Duyurucu1, ağır ceza mahkemesinin birinde “Düşünen Avukat”la yan yana oturmuş sırasının gelmesini bekliyordu..
O sırada ağır ceza mahkemesi, bir dosya hakkında nihai karar verdi.
Mübaşir askeri bir komutan edasıyla haykırdı, ”Karar!” ve bir taraftan da eliyle oturan avukatların ve seyircilerin ayağa kalkması için “Ayağa kalk!” işareti yaptı.
Neyse avukatlar kalktı. Seyirciler kalktı.
Başkan daha önce kendi aralarında verdikleri ve beyaz küçük kağıtta notlar halinde yazılanları zabıt katibine bilgisayardan karar kopyala yapıştır yöntemiyle karara yapıştırttı.
Duyurucu1, kendisi gibi yanında ayakta dikilen “Düşünen Avukat”ın kulağına fısladı. ”Düşünen avukat, şimdi bu yapılanlar kuralına uygun mu? Küçük kağıtlara not almalar. Savcının ayağa kalkmaması. Bilgisayardan kopyala yapıştır usulleri. Mahkemeler arasındaki usul farklılıkları. Hı? Ne dersin?”
Düşünen Avukat, fısıltıyla “Eyi dersin, hoş dersin Duyurucu1 de ve hatta senin tek başına da olsa mücadeleni de takdir ediyorum. Fakat bu işler öyle tek başına bireysel mücadele etmekle olmaz. Baro çok çeşitli konularda seminer-sempozyum vs adı ne olursa olsun 16 ncı katta toplantılar yapıyor. Toplayacak avukat ahalisini. Gelin bakim kardeşim. Konuşun tartışın. Mahkemelerde nasıl davranılacak? Ne zaman ayağa kalkacaksınız? Ne zaman kalkmayacaksınız? Oturun konuşun. Hatta bir gün yetmez, alın iki gün konuşun. Tartışın. Olmadı mı üç gün konuşun. Ama üç günün sonunda ben Yönetim Kurulu olarak bir karar alacağım. Bundan böyle mahkemelerde aha şöyle ya da böyle davranılacaktır. Hâkim nihai karar verdi, hepiniz ayağa kalkacaksınız ya da kalkmayacaksınız. Hâkim “Gereği Düşünüldü” dedi, hepiniz ya ayağa kalkacaksınız ya da kalkmayacaksınız. Hepinizin arasında davranış birliği olacak. Ve benim belirlediğim kuralların dışında davranan avukatı da oyarım arkadaş. Birliğimizi ve dirliğimizi bozmaya yeltenen avukatı da oyarım arkadaş. Hem oyarım hem de şişe geçirir kebap yaparım! Kol Kırılır yen içinde kalır. Varsa avukatın diyeceği Baro bünyesinde sonuna kadar desin. Ama Yönetim bir karar aldıktan sonrada cıvıtan olursa biraz önce belirttiğim müeyyideleri uygularım. Haberiniz ola! İşte bu işler o zaman ancak düzelir. Yoksa senin öyle Tek Kişilik Baroymuş, Gazeteymiş bu işler böyle bireysel mücadeleyle olmaz.”
Duyurucu1, ”Yapma yahu! Ben de avukat ahalisi hepten bana alkış tutuyor sanıyordum. Ve hemen bu günden yarına ayaklanacaklar sanıyordum.”
Düşünen Avukat, ”Ne ayaklanması? Seni ”ti“ye alıyorlar. Gülüp geçiyorlar. Duyurucu1 yine kafayı üşütmüş. Saçma sapan ve olamayacak şeyler yazmış deyip okuyup gülüp geçiyorlar.”
Duyurucu1, ”Allah Allah! Yahu Düşünen Avukat kardeşim, ben öyle gülüp geçilecek mizah şeyler yazmadığım kanaatindeyim. Ben olanı biteni, gördüklerimi yazıyorum. Olan biten mizahsa benim ne suçum var? Olan biten gülünecek şeylerse, komedi ise benim ne suçum var? Hem senin Don Kişot benzetmene de katılmıyorum. Herkesler Don Kişot desin. Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? Ha söyle nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”
Düşünen Avukat, ”Sus! Yüksek sesle konuşma, başkan bu tarafa bakıyor. Şimdi ikimizi de fırçalayacak. O değil, sonraki duruşma da benim. Sonra aleyhime tavır alır. Sus!”
Düşünen Avukat, sustu.
Duyurucu1 de sustu.
Ama her ikisi de düşünüyorlardı.
Duyurucu1, ”Olsun şimdilik iki tane avukat düşünüyoruz. Bu bile kazanç. Binlerce düşünmeyen avukatın içinde iki tane düşünen avukat. Bu bile gelişme ve değişme işareti. Donkişotluk değil.. Donkişotluk değil..” diye düşünmeye ve sorgulamaya devam etti.
Yukarıdaki yazı, Avukat Mehmet Fazıl ÇETKİN tarafından internet ortamında yayınlanan “Tek Kişilik Baro Gazetesi” nin 36. Sayısından alınmıştır.