Gürsel Tekin önümüzdeki ilk seçimlerde herkesi CHP’ye oy vermeye çağırdı.
Yazıya koyduğum başlığı da görünce, “ee ne var bunda, adamlar siyasi parti, ister ister” diye düşünmüş olabilirsiniz.
İyi de siz Gürsel Bey’in gerekçelerini okudunuz mu?
Bir kere bu oylar “ödünç” olabilirmiş. Yani Gürsel beyin oyunu istediği insanlar CHP’li olmayanlar.
Sonra; bu oylarla CHP’nin demokratik bir hukuk sistemi oluşturacağını, özgürlüklerin önündeki engelleri kaldıracağını, 12 Eylül uzantısı yasaları değiştireceğini, demokratik yerel yönetimler kuracağını, yüzde 10 barajını kaldıracağını, siyasi partiler yasasını değiştireceğini öğreniyoruz.
Bütün bunları okuyunca, kimse kusura bakmasın, kan beynime sıçrıyor. İçimden “ne var bunda, onlar da parti” değil, “bu ne yüzsüzlük” diye geçiriyorum!
Gün CHP’yle tartışma günü değil. Hiç değil...
Ama o zaman Tekin de sussaydı!
Gece 01.30’da Merkez Yürütme Kuru-lu’nu, Gül’den liderleri çağırmasını rica etmek için toplayan bir partiden söz ediyoruz. Gül’ün 15 saniyesini alan bu konudaki açıklamayı kaç saat tartıştınız?
Haziran direnişinde yaşamını yitirenlerden birinin CHP üyesi olduğunu biliyoruz. Memleketindeki protesto ve törenler dışında, politik olarak ne yaptınız?
Geçen hafta sonu yüz binlerce insan hükümet tarafından açık havada işkenceye tabi tutuldu. Bunların arasında CHP milletvekilleri de vardı. Çoğu ilk günden beri halkın içinde yerlerini alan vekillerdi bunlar. Peki, işkence bittikten sonra, yani bu hafta, hiçbir şey olmamış gibi TBMM’nin yolunu nasıl tutuyorsunuz? Siz demokratik hukuk sistemini de böyle mi oluşturacaksınız?
Efendim, Meclis aritmetiği...
İktidar bloğunun içinden “her şey oy değil” sesleri duyulacak; ana muhalefet partisi aritmetiğe sığınacak. O kadar basit değil.
Türkiye’deki parlamenter sistem AKP tarafından ne ölçüde totaliterleştirilmiş olursa olsun, ana muhalefet partisinin istifalarını Meclis Başkanlığı’nın önüne koyduğu bir ülkede hükümet “çoğunluk bende” diyemez. Haftalarca süren mücadelenin bir boyutu da şudur: Halk kitleleri AKP’nin üstüne yürürken, AKP’nin sırtını dayadığı duvarın yıkılmaması için CHP “sorumlu” davranmıştır.
Aslında otuz yıldır her genel seçimde sosyal demokrasi yüzde on barajını kaldırtma olanağını bulur ve teper. Bu geleneğin “bu yasalarla seçime girmem” dediği an, ülkede ne baraj ne siyasi partiler yasası kalırdı.
CHP kendini hâlâ devlet sanıyor. Düzenin mekanizmaları gericiliğin işgaline uğramışken CHP “demokratik hukuk devletini ve onun kurumlarını yıpratmamak” noktasındadır. Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun “kanunsuz emirlere uymayın” çağrısıyla kendini aştığını kabul edebilirim. İyi de, kanunsuz emirleri verenler ve bunlara uyanlarla ilgili olarak CHP ne yapmayı düşünmektedir?
Gürsel Tekin’in demeci bu soruya da yanıttır. CHP oy istemektedir. Ödünç bile olsa...
İnanamıyorum! CHP “yüzde on baraj uygulanacak bir seçimi yaptırtmam” yerine, “oy verin, iktidar olayım, değiştireyim” demektedir. Haziran direnişinde Türkiye’de kemalizm halk hareketinin en önemli renklerinden biri olarak yeniden yapılanmaya koyuldu. Kemalizmden esinlendiğini iddia eden parti halk hareketinde sadece oy görüyor!
Kusura bakmayın. Soldan oy istemeye hakkınız hiç yok. Ama ille de isteyeceksiniz, önce borçlarınızı ödeyeceksiniz!
Eh, Gürsel Tekin; beğendin mi bana yap-tırdığını! Bugün ya AKP’nin ideolojik mücadele yeteneğini, polise kitap okutturma, Çav Bella’yı müslümanlaştırma saçmalıklarını, ya da atık su deposunda veya namus cinayetinde ölenlerle memleketin nasıl da “normalleştiğini” yazacaktım. Kalktın, bana CHP’yi eleştirttin!
(Solhaber)