Yeni bir anayasa değişikliği desteklenmeli mi?

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun üzerinde anlaştığı  maddeler  TBMM tarafından kabul edilirse, yeni bir Anayasa değişikliği gerçekleşmiş olacak. Bunun anlamı şu: iki yıl önce yeni bir Anayasa için yola çıkan Meclis,  1982’nin yerini alacak yeni bir Anayasa yerine sadece değişiklikle yetinmiş  olacak. Bu süreç desteklenmeli mi?

Yanıt için, önce, iki yıl önceki tartışmaları, sonra süreci hatırlamak ve uzlaşılan maddeler üzerinde bilgi vermekte yarar var. Bu ön bilgiler, olası bir değişiklik sonrası izlenmesi gereken yol ve yönteme ilişkin ipuçları sağlayabilir.

1) Anayasa hangi meclis tarafından hazırlanmalı? Bu konuda başlıca iki görüş ortaya çıktı. İlki Anayasa Meclisi, ikincisi TBMM idi. Bu görüşlerin Anayasa hukuku diline çevrilişi şöyle: yeni bir Anayasa’nın seçimle belirlenen bir ulusal kurucu meclis tarafından hazırlanması (demokrasi yoluyla hukuk) ve  TBMM’nin kurucu iktidara dönüştürülmesi (hukuk olmadan demokrasi).

2) Bu ikinci yolu tercih eden TBMM,  kendini  kurucu iktidara  dönüştürme iradesini ortaya koydu. Bu amaçla oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu (AUK),  iki yıllık çalışma sonucunda  yaklaşık 60 madde üzerinde uzlaşma sağladı. Buna karşılık, yeni bir anayasal düzen ereğinde yasa çalışmalarını yapmadı.

3) Değişiklik  yapılması durumunda; üzerinde uzlaşma sağlanan maddelerin anayasalaştırılması,  öncelikle Anayasa bütünü, sonra, “yeni Anayasa” hedefi üzerinde ne gibi olası etkiler yaratacaktır?  Başka bir anlatımla, 60 maddenin  Anayasa’ya dahil edilmesi, Anayasa içi çelişkiler yaratır mı? (yatay etki). Böyle bir değişiklik,  yeni Anayasa sürecini durdurur mu? (zaman yönünden etki).

UZLAŞMA SAĞLANAN MADDELER

AUK’nın üzerinde uzlaşma sağladığı  maddeler, “temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü”, “özel hayatın ve aile hayatının gizliliği ve korunması”, “kişi hürriyeti ve güvenliği”, “konut dokunulmazlığı”, “yerleşme ve seyahat hürriyeti”, “bilim ve sanat hürriyeti”, “mülkiyet ve miras hakkı”, “çalışma ve sözleşme hürriyeti”, “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı”, “sosyal güvenlik hakkı” ve çevresel haklar gibi, büyük çoğunluğu hak ve özgürlükler üzerinde yoğunlaşan konulara ilişkindir.

Kurumsal anayasa hukuku  üzerine, yasama organını ilgilendiren ikincil konulara ilişkin 3 madde, yürütme alanında YÖK yerine “Yükseköğretim Düzenleme Kurulu”, yargı alanında ise, ”adli kolluk” başlıca yeniliklerdir. Yargı iktidarı üzerinde uzlaşma sağlanan 9 madde, daha çok ikincil konulara ilişkin olup, esasen, 2010 Anayasa değişikliklerine el atılmadığı sürece “yeni” düzenleme yapma zorluğu açıktır.

UZLAŞMANIN ANLAMI NEDİR?

Üzerinde uzlaşma sağlanan maddeler, içerik yönünden  ayrıca tartışılmalı ve bunu yaparken, dört partinin “ortak paydası” olma özelliği gözden uzak tutulmamalı.  Fakat,  AUK metninin genel geçer bazı mitleri yıktığı ön saptama olarak kaydedilmeli: temsili gücü yüksek olan TBMM’nin Anayasa yapmaya ehil tek organ olduğu, milli iradeye ilişkin çağı geçmiş mutlak anlayış, vesayetçi ve askeri Anayasa, kısa ve özlü Anayasa söylemleri…

Öte yandan,  üzerinde uzlaşma sağlanan maddelerin sayı –ama daha çok içerik- olarak sınırlı kalması, tıpkı önceki değişiklikler gibi, 1982 metnini meşrulaştırıcı bir işlev görmüştür.

Bu arada, toplumsal kırılma alanlarına ilişkin konular (yurttaşlık, din-devlet ilişkisi ve adem-i merkeziyet)  ile anayasal  denetim ve denge  mekanizmalarının uzlaşma  dışında kalmış olması, gözden uzak tutulmamalı.

GELECEĞE ETKİ BAKIMINDAN

Bu nedenle, AUK’da uzlaşma sağlanan maddelerin doğrudan oylanması, Anayasal sistematik bakımdan birçok çelişkiyi beraberinde getirecek olmakla birlikte, somut etki yaratacak başlıca iki kurumsal hüküm göz ardı edilmemeli:  Yükseköğretim Düzenleme Kurulu (YDK) ve Adli Kolluk.

Ne var ki, bunlar ve haklar alanında sağlanan açılımların olumlu etkisi, ilgili yasal düzenlemelerin belli bir süre içerisinde  gerçekleştirilmesine bağlı. Mesela, Adli  Kolluk ve YDK için 3 aylık süre, hak ve özgürlükler için 6 aylık bir sürenin öngörülmesi.

Anayasayı tümden yenileme hedefi bakımından;  TBMM uzlaşma metni, hem bir kazanım hem de “kurulu meclis”in  sınırları olarak görülebilir. Bu durum karşısında,  Anayasa’yı yapan organ ile onu uygulayan organ ayrımı yapılırsa yol alınabilir. Şöyle:  birçok değişikliği gerçekleştiren TBMM, Anayasa’yı yenileyecek meclisin önünü açsın ve bir kurucu iktidarın oluşumuna önayak olsun; ama, aynı zamanda bugüne kadar sağlanan Anayasal kazanımların etkili bir şekilde uygulamaya  geçirilmesi ereğinde yasal düzenlemelere ivme kazandırsın!

Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 5200