Siyasal partilerin ideolojik bir eksende örgütlenmiş olmaları doğaldır.
Fakat acaba bir ideolojiye sahip olmak ve onun program, propaganda vb. gereklerini yerine getirmek, sadece bunlar, gerçek anlamıyla siyasal bir parti olmaya yeterli midir?
Düşüncemi somutlayarak açıklamaya, soruyu yanıtlamaya çalışayım...
***
Önce ülkemizdeki siyasal partilerin ideolojilerini gözden geçirelim...
AKP İslamcı bir siyasal örgütlenmedir...
Bu ideolojik temel onun ulus devlete, aydınlanma ve demokrasi değerlerine karşı oluşunun esasını oluşturuyor...
İçinde farklı unsurların da bulunabilecek olması bu gerçeği değiştirmiyor...
CHP, ulus devlet, aydınlanma ve demokrasi değerlerini savunuyor. İçinde ulusalcı ve sosyalist unsurlar da barındırıyor...
MHP’nin milliyetçi ideolojisi, yerel seçimler öncesindeki dizi yazımda da belirttiğim gibi Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra temelini ve hedefini yitirdi. Bu partinin ideolojik bir yenilenme sürecinden geçmekte olduğunu düşünmek sanırım yanlış olmaz...
Kürt siyasal hareketi esas olarak ayrımcı ve Kürt milliyetçisi olmakla birlikte, onun içinde de farklı yönelimlerin varlığı biliniyor...
***
Şimdi de bu siyasal partilerin hangi ekonomi politikalarını, hangi toplumsal sınıf ve çevreleri temsil etmekte olduklarını gözden geçirelim...
Çünkü bu konuda bir açık seçiklik yoksa, ideolojide de netlik olamaz...
AKP kendi ideolojisine uygun olarak “yeşil sermaye” denilen yeni bir burjuva yaratmayı başardı...
Bu burjuva, üretici olmaktan çok para politikalarıyla zenginleşen, aydınlanma ve demokrasi değerleriyle ilgileri bulunmayan, vurguncu, komprador çevrelerden oluşmaktadır.
Kendi içlerinde (MÜSİAD vb.) gerekli ekonomik, sınıfsal örgütlenmelere de sahiptirler.
Bu anlamda AKP ideolojisinin sınıfsal, ekonomik bir örgüt tabanına sahip olduğunu görüyoruz...
Dar bir sınıfsal çıkarı temsil etmesine karşın kitle partisi olabilmesinin nedenlerinin irdelenmesi başka bir konudur...
***
CHP ve MHP, hangi toplumsal sınıf ve tabakaların, hangi ekonomi politikalarının temsilcileridirler?
Hangi çevrelerden oy aldıklarına baktığımızda bunu az çok anlayabiliyoruz...
Fakat acaba, CHP’nin varsaydığımız laik, cumhuriyetçi, aydınlanmacı ideolojisinin ekonomi dilindeki karşılığı nedir?
Bu partimiz hangi sınıfsal, ekonomik ve hatta ideolojik örgütlenmelerle bir kan dolaşımı içindedir?
Bu sorunun net bir yanıtını verebilecek olan var mı?
Aynı soru aynı biçimde MHP için de sorulmalıdır.
Bu partilerin her ikisinin de yok edilmekte olan küçük esnafla, köylülükle, ulusal sermaye çevreleriyle, onların örgütleriyle, örgütlenme sorunları ve kaygılarıyla bağlantıları nedir, ne durumdadır?
Soldaki parti örgütlenmelerine bakalım... Doğal olarak işçi sınıfıyla, yine küçük esnafla, köylülükle, orta tabakalarla sımsıkı bağlantıları olması gerekmez mi?
Böyle bir bağlantının varlığından söz etmek olası mıdır?
Kürt siyasal hareketi ise tam anlamıyla demagojik bir milliyetçiliğin, ayakları yerde değil havada bir ideolojinin savunucusu görünümündedir.
Bu hareketin, temsil eder göründüğü yoksul emekçi yığınlarının günlük yaşam sorunlarına ilişkin herhangi bir girişimleri olduğunu; milliyetçi ideolojinin yaşama geçirilme çabası dışında bir çabaları bulunduğunu bilen var mı?
***
Cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki tartışma ve çekişmelerde, partiler ve ideolojileri konusu irdelenip aydınlığa kavuşturulmadan sağlıklı sonuca ulaşılması olanaksızdır...
Bugün ülkemizde yaşanmakta olan bu türden tartışmaların tümünün, gerçekten de “çatı”da yapılan ideolojik savaşlar olduğunu, sınıfsal ve ekonomik tabandan yoksun bulunduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz...
Buna bağlı olarak da ülkemizdeki siyasal partilerin gerçek anlamıyla siyasal parti olmaktan çok, kendi içlerinde de fraksiyonları bulunan birer siyasal klik oldukları pekâlâ söylenebilir...
Gericiliğe, bölücülüğe, emperyalizme karşı güç birliği ve savaşım ise ideolojileri ne olursa olsun kliklerle, fraksiyonlarla değil; ekonomik, sınıfsal tabana oturmuş gerçek siyasal örgütlerce yapılırsa kalıcı ve sonuç alıcı olabilir...
Sevgili okurlarımdan Cumartesi köşem için birkaç yazılık izin istiyorum.