Liseli yıllarımda boksa azıcık meraklı olduğumu itiraf ederim…
O yıllarda izlediğimiz Amerikan filmlerinin etkisiyle midir, bilmiyorum…
Humprey Bogard gibi burnumuzdan konuşmak, rıhtımlar üzerindeki Marlon Brando gibi yürümek, Burt Lanchester gibi romantik ve çevik olmak, (benim ve bazı kafa dengi arkadaşlarımın) sevdiğimiz şeylerdi…
Boks merakımı göz açıp kapayasıya kadar kısa bir süre için eyleme de dönüştürdüm…
Benim kuşağımdan herkes 1950’li 60’lı yılların Çankırı’sından Boksör Necmi’yi anımsar…
Balkan kökenli, kumral, orta boylu, geniş omuzlu, yakışıklı bir adamdı.
Arkadaşım olan kardeşi Atıf ise Deniz Harp Okulu öğrencisi, uzun boylu, ince, utangaç denecek kadar kibar bir çocuktu.
Bir gün Atıf’la, her nasılsa, ağabeyinden boks dersi almaya karar verdik…
Ben, sıska denecek kadar zayıf lise öğrencisi, ellerimde boks eldivenleri, Necmi ağabeyle ringe çıktım…
Birkaç ayak hareketinden sonra nasıl olduysa sağ yumruğum “rakibimin” yüzüne geldi…
Antrenman hareketlerimiz devam ederken aramızda geçen şu kısacık diyalog bunca yıl sonra aynen aklımdadır:
“- Pardon abi..
- Pardonu olur mu bunun lan!”
Benim boksörlük serüvenim, elime boks eldivenleri giyerek ringe bu ilk ve son çıkışımla sınırlı kaldı…
Televizyon kanallarını gezerken karşıma rastlantısal olarak çıkan bir boks maçını bir süre yine ilgiyle izlememe karşın, rakiplerden biri şiddetli bir darbe alarak sarsıldığında daha fazla izleyemem…
Buna karşılık, bütün bedeni çalıştırışı; dikkat, zekâ, dans, matematik, çeviklik ve kararlılığı birleştirmesiyle boks sanatına yine de ilgi duyduğumu gizleyemem…
***
Birkaç gün önce internet üzerinden öğrendiğime göre 1980 Almanya doğumlu boksör Ünsal Arık, Tekirdağ’daki boks maçına, üzerinde “Bu ülke Atatürk’ün, Tayyip’in değil” yazılı bir tişörtle çıkmış…
Daha sonra haberin ayrıntısını kendisiyle yapılmış söyleşiden, kendi sözlerinden okudum:
“Ben Almanya’da doğup büyüdüm. Ancak Türk’üm. Türkiye’nin gidişatından da endişeliyim. Tayyip Erdoğan’ın politikalarını doğru bulmuyorum. Hiçbir zaman ağzından ‘Ben Türküm’ diye bir söz çıktığını duymadım. Bu ülkeyi Atatürk kurdu. Atatürkçüyüm. Benim babam hacı. Ancak o da Erdoğan’a kızıyor. Ben bu ülke bölünsün istemiyorum, toplum bölünmesin.”
Ünsal Arık, sporculuğa futbolla başlamış. Fenerbahçe genç takımına kadar yükselmiş. Fakat hobi olarak başladığı boksta hızla ilerleyerek “süper orta sıklette” Avrupa şampiyonu olmuş. Sıkletinde dünya şampiyonluğu hedefleyen yurtsever sporcuya, biz de buradan başarılar dileyelim…
***
Ünsal Arık toplum bölünmesin diyor ama, toplumun nasıl bölünmüş olduğu maç sonrasında aldığı tepkilerden de belli…
“Olumlu olduğu kadar olumsuz tepkiler de geldi” diyor…
Bir an, farklılıklar demokrasinin gereğidir, çoğulculuktur diye düşünebiliriz…
Öyle değil…
Bir ülkenin kurtuluş ve yeniden kuruluşuna önderlik etmiş, evrensel aydınlanma bayrağını bu topraklarda yükseltmiş bir kişilikten nefret etmek, hainlik değilse eğer çok büyük bir cehalet ve aptallıktır.
Bugün toplumun akla kara gibi iki karşıt kampa bölünmüş olduğu, seçim öncesi miting alanlarında apaçık görülmektedir.
Aydınlıkla karanlığın karşıtlığı kadar kesin ve keskin, yakın ve uzak tarihimizde hiçbir zaman bugünkü boyutlara ulaşmamış bu ayrımlaşma, günümüzde Tayyip Erdoğan’ların önderliğini yaptığı, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı düşmanlığında odaklanan, toplumu can düşmanı kamplara ayıran, çağını çoktan tamamlamış olması gereken kapkara bir gericiliğin eseridir.
Yurtsever sporcunun tişörtünde vurgulanan budur…
***
Boksörlükle başladık, öyle de bitirelim…
Tayyip Erdoğan son performanslarında, üst üste yediği yumruklarla gardı bozulmuş, abandone olmuş bir boksörü andırıyor…
Beden dili şaşkın, savurduğu yumruklar rastgele, tutarsız...
Nakavt olmasına az zaman kalmış…
Nakavt olmakla da kalmayıp ringin dışına savrulacağını öngörmek, kehanet sayılmamalı…