10 milyar dolar da benden olsun!

~ 04.05.2011, Mehmet Y. YILMAZ ~

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “çılgın projesini” meğerse İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğu günden beri hayal ediyormuş.

Artık “ustalık dönemine” ulaştığı için de “şimdi zamanı geldi” diyerek yola çıkmış!
Projenin “12 milyar doların altında olmayacağını ama daha üstüne de çıkabileceğini” söylüyor.
Başbakan’ın açıkladığına göre bir Türk işadamı da projeye 30 milyar dolar yatırmaya hazır olduğunu söylüyormuş.
Forbes’un “En Zengin Yüz Türk” listesinde yer alan işadamlarının servetlerinin toplamı 87 milyar dolar ediyor. Bu bütün varlıklarının toplamıdır. Bir işe “tık diye yatıracakları” sermaye anlamına gelmez. Arsaları, şirketlerindeki hisseleri, evleri, arabaları, uçakları, yatları, bankadaki nakitleri, eşlerinin mücevherleri vs!
Yani öyle cebinden tık diye 30 milyar doları çıkartıp verecek bir babayiğit bulabilmek bu ülkede o kadar kolay değil.
Koca Başbakan elbette yalan söyleyecek değil.
Mutlaka bir işadamı bir punduna getirip kendisine bunu söylemiş olmalı. Başbakan da projenin heyecanıyla belli ki bir bakkal hesabı yapıp, “Hemşerim bu parayı nereden bulacaksın” dememiş.
Böyle tipler, bizim gibi ülkelerde çokça vardır.
Başbakan’ın gözüne girmeye çalışırlar, bu arada akıllarına gelen her türlü vaadi vermekten de çekinmezler.
Belli ki Başbakan da bu tipleri fazla ciddiye alıyor, kendisine söyleneni iyice tartmadan televizyonda söyleyebiliyor.
Bu durumda ben de bir vaatte bulunabilirim: Hadi bir on milyar dolar da benden olsun!
Filistin’i artık rahat bırakın
HAMAS ile FKÖ arasında ikiye ayrılmış durumda bulunan Filistin’de bir uzlaşma olasılığının ortaya çıkması İsrail ve Batı dünyasında tepki ile karşılandı.
İsrail, Filistin’in hakkı olan gümrük gelirlerini bloke etti, ödemeyeceğini açıkladı.
Filistin’den yapılan her türlü ihracat ve ithalat İsrail limanları üzerinden yapılıyor ve İsrail, Filistin yönetimi adına topladığı parayı belirli süreler içinde Filistin yönetimine ödüyordu.
Ve bu para Filistin’in gelirlerinin neredeyse üçte ikisini oluşturuyor.
Arap dünyasında halklar diktatörlere karşı ayaklanmış ve bütün coğrafyada yeni bir demokrasi rüzgârı esmeye başlamışken bundan yararlanmamak ancak bugünkü İsrail yönetiminin başarabileceği bir iştir.
Hamas’ı demokratik sistem içine çekme fırsatını kullanmak yerine, Filistinlilerin yaşam şartlarını daha da ağırlaştıracak hareketlere girişmek barışa hizmet etmez.
Filistin’de insan haklarını koruyacak, Filistinlileri insan yerine koyacak bir çözüm bulunmadığı sürece bu bölgede kimse yatağında rahat uyuyamaz.
Bunu İsrail’in ırkçı-faşist yönetimine nasıl anlatsak, bilemiyorum!
Nasıl oluyor da ‘yargıdan sinyal’ geliyor?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, ATV’deki Siyaset Meydanı’nda soruları yanıtlarken üniversite giriş sınavı konusundaki son açıklamalardan memnun olduğunu söyledi.
Sürecin yargıda olduğunu vurguladı ve “Yargıdan gelen ilk sinyaller olumlu” dedi!
Başbakan her fırsatta yargının bağımsızlığından, yargıya giden bir konuyu yargı işini bitirene kadar beklemekten söz ediyor.
Ama nasıl oluyorsa oluyor, yargıdan da “sinyaller” alabiliyor demek ki!
Hazırlık soruşturmasının gizliliği bu arada ne oluyor, bilemiyorum.
Oysa Deniz Feneri ve KPSS soruşturmasından biliyoruz ki Ankara’da savcılıktan bırakın bilgiyi, su bile sızmıyor!
Zaten bir soruşturmanın nasıl sonuçlanacağına yönelik savcılıkların bir “ara karar” verdiklerini de bilmiyordum.
Bütün kanıtları inceleyip, lehte ve aleyhte tüm delilleri toplamadan savcılık nasıl böyle bir karara varmış olabilir ki?
Elbette deneyimli savcıların bir olayı soruştururken “koku alabildikleri” gerçeğini bir kenara bırakmıyorum ama böylesine önemli bir konuda erken hüküm tehlikeli geliyor bana.
Ama burada asıl üzerinde durmak istediğim mesele, Başbakan’a “yargıdan giden sinyaller”!
Bu nasıl mümkün olabiliyor?
Savcıların soruşturmanın belli aşamalarında hükümete bilgi vermeleri olağan bir durum mu?
Böyle bir şey mümkün olabiliyorsa, yargının görevini yerine getirirken her türlü siyasi etkiden uzak kalması nasıl sağlanacak?
Elbette hep olduğu gibi ikinci bir olasılık var: Savcılık Başbakan’a doğrudan bilgi vermemiştir de bu bilgi savcı ile görüşen ÖSYM Başkanı’ndan gelmiştir.
O durumda bile işin tuhaflığı ortadan kalkmıyor. Geçen gün bunu sormuştum zaten. Savcılığın, konu ile doğrudan ilgili bir kişi ile yürütülen bir soruşturma hakkında görüşmesi normal midir?

 

(Hürriyet 04.05.2011)

Mehmet Y. YILMAZ | Tüm Yazıları
Hits: 1881