturduğu tehdidi gizlemekti bu.

AKP ile TSK birbirlerine giriyorlardı. Soldan iki şey denmeliydi ve dendi de: Bir; gericilikle mücadele 12 Eylül'le, Komünizmle Mücadele dernekleriyle, yeşil kuşak NATO'culuğuyla bütünleşmiş bir tarihten gelenlerin altından kalkabileceği bir iş değildir. Yani paşaların masaya vurduğu yumruğu ciddiye almadık.

İki; gericilik ciddi, çok ciddi bir tehlikedir ve solun önceliği de budur.

Bunları biz dedik.

Bugün AKP'ye karşı mücadele dersi vermeye kalkan bazı solcular, koşup gelmişlerdi: Türkiye'de askerin vesayeti kalkmalıydı. 12 Eylül'le hesaplaşılmalıydı. Ülke demokratikleşmeliydi. Kürt sorununun çözümünü engelleyen de askerdi. Zaten ceberrut T.C. solcu, müslüman ve Kürt düşmanı olduğuna göre, bu üç kategorinin makul unsurlarının bir rezonans tutturmaları da normaldi...

AKP'nin gördüğü en büyük destek uluslararası sermayeden nakit akışıysa, belki ikinci sıraya bu zırvalıkları yazmak mümkün! Öyle ki, sırf bu yönde yayın yapsın diye tescilli ajanlara ve tarikatçılara Amerikan destekli gazete bile çıkartıldı.

Demokratikleşmeyi Tayyip Erdoğan ve ekibinin kotarabileceği iddiasının üstündeki bulutlar dağılmıyordu. Bize bu aralar ders vermeye kalkan solcuların tuzu kurudur. Onlar “demokratikleşme yolunda ilerlediği sürece AKP'yi destekleyecekler, sapma gördükleri anda eleştireceklerdi.” Bunlar siyasi mücadeleyi böyle bir yüzeysellikte algılıyor, “ilke”den bu düzlüğü anlıyorlardı. Damarlarında aşamacılık, sağındaki güçlerden medet umma, işçi sınıfına güvensizlik akıyordu; sosyalizm dağların arkasındaki, ne ölçüde gerçekleşebilir olduğu bilinmeyen bir ütopyadan öteye gidemiyordu.

Aktardığım fikirler sokakta anlatılabilir ve anlaşılabilir olmadığından, tuzu kuruların kitlelerle buluşması için bir ara halka daha gerekti. Bu sefer de Avrupa Birliği yardıma koştu! Sinyali alan solcular Avrupa'nın basbayağı emperyalist, içerde göçmenlerine olmadık zulmü reva gören devletlerinin ekrandaki görüntüsünün önüne geçip “Başka bir Avrupa mümkün”, “Emeğin Avrupası” falan yazan pankartlar açtılar.

Mümkündü ve emek her yere damgasını vuracaktı eninde sonunda; iyi de bunun AB ile ne alakası vardı!

Bitmedi. AKP'yle mücadelede uzman kesilen solcular, sadece AB'den değil ABD'den de beklenti içine girmişlerdi. “Amerikalılar tabii ki emperyalistti, emperyalizmi aklamak akıllarından asla geçmezdi. Ama...” Gerisini siz doldurun... Frankenstein hikayesi...

İnandırıcıydı çünkü sıradan insanların üstünde ağırlığı olan “güç ideolojisiyle” bağlantılıydı. Koskoca ABD çekecekti Tayyip'in ipini! Ha bugün, ha yarın. Eli kulağındaydı. Kesindi yani...

Neyse ki bu yarı-Amerikancılığın dışında bir sol kulvar var oldu, memlekette. Biz söylüyorduk. Emperyalizmin destekleyeceği bir hükümet değişikliğinde giden geleni aratır. Bu nedenle doğru slogan “AKP'yi halk götürecek”tir.

Yeri gelmişken bir not: Sol malzeme taşıyan yardım konvoylarının pek azı CHP'den geçmiştir. Zira CHP uzun süre AKP'yle mücadele konusunda sağcı-milliyetçi cephaneliklere başvurmuştur. Ama milliyetçi AKP eleştirmenlerinin bizden ziyade sol-liberal AKP destekçileriyle ortak yanları var olmuştur. Örneğin AB'cilik!

Şimdi güncel derslerin üstünü kazıyacağız. Madem hoca olmaya meraklılar var; talebelerin sorularına bir zahmet cevap verecekler.

Erdoğan'ı görünce heyecandan gözyaşlarını tutamayan bir kadının AKP'yi nasıl gerileteceğini merak ediyoruz.

Devrimci bir geçmişi olmak, bugün kendine sosyalist, komünist diyen partilerin kapatılmasını savunmayı meşru kılar mı? Daha önemlisi bunun bildiğimiz anti-komünizmden bir farkı var mıdır?

AKP'nin has kadrosundan dışarı taşıp, bugün solcular tarafından desteklemesi gerektiği söylenen partilere dağılanlar var. Bunların hangi konuda nasıl bir özeleştiri yaptığını anlatacak mısınız, yoksa “aramızda iktidar görmüşler bile var” türü bir propaganda mı yapacaksınız?

Aydemir GÜLER | Tüm Yazıları
Hits: 1313