“Hava parası” nedir bilir misiniz?
Ticaretle ilgisi olmayanların bilmemesi normaldir.
Çünkü ne alınırken ne de verilirken pek kayda girmediği için daha çok “alan ile veren” arasındaki bilinen bir para transferidir.
Daha sonra söyleyeceklerimizin iyi anlaşılabilmesi için kısaca anlatalım:
Genellikle iyi iş yapan ya da yapma olasılığı yüksek ticari yerler; mağaza, dükkan, iş merkezi… gibi yerleri sahibinden kiralamak ya da içindekinden devralmak isterseniz sizden iki ayrı ödeme isterler:
Birincisi kira, ikinci “Hava parası”.
Neden?
Çünkü bu tür yerlerin “ticari itibarları” vardır. Yeri kiralayan aynı zamanda bu itibardan dolayı da bir şeyler kazanacağı için “değerli” yerler öyle her kirayı ödemek isteyene verilmez.
Örneğin en basitinden; gidin köşedeki bakkalın yerini kiralamaya, “arkadaş para kazanamadığın için buradan çıkacaksan aynı fiyata ben kiralayayım” deyin, “hava parası” hemen karşınıza çıkar.
-“Ver 100 bin dolar, çıkayım”
Bu rakamlar ünlü alışveriş merkezlerinde milyon dolarlarla ifade edilecek kadar yüksektir.
*
“Hava parası” hukuki midir?
Elbette.
Hukukun kaynağı “düzendir”, düzenin aslı da “piyasa” olduğuna göre, birisi size “şu kadar hava parası vermezsen kiralamam” dediğinde diyecek bir şey yoktur.
Ya ödersiniz, ya çekip gidersiniz; çünkü düzen böyledir.
Ancak, neredeyse ticaret kadar eski olan bu uygulama her ne hikmetse –aynen taksi plakalarının büyük paralarla ama kayıt dışı alınıp satılması gibi- bir türlü “resmiyet”e girmez.
Peki veren “neye güvenip verir?” derseniz; orası pek net değil ama; yeri kiraladıktan sonra kendisi de bu parayı almadan kolay kolay çıkartılamayacağına güvenerek diyebiliriz.
-Peki buna “depozit” denebilir mi?
Kayda girmişine ve geri ödeme taahhüdü varsa denebilir tabii… ama taksi plakalarını düşünürseniz o cevabı kendiniz de verebilirsiniz; bu işlerde ödemeyi kayda sokup bir de vergiye bulaşana pek rastlanamaz.
-Bu paralar “kara para” sayılır mı?
Kayda girmeyen, vergiden kaçan her paraya “kara” derseniz denebilir tabii.
Ama işin bu yönünü göz ardı ettiğinizde –yukarıda da söylediğimiz gibi- yaygın bir piyasa uygulamasıdır. Bu durumda onu vergilendirme de tabii ki; müşterisine fiş kesmedi diye kokoreççiye bile cezayı bastırırken, bu kadar yaygın, önemli ve aleni bir uygulamanın kayda alınıp alınmayacağına karar vermesi gereken “resmiyet”in bileceği iştir.
Hakkını yemeyelim.
Vergiciler peşine düşmese de, “Hava parası” konusu, bizim yeni Borçlar Kanunu’nun 323. Maddesine sokulmuş ama sonradan, uygulaması –her ne düşünüldüyse- 2012’den itibaren sekiz yıl ertelenmiştir.
*
Bu açıklamalardan sonra biz “Hava parası”nın bu uygulama biçimiyle “kimilerinin” nasıl da “havadan” ve adeta görünmez bir biçimde” ama piyasa hukukuna da ters düşmeden para kazanabildiğine işaret etmek isteriz.
Diyelim ki, kentin önemli bir yerine biraz da “tartışmalı” bir bina, çarşı, alışveriş merkezi yapılıyor.
Tartışmalı; çünkü ortaya büyük rantlar çıkaran bu yapı, imar mevzuatı açısından bazı sakıncalar taşıyor.
Anlayacağınız böyle bir “eser”i yaratabilmek için arkanızın “kuvvetli” olması gerekiyor. Yoksa sıradan bir kişinin sıradan işlemlerle bu işi “başarabilmesi” kolay değil.
-Var mı böyle tartışmalı yapılar?
Şimdi sizlerin “Oooooo oh!” dediğini duyar gibiyim.
Gerçekten de öyle.
Şehrin betonlaşması, trafiğin tıkanması, tartışmalı ihaleler, imar davaları ve meslek odalarının muhalefetlerine bakılırsa bu işlerin olmadığını söylemek mümkün değil.
-Hepsi mi?
Hepsi değil tabii. Örneğin yüz “tartışmalı” bina varsa, belki de bunun doksanında hiçbir yanlış olmayabilir. Ama geriye 10 bina bile kalıyorsa ve bunların onuna da bir tek otorite “evet, yapılsın” diyorsa… Tek tek binalar için söylenemeyecek olanı, bunlara “evet” diyenler için söylemek mümkündür.
Şimdi bir başka olguya geçelim:
-Hava parası, kiralanan yer devredildiğinde kayıtsız kuyutsuz ödenen ciddi paralar demekse,
-Sıradan insanlar bazı önemli ticari yerleri kiralamak istediğinde onlardan bu şartlarda ciddi “hava paraları” alınıyorsa.
ve bu işlerde kimlerden ne kadar alındığı kayıtlara geçmiyorsa;
Ama bu ülkenin önde gelen yöneticilerinin “çocukları” gidip gidip bu “tartışmalı” binalardan türlü çeşitli alanlarda çalışmak üzere dükkanlar “kiralıyorsa”, ve uğraşlarının çokluğu ve girişim kabiliyetlerinin yüksekliği dolayısıyla kısa süreler sonra bu yerleri devredip sürekli yeni yeni işlere geçiyorlarsa; bunun üzerine kendilerine ya da aile büyüklerine şu soruyu sormamızda bir sakınca olmamalı:
-Acaba herkesin yüksek meblağlar ödeyerek kiraladığı bu yerleri alırken siz de her kiracı gibi “hava parası ödemiş miydiniz? Yoksa “büyüklerimizin yakınıdırlar, alırsak çok ayıp” olur diye sizden istemediler mi?
-Ödemediniz ama siz devrederken hava parası aldınızsa ya da alacaksanız; burada hava parası yoluyla “havadan” bir zenginleşme oluyor denebilir mi?
-Ödemedik ama devrederken de kimseden istemedik derseniz, vereceğiniz o cevap, bu “piyasa ekonomisi” koşullarında ve sizin “iyi işadamlığınız” karşısında ne kadar inandırıcı olabilir?
Son olarak bu işe merak edip araştıracaklara da bir ipucu verelim:
Bu konularda araştırma yapmak, doğruyu yanlışlı ayırdetmek isteyenlerin oralarda sadece bir iki “komşu” dükkanın ödediği hava parasını öğrenmesi -eğer varsa- böyle bir “havalandırma”nın ölçüsünü kolayca ve en net biçimde ortaya koyacaktır.